Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Cumhuriyetin öncesi de var

Yakın tarihimizin en önemli tanıklarından Falih Rıfkı Atay’ın 3 Ekim 1922 tarihli Akşam gazetesindeki yazısının başlığı “Kocatepe”dir. (...) Uzun yazısının bir bölümü şöyledir:

“Yunanlılar mukavemet ediyorlardı. Hatta bir tepeyi iki ordu birkaç defa alıp verdiler. Top gürültüleri arasında, Kocatepe’nin bir köşesinde Fevzi Paşa Kur’ân okuyordu. Zira Fevzi Paşa’nın ruhu iki imandan yoğrulmuştur: En yeni fen ile düşünen Fevzi Paşa, dinine ve milletine aynı kuvvetle inanıyor.”

Falih Rıfkı, bu tür yazılarını 1933 yılında, tabiî yeni harflerle, “Eski Saat” adlı kitabında topladı; “Kocatepe” yazısı kitabın 218-221. sayfalarındadır. Fakat, yukarıya aldığım satırlar makaslanmıştır!

Falih Rıfkı, Fevzi Paşa’nın Kur’ân okuduğu gerçeğini artık ‘muzır’ bir bilgi sayıyordu galiba!

Cumhuriyetin kökleri

Türkiye’de cumhuriyet, başka ülkelerdeki gibi cunta kararlarıyla kurulmadı; kurulduktan sonra da hiç yıkılmadı. Tarihi kökleri olduğu gibi kuruluşu da Meclis kararıyla gerçekleşti.

Cumhuriyet ilan edildiğinde, aile hukuku dışında, hukuk ve yargı sistemimiz büyük ölçüde laikleşmiş, eğitimde de inisiyatif daha Abdülhamit zamanında medreseden modern mektebe geçmişti. Milli Mücadele’nin asker ve sivil kadrosu çok büyük ölçüde ‘mektepli’dir; komutanlar ‘paşa’dır zaten.

Cumhuriyet modernleşmesini yoktan var edilmiş bir mucize gibi gösterenler onu yücelttiklerini sanırken aslında tarihteki köklerini buduyorlar! Cumhuriyeti köksüz bir fidan gibi görmek sürekli irtica korkusu ve “koruma kollama” duygusu yaratıyor! Halbuki İsmet Paşa, 1925’te ve 1930’da irtica korkusuyla partileri kapatmakla yanlış yaptıklarını sonradan ifade etmiştir.

İdeoloji haline gelmiş aynı korku yüzünden bugün de Türkiye’deki toplumsal modernleşme dinamiklerini dikkate almadan, marjinal faktörlere bakarak hâlâ ‘irtica tehlikesi’nden bahsediyorlar.

Geldiğimiz aşama

Türkiye’nin ulaştığı toplumsal modernleşme ve kurumlaşma aşamasında artık hiçbir “tek fikir” ülkeye egemen olamaz! Böyle bir Türkiye’de askeri müdahale de irtica da ham hayaldir!

Ancak toplumsal modernleşme etnik milliyetçilik sorununu çözemiyor, hatta bazen artırıyor! Türkiye’nin tek ciddi sorunu budur ve artık “Takrir-i Sükun” usulleriyle çözülemez! İşte, 12 Eylül rejimi bu sorunu çözemedi, aksine azdırdı!

Türkiye üniter devlet yapısı içinde demokrasiyi ve toplumsal entegrasyonu geliştirerek bu sorunu zaman içinde ‘yönetilebilir’ düzeye indirmeyi başarmalıdır.

Bu tablo gösteriyor ki, Türkiye’nin liberal demokrasiyi iyi işletmekten başka yolu yoktur, çağımızın devleti böyle bir devlettir. Sayın Org. Hilmi Özkök bunu “birinci sınıf devlet” terimiyle ifade ediyordu. Türkiye’yi buna layık görmemek ayıptır!

Türkiye “meşrutiyet” yoluyla demokrasiyle tanıştı, “meclis hükümeti” sistemiyle Büyük Zafer’i kazandı, “parti devleti” ile devrimleri yaptı. Yoluna “liberal demokrasi” ile devam edecektir.

Cumhuriyetin temel değerleri de elbette buna göre gelişecek, liberalleşecektir.

Bu, Türkiye için aynı zamanda jeopolitik bir zorunluluktur. Demokrasiye aykırı bir girişim Türkiye’nin başına ne belalar açar, bir düşünün!

Milliyet, 30 Ağustos 2006

Taha Akyol

31.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Cumhuriyetin öncesi de var

  Literatüre katkı: silâhsız terör

  Büyükanıt ve ‘Genç Subaylar’

  Saldırılar bünye içinden mi?

  Meğerse siyaset belgesi tavsiye imiş!

  Ürkütücü bir üslup!

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004