Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Şu 1701 nelere kadir!

BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının Lübnan’daki savaşı nihayete erdireceğini sananlar, hatta bundan yola çıkıp o topraklara asker filan göndermekten bahsedenler, feci halde yanılıyor. Zira 1701, Ortadoğu’nun kaygan zemininde zaten hiçbir şeyin değişmemesi, Türkçe tercümesiyle, ‘İsrail’in Arap topraklarındaki işgallerinin yarattığı derin sorunların çözümlenememesi’ maksadıyla diplomatik ayak oyunlarıyla kotarılmış bir metinden ibaret. Tıpkı öncekiler gibi...

Ama 1701’e gelmeden, geçmiş yazılarımda aktarmış olduğum BM sahnesinde oynanan oyunların en çarpıcı örneklerinden birini anımsatayım: BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararı... 1967 savaşı sonrası İsrail’i işgal ettiği Batı Şeria, Gazze Şeridi, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası’ndan çekilmeye çağırmak için çıkarılmıştı. ‘Son çatışmada işgal ettiği topraklardan’ çekilmesine atıf yapıyordu. BM’nin resmi bütün dillerinde ‘topraklar’ kelimesinin başında tanım edatı kullanılmışken, İsrail’in temel aldığı İngilizce metinden bu tanım edatı, yani ‘the’ uçuruluvermişti. Diğer dillerde ‘İsrail güçlerinin işgal edilen BÜTÜN TOPRAKLARDAN çekilmesi’ olan karar, İngilizcesinde ‘İsrail güçlerinin işgal ettiği TOPRAKLARDAN çekilmesi’ne dönüşüvermişti. Yani metni ‘Kimi topraklar canım işte!’ diye okuyan İsrail, o zamandan beri sadece 1981’de Sina’dan çekildi. Eh, haklılar, 242’nin İngilizce versiyonu kendilerini bu kadar zorluyor!

Gelelim 1701’e... Bu karar 242’den vahim. Birileri kalkıp diplomasinin inceliklerinden söz edebilir. Ama diplomasi, ülkeler arasındaki sorunların çözümü için araçsa, o zaman 1701 ‘çözüm getirmemek için yapılmış’ demek lazım herhalde. Dileyen, İsrail lobisinin yönlendirdiği Amerikan diplomasisinin inceliğine de yorabilir.

Efendim, BM Genel Sekreteri Annan, dün söylenip duruyordu, Bekaa’ya komando indiren ‘İsrail’in 1701’i ihlal ettiğini...’ Ama pek haksız doğrusu! Zira İsrail’e Lübnan’a canı istediğinde komando indirip hava harekâtı düzenlemesinin yolunu açan bizzat 1701. Neden mi?

1701 gerçekte ne İsrail’i Lübnan işgalini bitirmeye çağırıyor, ne de Lübnan’da Hizbullah’ın silahsızlanmasını garantiliyor. 1701 gereği İsrail’in Lübnan ordusu ve UNIFIL’in güneye konuşlanmasına paralel olarak çekilmesi öngörülüyor. Kilit nokta ‘paralel’de. İsrail’in ne zaman ve ne kadar çekileceği meçhul. İsrail Hizbullah’la ilgili şüpheler taşırsa çekilmek zorunda değil. 1701, İsrail’e ‘Lübnan’dan çekil’ demiyor, çekilmeye karar verme hakkını İsrail’e bırakıyor. Hizbullah’ın ‘tüm saldırılarını durdurması’, İsrail’in ise sadece ‘saldırıya yönelik askeri operasyonlarını’ durdurması kısmı da, İsrail’in ‘Kendimi savunuyorum’ gerekçesiyle yapacağı her saldırıya zemin hazırlıyor.

Efendim, karara bakılırsa, savaşın sebebi Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırmasıymış! Ben şahsen ABD ve İsrail’in İran ve Suriye’yle savaş provasına yoruyorum. Ama öyle ya da böyle, karardaki gerekçeye kargalar bile güler! Yıllardır iki taraf sürekli adam kaçırırken, esir değişimleri güzel güzel yapılabilirken, füze ve top ateşleri açılırken, ses hızını aşan İsrail savaş uçaklarının rutin rotası Beyrut’ken, İsrail neden aniden savaşa girişti, diyenler için söylüyorum. Hak hukuka saygılı bir uluslararası kararda, bir sınır çekişmesini İsrail’in ‘önceden planlı’ biçimde Lübnan nüfusu ve altyapısını hedef aldığı saldırı olarak sunmak gerekirdi, olmadı işte!

Yine ilginç bir husus Hizbullah’ın kaçırdığı iki İsrail askerini ‘koşulsuz serbest bırakmaya’ çağrılması. Buna karşılık İsrail’in elindeki binlerce Lübnanlı esirin ancak çözülmesi gereken bir ‘hassasiyet konusu’ olarak sunulması. Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırma sebebi olan esir değişimi amacına atıf bile yok. Hadi bunu da geçelim, karara göre, İsrail askerlerinin bırakılmasını sağlamak uluslararası toplumun sorumluluğu. Ama Lübnanlı esirlerin durumu bilinmeyen birtakım ‘aktörlerin’ çabalarına bağlı. Başvuru adresiniz de yine İsrail!

Sonra kararda tuhaf bir durum var. 12 Temmuz’dan beri ‘her iki tarafta yüzlerce ölüm ve yaralanmadan, sivil altyapının büyük hasara uğramasından’ söz ediliyor. Bir tarafta tamamına yakını sivillerden oluşan 1300 civarında ölüm, diğer tarafta ancak üçte biri sivillerden oluşan 150 civarında ölü. Bir tarafta 30 bine yakın bina, elektrik santralları, köprüler, otoyolların yerle bir olduğu yıkılmış bir ülke, diğer tarafta kimi evlere düşen birtakım roketlerin bıraktığı hasar... Böylesi bir uluslararası belgede iki tarafın kayıpları nasıl eşdeğer tutulabilir?

Gelelim Lübnan’ın hanesine yazılanlara... Kararda Lübnan hükümetinin yedi maddelik planı pek memnuniyetle karşılanıyor. Özellikle de ‘devlet otoritesinin tüm ülkede meşru silahlı kuvvetler yoluyla yeniden kurulması, hükümetin yetkisi dışında kimselerin silahlanamaması’ kısmı. Ama biliyorsunuz Hizbullah bir siyasi güç ve Lübnan hükümetinde. Zaten hükümet 1701’e imza atarken Hizbullah’ın onayını almıştır. Eh, o zaman 1701’den, Hizbullah’lı Lübnan hükümeti istediğine silah taşıma izni verebilir manası pekâlâ çıkarılabilir. Zaten kararda ‘milis’ gücün silahsızlandırılmasından söz ediliyor, oysa Lübnan hükümeti nezdinde Hizbullah’ın silahlı kanadı ‘milis’ gücü değil, ‘direniş gücü’. Hem şu meşhur 1559 sayılı kararı Hizbullah’ın silahsızlandırılması gerektiğine yoranlar da pek yanılıyor. Zira bu kararda da yine ‘milis’ atfı var. Diplomasinin inceliklerini hep İsrail kendine yontacak değil ya!

Ve sorunun temelinde yatan, Hizbullah’ın direniş gücü olarak meşruiyetini dayandırdığı İsrail’in Şebaa çiftlikleri işgali konusunda 1701 hiçbir şey demiyor. Annan çözüm planı ortaya koyacakmış! Ne diyelim, kolay gelsin.

Velhasıl, diplomasinin gücüyle ‘savaşın kendi halinde devamına’ karar verildi. 1701’in manası budur.

Radikal, 21.8.2006

Ceyda KARAN

22.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  YÖK muktedir de hükümet çaresiz mi?

  Şu 1701 nelere kadir!

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004