Diyalog hayli kaliteli: - Hocam siz her şeyden anlarmışsınız? - Evelallah, anlarım koçum. - Domates, biber, patlıcan? - Benden sorulur. - Hıyar falan? - Elbette, elbette. - Kavun, karpuz? - Keleğini derhal anlarım. - Hiç pozisyon kaçırmaz diyorlar? - Kodum mu oturturum koçum.
İşte bu cevapları veren “hoca” gibi adamlar lazım bize. Sivili de askeri de böyle olacak, ağzı iyi laf yapacak, futboldan zerzevata ve levazımata her konuda iri laflar edecek, öfkeli bir tonda atıp tutacak. Meydanı boş bulunca da kestirme yoldan memleketin nasıl kurtarılacağını ilan edecek, “kodu mu oturtacak” ve bütün sorunları çözecek.
Halkımızın bir kesimi de benimsiyor bu tarzı, üst perdeden atıp tutanlara, kaba kuvvete dayanan kestirme çözümlere umut bağlayabiliyor. Halkımızdaki bu zafiyeti keşfeden uyanıklar bu durumu gayet iyi değerlendiriyor, bunun primini topluyor. Milliyetçi eğilimler de bu yöntemle körükleniyor.
Bush’un kafası
‘Kodum mu oturturum’ modasının günümüzdeki en parlak (!) temsilcisi ise ABD Başkanı George W. Bush. ABD 11 Eylül saldırısına uğrayınca, “Ah yeni bir Pearl Harbour saldırısı olsa da planlarımızı uygulasak” diye bekleşen Neo - Con’lara (Yeni Muhafazakar ekibe) gün doğdu. Karşı konulmaz bir askeri güce sahip olan ABD’yi artık kimse tutamazdı. ‘Kodum mu oturturum’ ilkesini en iyi uygulayacak ülke ABD idi.
ABD, ‘kodum mu oturturum’ planını Ortadoğu’da uygulayacaktı. Afganistan’da Taliban yönetiminin devrilmesinden sonra ilk hedef Irak’ta Saddam yönetiminin devrilmesi ve ardından bütün Ortadoğu’nun ABD’nin tasarımına göre yeniden biçimlenmesiydi.
Dış politika ve Ortadoğu uzmanı diye geçinen bizdeki Neo - Con yardakçılarının da umut bağladığı bu ‘kodum mu oturturum’ planının nasıl çöktüğünü üç yıldır izlemekteyiz. Yakın tarihin en büyük ahmaklığını yapan Bush yönetimi 600 milyar dolar harcayarak Ortadoğu’yu büyük bir kargaşanın eşiğine sürüklemeyi ve ABD’yi “dünyanın en nefret edilen ülkesi” haline getirmeyi başardı.
Türkiye’ye tuzak
Bush yönetimi başından beri Türkiye’yi bu planın içine çekmeye, hezimete ortak etmeye çalışıyor. Bizdeki ‘kodum mu oturturum’cular da buna dünden hazır. ABD’nin yanında oyuna girip parsa toplayacaklar. Türkiye’nin büyük şansı, şu ana kadar bu maceracılara pabuç bırakmadan ABD oyununun dışında kalması ve tüm taraflarla ilişkisini sürdürebilen ülke konumunu koruması oldu.
Ancak Türkiye’yi bu oyunun içine çekme hevesi bitmiş değil. Washington’daki iki kuruluşta görevli Gal Luft ve Ariel Cohen adlı iki uzmanın 11 Ağustos tarihli I. Herald Tribune gazetesinde yayınlanan yazısı bunun çarpıcı bir örneği. Yazıda, “dünyanın en etkili askeri güçlerinden birine sahip olan Türkiye’nin Hizbullah’ı etkisizleştirmede başrolü oynayabileceği” ve bunu başaracak bir Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabul edilme şansının artacağı ileri sürülüyor.
Türkiye’yi bu tuzağa sürükleyecek olan ‘kodum mu oturturum’ tavrını savunanların, Org. Hilmi Özkök’ü ve temsil ettiği anlayışı hedef seçmesi hiç de şaşırtıcı değil.
Milliyet, 13.8.2006
|