Hükümetin, önceki hafta Meclisten geçen ve Cumhurbaşkanı Sezer’e gönderilen Terörle Mücadele Kanununda değişiklik yasasıyla ilgili, Birleşmiş Milletler’in “insan haklarına aykırılık” uyarılarını dikkate almadığı ortaya çıktı. Terörle Mücadele Sırasında İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasıyla ilgili Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Martin Scheinin, daha tasarı halindeki metinle ilgili görüşlerini ve kaygılarını 21 Mart'ta TBMM Adalet Komisyonuna göndermişti.
Hükümetin, geçen hafta Meclis’ten geçen Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) Birleşmiş Milletler’in (BM) insan haklarına aykırılık uyarılarını dikkate almadığı ortaya çıktı. BM Terörle Mücadele Sırasında İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasıyla ilgili Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Martin Scheinin, daha tasarı halindeki metinle ilgili 21 Mart tarihli görüşlerini ve kaygılarını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu’na gönderdi. Ancak, Scheinin’in BM Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ni (ICCPR), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ve uluslararası insan hakları metinlerini ölçüt alarak yaptığı değerlendirmede dikkat çektiği hak ihlâline sebep olabilecek sorunlu maddeler, Komisyon görüşmelerinde kaldırılan “terör örgütünün amacının propagandasını yapmak” dışında, varlığını koruyor.
“Terör tanımı geniş ve belirsiz”
BM Raportörü Scheinin’in, 21 Mart’ta Ankara’ya ilettiği incelemesinde, tasarı metnindeki terör ve terör suçlarının tanımının net olmadığını belirterek, “Terör kavramına yer veren ulusal yasa, hangi eylemlerin terör olarak sayılacağını belirgin bir şekilde tanımlamalıdır. Bu eylemler, kişilere yönelik ölümcül ya da ağır şiddet içeren eylemleri ya da kişilerin rehin alınmasını kapsamalıdır” demişti.
Scheinin, bu geniş ve belirsiz tanımlamaların muhtemel sonuçlarını da şöyle özetlemişti:
* Bu tanım, yasanın diğer maddeleriyle birlikte uygulandığında, kişinin, uygun bir şekilde tanımlanmış terör suçlarıyla, örneğin kişilere karşı ölümcül ya da ağır şiddet eylemleri ya da kişilerin rehin alınması, kişisel olarak bağlantısı olmadığı durumlarda bile kişi hakkında kovuşturma başlatılması ve mahkum edilmesiyle sonuçlanabilir.
* Türkiye’de “terörist” kavramı, böyle bir terör tanımı kapsamına giren suçların işlenmesiyle bağlantılarının yasallık ilkesine göre kurulamaması durumunda bile, çok sayıda kişiyi, bu kişilerin kurumlarını ve etkinliklerini kast edecek şekilde kullanılmaya devam ediliyor.
* “Terör” ve “terörist” terimlerinin bu denli fark gözetmeden kullanılması, yasallık ilkesine ilişkin ortaya konulan endişeler bir yana, gerçek terörle mücadelenin etkinliğini azaltacaktır.
* Yasa tasarısı terör suçu olarak sayılacak suçların sayısını sınırlamak yerine, bunlara 50’den fazla yeni suç eklemiştir. “Yabancıların ülkeye sokulması”, “suçlunun övülmesi”, “halkın askerlik hizmetinden soğutulması”, “bilerek ve isteyerek orman yakmak” yeni terör suçları olarak eklenmiştir. Bunların “terör”le bağlantısı “terör suçu” sayılamayacak kadar uzak olabilir. Bu durum, terör teriminin ayırıcı niteliğini kaybetme tehlikesini beraberinde getiriyor.
Scheinin, süreli yayınlara yaptırım getiren 5. maddedeki işlenmiş olan suçları ve suçluları övmek ya da “terörist örgütün propagandası niteliğinde olan” gibi terimlerin “yasallık şartına aykırı” olduğunu belirtmişti. Kanun metninin ifade özgürlüğünün uygun olmayan bir şekilde sınırlandırılması anlamına geldiğini kaydeden Scheinin, yasada terör suçu sayılan suçların kapsamının genişletilmesiyle, “kullandığı terör suçları tanımı nedeniyle, çok sayıda suç ve bunların parasal olarak desteklenmesini içine alacak kadar geniştir” demişti.
|