Malum yasa geçti. Şimdi artık ne yazsak suç olabilir. Artık kara bahtımız önce savcılara, sonra hâkimin takdirine bağlı. Çünkü yasa, ceza hukuku mantığına tamamen ters olan geniş bir “takdir hakkı” tanıyor hâkimlere. Sadece yasada açıkça belirtilmiş ve tarif edilmiş fiiller suç olabilecekken, Ceza hukuku böyle bir mantığa dayanırken, yeni Terörle Mücadele Yasası hâkimin paşa gönlüne bağlıyor akıbetimizi.
Yasada, herhangi bir hukukçuya, “Yok artık, daha neler!” dedirtecek daha bir çok şey var. Ama yasanın ruhu esas olarak devletin ve devlet görevlilerin tasarruflarının sorgulanamazlığına dayanıyor. Bu yüzden yasa, ruhu bakımından hukuk devleti ilkesine tam anlamıyla aykırı.
Tanım genişledikçe
Örneğin, terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerinin kimliklerini açıklayan basın yayın organları cezalandırılacak. Yani, biri eğer terörle mücadele adı altında suç işliyorsa bu durumdan söz etmeniz, bu suçu kimin işlediğini yazmanız suç olacak.
Terör örgütlerinin açıklamalarını da yazamayacağız. Elbette “terör örgütü” tanımı genişledikçe, bir süre sonra kimin söylediklerini yazıp yazamayacağımız iyice karışacak.
Bir süre sonra “Hani şey vardı ya, şeyin şeyi olan şey hani, o şey yapmış sonra da şey demiş. Olaylar böyle gelişmiş” demek zorunda kalabiliriz.
Çünkü eğer böyle yapmayıp her şeyi adlı adınca yazarsak savcı amcalar gelip herhangi bir mahkeme kararına gerek duymadan gazetelerimizi kapatabilecek.
İstemeden oldu!
Önceki gece, yeni Terörle Mücadele Yasası TBMM Genel Kurulu’nda oylanıp kabul edilirken Adalet Bakanı Cemil Çiçek kendilerinin Meclis’e taşıdığı yasa hakkında “Sevimsiz bir tasarı” dedi. “Hayırlısı ne ise olsun” tadında bir şey söyleyerek, hâkimlerin özgürlüklerden yana tutum almalarını “diledi”. İnşallah ve maşallahla nur topu gibi bir yasaklar yasamız daha oldu.
Adalet Bakanı Çiçek’in açıklamaları “İstemeden oldu” anlamına geliyordu. Yasanın, terörle mücadele görevini yürütenlerin isteğiyle hatta baskısıyla çıktığını ima etti.
İnsanın sorası geliyor tabii:
Çiftçilere, doktorlara, Diyarbakırlı çocuklara, topyekûn halka “Artizlik yapma!” zılgıtını çekebilen Kasımpaşalı ruhu şimdi nerede? Nerede o delikanlılar?!
Kahramanlık mecburiyeti
İnsanca yaşamak, özgürce düşünmek ve konuşmak için kahraman olmak mecburi hale gelmişse yaşadığımız yer iyi bir yer değildir. Şimdi bu yasayla Türkiye’nin gerçeklerine ilişkin bir şeyler söylemek, hatta herhangi bir cümle kurmak suç haline gelecek.
Bizden düşünmememizi, konuşmamamızı, işlerine burnumuzu sokmamamızı istiyorlar. İşlerimize gidip, akşam televizyon seyredip, yemek yiyip, uyuyup tekrar aynı çarkı birer kobay gibi döndürmemizi bekliyorlar.
Bizden hiç gazetecilik yapmamamızı, bu memleketin hikâyelerini hiç anlatmamamızı istiyorlar. Onlar gibi düşünmeyen herkesin “terörist” olmasını istiyorlar.
Gazetecilerin masalarının teker teker boşalmasını, o masalara “O şimdi terörist!” yazan kâğıtlar konmasını istiyorlar.
Şimdi bir umudumuz Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’de. Kendisi bir hukukçu olduğu için bu yasanın ne anlama geldiğini herkesten daha iyi bilecektir.
Tarihe bu yasanın altına imza atan bir insan olarak geçmek istemeyeceğini düşünüyoruz biz.
Biz, bu yasanın hepimizin boğazını sıkacağını, ülkeyi 13 Eylül 1980’e geri götüreceğini düşünenler olarak, Cumhurbaşkanı Sezer’in bu yasayı onaylamadan Meclis’e geri göndereceğine inanmak istiyoruz.
Milliyet, 5.7.2006
|