|
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Başkanlar Kurulu’ yaptığı açıklamada, ekonomide yaşanan türbülansın, finansal bir dengeleme operasyonu olduğunu belirterek, “Faizlerin artma eğilimine girmiş olması çok yönlü olarak büyük risktir. Sıcak para operasyonları, ülkemize faiz olarak yansımamalı. 3 yılda düşürülen faiz, üç günde yükselmemeli” denildi.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Başkanlar Kurulu Toplantısı’nı gerçekleştiren ASKON Başkanlar Kurulu Toplantısı ekonomide son dönemde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. Yapılan değerlendirmenin sonunda ortaya çıkan hususlar özet olarak şu şekilde açıklandı:
1. Ülkemizde yaşanan ekonomik türbülans, her şeyden evvel, finansal bir dengeleme operasyonudur. Uluslar arası büyük kuruluşların 2006 planlamaları ile ilgili olarak dengeleri tutturmak amacıyla yapmış oldukları portföy ayarlamalarının ülkemize yansıyan kısmıdır.
2. Ülkemizde en fazla konuşulan konu, Carî Açık olmakla beraber. Cari Açık bir sebep değil bir sonuçtur. Aslında ülkemizde, daha öncelikli olarak Bütçe açığı ve tasarruf açığı problemleri bulunmaktadır. Bu açıklar, carî açık sonucunu ve türbülansları her zaman potansiyel olarak yedekleyen girdaplardır.
3. FDF hesapları ve seviyesi esasen zulmün seviyesidir. Ülkenin normal gelir gider dengesi bulunurken faiz ödemeleri esareti tahkim eden ve sürdüren bir unsur olmaktadır.
4. Esas problemi içerde aramak ve tedbirleri ona göre almak bir mecburiyettir. İç dengeyi ve ekonomik verimliliği kurtarmadan tehditlerden etkilenmemeyi başarmak mümkün olmayacaktır. Üretimden fazla tüketmeye devam ettikçe bu sorunlar büyüyerek devam edecektir.
5. Ülkemizde malî disiplinin sağlandığını söylemek mümkün değildir. Göreceli olarak, özelleştirme gelirleri ve Kamu Banka kârlarını hesaba katarak ifade edilen bütçe fazlalığı süreklilik arz eden bir hüviyette değildir.
6. Döviz dengesinin YTL’ye değerlilik olarak yansımış olduğu aşikâr iken, olayın aniden patlaması ve ekonomiyi girdaba sokması, kötü yönetim sonucudur. Dış etkilere çok açık olmanın getirdiği handikaptır.
7. Faizlerin artma eğilimine girmiş olması çok yönlü olarak büyük risktir. Sıcak para operasyonları, ülkemize faiz olarak yansımamalı. 3 yılda düşürülen faiz, üç günde yükselmemeli.
8. Ülkemizde büyük holdinglerin 3 yıl içerisinde yüzde 40 seviyelerinde büyümüş oldukları açıklanıyor. Buna rağmen ekonomi yönetimini sıkıştırarak siyasal sonuç elde etmeye çalışıyorlar. Bu durum KOBİ ekonomisini ve halkı zora sokmak demektir.
9. Ülkemizdeki bankalara olan talebi dikkatli takip etmek gerekir. Yabancı sermayenin ülkede ki büyüme oranının nerelerde kalacağı konusunda millî bir standarda ihtiyaç bulunmaktadır. yüzde 36’ lara ulaşan finansta yabancılaşma tehdit özelliği taşıyabilir.
10. Toplam 300 Milyar dolarlık hacme sahip bankacılığımız, sadece tek başına 1 Trilyon doların üzerinde hacim sahibi bankalarla rekabet edemez. Ortaya çıkacak sonuçları iyi takip etmek gerekir.
11. GSMH’ nin iki katı banka hacmi ön görüldüğüne göre, yabancıların ülkemize olan ilgisi devam edecek demektir. Kayıtsız kalınmamalıdır. Bu alımlar spekülatif olmaktan vareste değildir.
12. Ekonomik zaafların, siyasî baskı aracı olarak kullanılması milli tepkileri hak eden bir ağırlıktadır. Bunları kınıyoruz. Bu konularımızı siyaset malzemesi olmaktan uzak tutmalıyız.
13. Piyasalara sahip çıkacak bir bakış açısı ile ekonomi yönetimini gerçekleştirmeliyiz.
14. Siyasî sistemin arızalara uğramasına çanak tutmadan işlemesine dikkat etmek gerekir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanlığı seçiminde inisiyatifin mecliste olduğunun kabulü demokratik bir mecburiyettir.
15. Seçimler planlandığı şekilde zamanında yapılmalı ve seçim ekonomisi uygulamalarına girilmeden sistem yürütülmelidir.
16. AB sürecinin makul bir müzakere düzleminde yürütülmeli, ne anlamsız krizlere ve ne de anlamsız tavizlere dönüşmesine fırsat verilmemelidir.
| 
