Sonunda Ebu Musab Ez Zerkavi öldürüldü. ABD’nin Irak’ta en büyük düşmanı olarak tanıttığı, El Kaide’nin Irak sorumlusu olduğu söylenen, işgalin yanında kanlı iç savaşın yaşandığı ülkede etnik ve mezhep savaşının en önemli müsebbibi olduğu iddia edilen isim öldürüldü.
Günlerdir izlenen Zerkavi ve yedi yardımcısına yönelik hava saldırısından sonra ABD ve Irak otoriteleri, tıpkı Saddam Hüseyin’in yakalandığı zamanki gibi şov yaptılar. (...)
11 Eylül saldırılarından sonra Usame Bin Ladin ve Eymen Ez Zevahiri, ABD’nin küresel savaşında en önemli isimler olarak öne çıktı. Ama Irak işgalinden sonra yeni bir isim öne çıktı. Öyle ki, Bin Ladin ve Zevahiri’den daha meşhur oldu. Irak’la ilgili hemen bütün haberlerde ısrarla bu isimden söz edildi. Bin Ladin ve Zevahiri tanınıyordu, öncesi biliniyordu. Ama Zevahiri ismi, bütün bilinmezlikleriyle öne çıktı. Hakkındaki bilgiler son derece sınırlıydı. Eylemleri her gün gazete köşelerinde ama hayatıyla ilgili ayrıntılar yok denecek kadar azdı. Gizemli bir kişilikti. Kendisi ve eylemleri hakkında bilinmeyenler o kadar çok ki!
Hakkındaki bilgiler hemen hemen şu kadardı: Asıl adı Ahmed Fadıl Nazzal el Halayleh. Bani Hassan aşireti üyesi olarak, 1966 yılında Ürdün’ün Zarka bölgesi yakınlarındaki Cabal Alabiad’da doğdu. 17 yaşına kadar Ürdün’de yaşadı. 1989’da Sovyet güçlerine karşı savaşmak için Afganistan’a gitti. 1992’de Ürdün’de hapsedildi. 7 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. 2003’te Irak’ta olduğu belirlendi. 2004’ün sonlarında ise, Usame Bin Ladin’in El Kaide örgütünün Irak temsilcisi olduğu söylendi.
Irak işgali sırasında yapılan hava saldırılarında öldüğü açıklandı. Sonra birden ortaya çıktı. Sayısız kez yaralandığı, yakalandığı ya da öldürüldüğü resmi ağızlardan açıklandı. Bütün bu bilgiler sonradan yalan çıktı. Irak İstihbarat Başkanı General Hüseyin Kemal, 2004 sonlarına doğru Zerkavi’nin Felluce’de yakalandığını ancak bir yanlışlık sonucu serbest bırakıldığını açıkladı. Mayıs 2005’te ise bir internet sitesi, Zerkavi’nin ABD askerleriyle çatışırken yaralandığını ve hastanede tedavi edildiğini açıkladı. 20 Şubat 2005’te ABD askerlerinin Zerkavi’ye çok yaklaştığı, Bağdat’ın batısında aracının takibe alındığı bildirildi. Nisan ve Ocak 2005’te kendisine yönelik iki operasyon da başarısızlıkla sonuçlandı.
Felluce vahşeti Zerkavi gerekçesiyle yapıldı. Kenti kuşatan ABD ordusu, Irak birlikleri, Şii ve Kürt birlikler korkunç bir katliam yaptılar. Dünyaya operasyonun Zerkavi’yi yakalamak için yapıldığı duyuruldu. Kent günlerce dünyaya kapatıldı. Kimyasal silahların da kullanıldığı katliam devam ederken Felluceliler yürüyüşler yapıp BM’yi göreve çağırdılar. Zerkavi’nin bu kentte olmadığını, kendisine karşı olduklarını, BM’nin bu katliama müdahale etmesi gerektiğini açıkladılar. Kofi Annan’a mektup bile gönderdiler. Kimse dikkate almadı ve tarihin en büyük cinayetlerinden birine imza atıldı. Yine Tel Afer ve Irak’taki büyük saldırıların hemen hepsinin sebebi olarak Zerkavi gösterildi. Oysa herkes biliyordu ki, bu operasyonların Zerkavi ile hiçbir ilgisi yoktu.
Ailesi ve taraftarları onun şehit olduğuna inanıyor, ABD ve müttefikleri ise dünyayı büyük bir tehlikeden kurtardıklarına. Bazılarına göre kafa kesen, katliamlar yapan, mezhep savaşı çıkaran, Irak’taki bütün cinayetlerde parmağı olan, Lübnan’dan İsrail’e roket saldırıları düzenleyen, Amman’daki oteli bombalayıp 60 kişiyi öldüren (Mustafa Akad’ın da öldüğü bu saldırıyı Mossad’ın düzenlediğini iddia edenler var), cani, korkunç biriydi.
Ürdün’de binlerce insanı öldürecek kimyasal saldırı planlamaktan, Amman’da otel bombalamaktan, nükleer bombalarla Batı ülkelerine saldırı planlamaktan, Nick Berg’ün kafasını kesmekten, Irak’taki çok ölümlü saldırıları düzenlemekten, yabancıları kaçırmaktan, petrol tesislerini bombalamaktan, Basra’da Şiiler’e yönelen korkunç saldırılardan, El Kaide adına Irak’ta cephe açmaktan, neredeyse Irak’ta meydana gelen her şeyden sorumlu tutuldu.
Böyle diyenler için Irak’ta işgal yok, ABD ve müttefiklerinin vahşetleri yok, işgal yok, her şey güllük gülistanlık. Ortalığı karıştıran tek kişi Zerkavi. Zerkavi olmasa Irak’ta savaş olmayacak, kimse ölmeyecek, iç çatışma olmayacak, direniş olmayacak, her ay Bağdat Morgu’na yüzlerce ceset gelmeyecek, beş ay içinde 6 bin ceset bulunmayacak, çocuklar ölmeyecek, ABD askerleri kapı kapı dolaşıp insanları kurşuna dizmeyecek.
Saddam Hüseyin yakalandığında Irak’ta direnişin biteceği söylendi. Tam tersi oldu. Zerkavi öldüğünde de ABD rahat bir nefes aldı. Ama hiçbir şey değişmeyecek. Zerkavi ve ekibi ile Iraklı direnişçileri birbirinden ayırmak gerekiyor. Direniş daha da devam edecek. Üstelik ABD, Irak gibi Afganistan’da da yeni bir direniş dalgasıyla yüzleşecek. Zerkavi ölse de yerine geçecek yüzlerce insan var. Zerkavileri öldürmekle hiçbir yere varılmayacak, savaş daha da yayılacak. ABD’nin işgalleri, saldırıları, terörle mücadele adı altında yürüttüğü kirli icraatları devam ettikçe nice Zerkaviler göreceğiz.
Zerkavi ile ilgili bütün bilgiler ABD istihbaratı kaynaklı. Resimlerini bile onlar dünyaya dağıttı. ABD’nin Irak operasyonunda en başarılı programı propaganda oldu. Zerkavi ile ilgili dezenformasyon belki de en başarılısı. Çünkü o, Irak işgalini meşrulaştırmanın aracı olarak kullanıldı.
Şimdi ne olacak? ABD bu ülkedeki pisliklerini kimler üzerinden aklayacak? Kimleri gerekçe gösterecek? Katliamların, sokaklarda bulunan cesetlerin, yargısız infazların, iç savaşın, etnik ve mezhep eksenli çatışmaların, Sünni camilere konulan bombaların, Şiilere yönelik kanlı saldırıların sorumlusu kim olacak? Bütün bunlar bitecek mi? Tabiî ki hayır. Belki daha da artacak. Peki ABD ne yapacak? Yeni bir Zerkavi bulacak? Yeni bir isim yavaş yavaş dünya medyasında tanıtılacak. Yeni bir hedef, yeni bir korku abidesi yaratılacak! Bu isim gerekçe gösterilerek belki binlerce insan daha hayatını kaybedecek. Bizler de, Irak’ın içinde bulunduğu kaosun sebebinin Zerkaviler olduğunu sanmaya devam edeceğiz.
Yeni Şafak, 9 Haziran 2006
|