“İzzet ve azamet ister ki esbab,
perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.
“Tevhid ve celâl ister ki esbab
ellerini çeksinler te’sir-i hakikiden.”
Risâle-i Nur’da yer alan bu ifade bize kâinatta herşeyin bir sebebe bağlandığı, sebeplerin de ancak bir perde ve iş yapanın ise Sonsuz Kudret olduğunu gösteriyor.
Büyük bir zat bize bir hediye gönderecek olsa ya bir adamıyla veya posta yoluyla gönderir. Kendi ayağıyla getirmez. Bu izzet ve büyüklüğünün gereğidir.
Bunun gibi buğday isteyen tarlasını sürüp tohumunu saçacak, gerekenleri yapıp rızkı Allah’tan bekleyecek. Meyve isteyen ağaç dikip yetiştirecek, meyveyi ağaçtan değil Allah’tan isteyecek.
Allah buğdayı da, meyveyi de isteseydi gökten yağdırabilirdi. Ama bu, hem büyüklüğüne, hem de imtihan sırrına ters düşerdi. O zaman herkes açıkça inanır, iyiyle kötü eşit hâle gelirdi.
Bu işte sebeplerin ise perde olmaktan öte hiçbir etkisi yok. Toprak bizi tanıyıp, bize merhamet edip de buğday veremez. Toprak, hava, su, güneş gibi bütün sebepler acizdir. Rızkı yaratan, gönderen, etkili olan ancak sonsuz kudret sahibi Allah’tır.
Onun içindir ki mü’min tevekkül gereği sebeplere sarılsa da sebeplerin yaratmada hiçbir etkisi olmadığını bilir, sonucu Allah’tan bekler. Rızkı veren sadece Allah’tır. Menfaat de, zarar da Onun elindendir, Ondandır. O dilerse bütün dünyayı insanın önüne serer, dilerse zırnık koklatmaz.
İşte bu duyguyla her gün, kıldığımız beş vakit namazda en az kırk defa okuduğumuz Fatiha’da, “Ancak Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım dileriz” derken maddî-manevî her türlü yardımı Allah’tan istediğimizi dile getiririz.
Kâinatta zerreden küreye kadar herşey Allah’ındır. İsterse kuluna istediğini verir. Rızkı Allah’tan ister insan. Çalışır, çabalar, üzerine düşenleri yapar, sebeplere sarılır öyle ister. Dilerse Allah verir.
Geçim sıkıntısı mı çekiyoruz? Hâlimizi Allah’a arz edip Ondan yardım isteyeceğiz. O da bize kapılarını açacak. Sebeplere, yani insanlara dert yanmakla bir yere varamaz insan. Bakın şu hadis-i şerif bu hususta ne kadar uyarıcı: “Kim geçim sıkıntısından dolayı insanlara dert yanarsa, ihtiyacı karşılanmaz, sıkıntısı giderilmez. Fakat kim geçim sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah onun sıkıntısını giderip onu bolluğa kavuşturur.”1
Kur’ân da bu dersi vermez mi? Bir âyetinde şöyle buyurur Rabbimiz: “Kim Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu gösterir. Ve onu ummadığı bir şekilde rızıklandırır. Allah’a tevekkül edene Allah kâfîdir. Allah emrini mutlaka gerçekleştirir. Allah herşeye bir ölçü takdir etmiştir.”2
Demek herşeyin dizgini elinde, herşeyin hazinesi yanında bulunan, her iş emir ve izniyle halledilen Allah’ı bulan, yani Ona bütün gönlüyle inanan kimsenin altından kalkamayacağı, çözemeyeceği hiçbir mesele yoktur.
Evet, “Allah’ı bulan herşeyi bulur. Onu bulunamayan ise hiçbirşeyi bulamaz. Bulsa da başına belâ bulur.”
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Zühd: 18.
2- Talak Sûresi: 2-3.
10.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|