Zaman zaman işi gücü bırakıp kalın kafalı adamlarla da uğraşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Ne yapalım ki, memleketin münbit topraklarında bu türler de yetişiyor.
Eskiden sayıları daha çoktu. Gitgide azalmaya başladı. Şimdiki sayıları Kelaynak kuşları kadar ancak var. Nesillerinin koruma altına alınması, ibret–i âlem için faydalı olabilir.
Onlara sorsanız, kendilerinin gayet ince (!) ve çok da medenî (!) adamlar olduğunu söylerler. Oysa durum tam tersi... İtibarlı kimselerin onları taktığı, yahut ciddiye aldığı falan yok.
Sadece ve sadece tirajı ve reytingi yüksek mevkutelerin yüksek kulelerine tüneyip oradan bağırdıkları için, sesleri, gürültüleri biraz fazla çıkıyor. O kadar.
Biz de, işte bu çatlak ses ve kuru gürültülere pabuç bırakmamak durumundayız.
* * *
Evet, sırf tarif için yukarıda "adam" dedik; ancak, gerçekte bunlar adam yerine konulmayı bile hakketmiyor.
Zira, aynı hakikati bin defa anlatır, izah edersin; ama o yine de anlamaz. Çünkü kafası basmaz. Anladıkları ve bildikleri tek şey var. O da, meselâ Said Nursî gibi zatlara yönelik olarak, desteksiz saldırı, karalama, hakaret, yalan, düzmece, iftira... cinsinden şeyler.
İşte bu sebeple, onları adam yerine koyup da ciddî birer muhatap şeklinde kabul etmeye değmiyor.
Kaldı ki, zaten bizim şahıslarla bir işimiz yok. Şu veya bu kişiye cevap yetiştirmek derdinde de değiliz.
Biz, genel hatlarıyla ilmî, fikrî, siyasî cereyanlarla meşgulüz.
O halde, bizim burada yapacağımız şey, yalancı müfterilere ve sahtekâr hamiyetfurûşlara anladıkları dilden konuşmak ve onlara meydanın boş olmadığını göstermekten ibaret olacak.
* * *
İşte siz ey "kalın kafalı adam"lar!
Nedir bu sizdeki "Said Nursî düşmanlığı?" Nedir sizin yüzlerce mahkemeden aklanarak çıkmış olan Nur Risâleleriyle alıp veremediğiniz?
Seksen–doksan yıldır meydanda olan bu eserlerin orijinalini değil de, neden hâlâ şurada burada kasten çarpıtılmış olan iktibaslarını esas alıyorsunuz?
Hâlâ Said Nursî'nin "Kürt Teâli Cemiyeti" kurucusu olduğunu, aynı şekilde "Şeyh Said İsyanı"na destek verdiğini hiç utanmadan, yüzünüz hiç kızarmadan söyleyip duruyorsunuz.
Külliyen yalan ve iftira...
Nerede yazıyor bunlar? Bu tür dâvâların görüşüldüğü ve neticede idam kararlarının çıktığı İstiklâl Mahkemelerinin hangisinde Said Nursî'nin ismi geçiyor? Bu hadiselerle bağlantılı olarak hiç mahkemeye dahi çağrılmış mıdır? Bir de tutturmuş Kemalist diye geçiniyorsunuz...
Sizin ağababalarınız olan o zamanın Kemalistleri, acaba Said Nursî'nin siyasî veya kanlı herhangi bir olayla, yahut bir teşekkülle bağlantısını bulabildi mi? Bir tek delil bulunabilseydi şayet, o zâtı gözünü kırpmadan idam ettirmezler miydi?
Yoksa idam etmeye güçleri mi yoktu? Aciz miydiler? Bunu mu demek istiyorsunuz?
Evet, ikisinden biri: Ya güçleri yoktu, ya da onu idam ettirecek bir delil bulamadılar.
Hoş sudan bahanelerle de pekçok mazlûmu asmadılar değil. Ne var ki, Said Nursî hakkında İstiklâl Mahkemelerine intikal eden dâvâlarla ilgili en ufak, en basit bir bahane dahi bulmadılar.
* * *
Said Nursî'ye çamur atmaktan menhus lezzetler, sadistçe zevkler alan siz ey kalın kafalılar ve ey taş yürekliler!
Siz her vesileyle Said Nursî'nin rüyâlarla amel ettiğini, kendine Mehdi dediğini, hatta kendinde peygamberlik vehmettiğini söyleyip durursunuz.
Peki, deliliniz ne? İspatınız nerede? Hangi kitapta geçiyor? Kaynak belirtmeden bu tür iddialarda bulunmak mertliğe, izzetliliğe sığar mı?
Yâ hû, bir yumurta sepetinden başka dünyalığı olmayan, dünyada saltanat sürmeyen, dünya zevki namına birşey bilmeyen, makam–mevki peşinde koşmayan, etrafında kalabalık dahi istemeyen, mümkün olduğunca münzevi yaşayan, en zengin gibi hayat sürmek mümkün iken en fakir gibi yaşayan, buna rağmen bir tek sabıkası bile olmadan sürgünden sürgüne, mahkemeden mahkemeye, zindandan zindana gönderilen ve sonunda bütün mahkemelerden aklanarak çıkan bu müstesna zâta kara çalmaktan, onun hakkında iftiralar uydurmaktan hiç utanmıyor musunuz?
Dünyada maddî bir servet bırakmadan ebediyete intikal eden, üstelik can düşmanlarına dahi hakkını helâl eden ve onlardan intikamının alınması istemeyen bu şefkat sahibi büyük İslâm âliminden ne istiyorsunuz? Nedir asıl derdiniz? Nedir alıp veremediğiniz? Bunları merdane bir şekilde çıkıp söyleyin de, ona göre konuşalım.
Said Nursî'nin ismini başkasının ismiyle karıştırma, onu başkasıyla irtibatlandırma basitliğinden ne zaman vazgeçeceksiniz?
Hem, siz kendinizi hukuktan, adâletten ve bunların tecelligâhı olan mahkemelerden daha üstün, daha yüksekte mi görüyorsunuz? Yoksa siz kendinizde mahkemelerin beraat ve temyiz kararını bile bozacak bir kuvvet mi vehmediyorsunuz?
* * *
Hâsılı, ortada mahkemeden geçmemiş ve neticede aklanmamış bir eser, bir dâvâ olmadığına göre, bunun aksini söyleyen kişilerin kendilerinde bir problem var demektir.
Bizim tahminimiz, asıl problem bunların kalın kafalı olmalarında yatıyor: Evet, kafaları gaflet içinde. "Risâle–i Nur'u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar." (Tarihçe–i Hayat, s. 543)
Ayrıca, kullandığımız tabirler onlara ağır gelmemeli. Zira, ikinci ihtimal çok daha fena: Bu yaptıkları şayet cehaletten dolayı değilse, o takdirde işin içinde kasıt var demetir; kasten iftira atılıyor demektir. Eğer öyle ise, kullanacağımız tâbirler de ona göre değişir.
10.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|