Türk Hava Yolları (THY) Bodrum-İstanbul seferini yapan uçağın pilotu, kuleye 'UFO' uyarısında bulundu. Pilot, “Üzerimizden 2 bin veya 3 bin Feet’ten tanımlanamayan bir cisim geçti ve birden bire kayboldu. Muhtemelen UFO diye tahmin ediyoruz. Her iki pilot birden gördük." diyerek kuleyi uyardı.
THY’nin TK2525 sefer sayılı Bodrum-İstanbul seferini gerçekleştiren uçağı, yolcularını aldıktan sonar 23.30’da havalandı. Boeing 737-800 tipi uçak, İstanbul Atatürk Havalimanı’na iniş için alçalmaya başladı. Bu sırada uçağın pilotları, tanımlayamadıkları bir cisim gördü.
İKİ PİLOT BİRDEN GÖRDÜK
Olay üzerine pilot hemen Atatürk Havalimanı hava trafik kontrol kulesi ile bağlantıya geçti. Pilotun uyarısı kayıtlara şöyle geçti: “Üzerimizden 2 bin veya 3 bin Feet’ten tanımlanamayan bir cisim geçti ve birden bire kayboldu. Muhtemelen UFO diye tahmin ediyoruz. Her iki pilot birden gördük."
THY’de yıllarca görev yaptıktan sonra son uçuşunu yaparak emekli olan kaptan pilot İbrahim Bilir de 6 yıl önce Osaka-İstanbul uçuşu sırasında UFO gördüklerini söylemişti. 2010'daki Osaka-İstanbul seferinde yaşadıklarını İbrahim Bilir, gazetecilere şöyle anlatmıştı: "3 pilot uçuyorduk. Kalkıştan 6 saat sonra 38 bin feet'te (11 bin metre) 4 uçak aynı yönde uçuyorduk. Önümdeki yine THY'nin Şangay'dan gelen uçağı, arkamdaki Lufthansa uçağı vardı. Yaklaşan kuvvetli bir ışık gördük. Çok yakınımıza geldi. Gümüş renginde ve bakamıyorsunuz; gözlerinizi açamıyorsunuz. İnanılmaz bir güç, kuvvet vardı onda. Değişik bir şey, yakıyor gözünüzü. Bizim uçaktaki her 3 pilot da gördü. O geldi üstümüze çıktı. Sağ çaprazda üstümüzde devam etti. Bunlar 35-45 saniye arasında gerçekleşti"
Dünyaya benzer gezegen ve uzaylılar...
KOMŞULARIMIZDAN MARS'TAKİ GELİŞMELERİ VE DÜNYA'YA BENZER DİĞER GEZEGENLER MESELESİNİ NASIL TEFEKKÜR ETMELİYİZ?
Yeni Asya Yazarı İsmail Tezer'in konuyla ilgili olarak kaleme aldığı Kur'an-ı Hakim'in hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur'dan mülhem yazısını istifadenize sunuyoruz;
San'atla ve hikmetle yaratılan ve her sayfasında ve her satırında nice hikmetler derc edilen Kainat Kitabı'nı keşfetmeye, tanımaya insanlık olarak devam ediyoruz.
İşte Tezer'in ilgili yazısı;
Geçtiğimiz günlerde NASA’nın (Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi) internet sayfasında ilginç bir haber yer aldı. Haberde Dünya’ya benzeyen yeni bir gezegenin keşfedildiğinden söz ediliyordu. Büyüklük ve muhteva yönünden dünyaya benzediği kaydedilen gezegenin, yüzey sıcaklığı iki bin dereceyi buluyormuş.
Daha önce de buna benzer başka haberler yer almıştı. Yani dünyaya benzer başka gezegenlerin bulunduğu, hatta buralarda hayat şartlarının da olabileceği yönünde açıklamalar serdedilmişti.
Bu konu bize Risale-i Nur’da On İkinci Lem’a’da yer alan bir bahsi hatırlattı.
Bediüzzaman bu bahiste, “Allah, yedi göğü yarattı ve yeryüzünü de onlar gibi yarattı.” (Talâk Sûresi: 65:12.) âyetinin işaret ettiği mânâları açıklıyor. Âyet-i kerimenin çok vecihlerinin, asra veya muhataplarına göre değişebilecek çeşitli mânâ tabakalarının ve işaretlerinin olabileceğini söylüyor.
Konumuzla ilgili olan enteresan kısım ise, Bediüzzaman’ın ifade ettiği şu satırlar:
“..küre-i arzımıza [Dünyaya] benzeyen yedi küre-i uhrâ [başka dünyalar] dahi bulunmasına, zîhayata [hayat sahiplerine] makarr ve mesken olmasına işareten...”
Evet, doğrudan doğruya Kur’ân’a muhatap olarak onu kendisine hakiki üstad edinen ve böylelikle hakikat ilmine vakıf olan Bediüzzaman, âyetin işarî tefsiri bağlamında, ‘dünyamıza benzer yedi gezegenin’ bulunabileceğini ve hatta buralarda kimi ‘hayat sahipleri’nin olabileceğini açıkça ifade ediyor. “zîhayata [hayat sahiplerine/canlılara] makarr ve mesken olmasına” ifadesi bunu gösteriyor.
Peki Bediüzzaman’ın bahsettiği “dünyamız dışındaki gezegenler”de bulunan “hayat sahipleri” kimlerdir?
Uzaylılar olabilir mi?
Aslına bakarsanız, şu uçsuz bucaksız kâinatta “uzaylı” olmayan yok gibidir. Başta Dünya gezegeninde bulunan biz canlılar uzayda bulunmuyor muyuz? O halde bizler de “uzaylıyız”!
Elbette, insanın aklına, hayal ürünü (fantastik) ‘uzaylı yaratıklar’ da gelmiyor değil. Bu algı, maalesef Holywood sinema kültürünün günümüz insanının bilinç altına telkin ettiği bir şey. İnsan aklı, bu konuda sınır tanımıyor!
Elinde Kur’ân gibi “kâinatın manevî haritası” ve Risale-i Nur gibi, bu harita-i maneviyeyi harika bir şekilde izah eden eserler bulunanlar ise, elbette bu “uzaylılar” konusuna daha farklı bakacaklardır. Zirâ, hayat, sadece gördüğümüz canlılarla sınırlı değildir. Maddî âlemin dışında, göremediğimiz boyutlarda Cenab-ı Hakk’ın zîhayat ve zîşuur (hayat ve şuur sahibi) nice mahlûkları vardır. Ki, Kur’ân bunları “melekler, cinler ve ruhaniler” olarak tasnif eder.
🔍
Evet, belki de daha keşfedemediğimiz nice gezegenlerde, yıldızlarda, sistemlerde Cenab-ı Hakk’ın oralara münasip şekilde yarattığı sakinler, hayat ve idrak sahibi varlıklar bulunmaktadır. Kur’ân bu varlıkları melek, cin veya ruhaniler olarak isimlendiriyor. Eğer bir uzaylı varlık aranacaksa, işte Allah’ın bu nevîden bir değil, sayısız ‘uzaylı’ varlıklarının olduğu bilinmelidir.
Bu varlıklara ister uzaylı deyin, ister demeyin, neticede Allah’ın Dünya’nın dışında yarattığı gökcisimlerini boş, kimsesiz bırakmasının, hikmetine münafi olduğu açıktır. Elbette oralara da münasip canlılar yaratacaktır ve yaratmıştır da. Gözümüz önünde mütemâdiyen, bulanık sudan ve kesafetli topraktan “hayat” ve “ruh” sahibi harika varlıkları yaratan Kudret, elbette hayata ve ruha daha münasip olan latif maddelerden (nurdan, nardan, elektrikten, radyasyondan, ışından...) muhtelif hayat sahiplerini de halk edebilir ve etmiştir de...
İsmail Tezer / Yeni Asya