Diyarbakır’da arabanın çarptığı ve ağır yaraladığı yavrusunu kurtarmaya çalışan anne köpeğin dramı yürekleri burktu
Yaralı yavrusunu kurtarmak için sağa sola koşan köpek, defalarca kaldırmaya çalıştı. Yavrunun başını kaldırması üzerine anne, yaklaşık 50 metre yerden sürükleyerek önce kaldırıma taşıdı, sonra yaralı bölgesini yaladı. Anne köpek bu sırada, yavrusuna çarpan kamyonetin yoldan ikinci kez geçişinde saldırdı, arabanın arkasından metrelerce koştu.
Tam sahur vaktinde yaşanan ve bazı vatandaşların büyük üzüntüyle izlediği olay Kayapınar ilçesinde yaşandı. Saat 02.00’de yolun üzerindeki çöpleri karıştıran köpeklerden birine bir kamyonet çarptı. Arabanın altında kalan yavru köpek ağır yaralandı, sürücü yoluna devam etti. Bu sırada yavrusunun yaralandığını gören anne köpek, arabaya havladı, ardından koştu, sonra dönüp yavrusunun başına geldi. Yürek burkan mücadelede bu andan itibaren başladı.
Yaralı yavrusunu ağzıyla defalarca kaldırmaya çalıştı, başucundan ayrılmadı. Yavrusu başını kaldırdığı sırada ise annesi yaklaşık 50 metre sürükleyerek ışığın olduğu kaldırıma çıkardı. Böylece yoldan geçen bazı araçların, yaralı yavrusunu ezmelerini önlemiş oldu. Yaralı yavrusu için çırpınmaya devam eden köpek, defalarca sağa sola gidip gelmeye, başını kaldırıp ‘yardım istercesine’ çevresine bakmaya çalıştı. Yavrusu can çekişirken anne köpek son kez yavrusunun başını ve yaralı bölgelerini yaladı.
YAVRU KÖPEK VE ANNESİNİN HATIRLATTIKLARI
Hiç şüphesiz böylesine güzel bir fedakârlık ve şefkat duygusunu o akılsız, şuursuz hayvanın kalbine koyan Rahman ve Rahim olan Cenab-ı Hakk'tır..
Yavru köpek için annesinin seferber olduğu bu yürek burkan manzara, Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur'da dikkat çektiği önemli hakikatleri tefekkür etmeye vesile oluyor. Şöyle ki:
Kainattakı önemli bir hakikat olarak mevcudatın zaafında büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardır. Çünkü, o zaafın kuvvetiyle ve aczin kudretiyledir ki, şu mevcudat birbirinin yardımına koşturuluyor..
Bu yavru köpek örneği ve şefkatli annesinin fedakarlığı bu noktadaki sayısız örneklerden sadece birtanesi..
(...) "Meselâ, tavuğun yavrusunun zaafındaki kuvvet, tavuğu arslana saldırtır. Yeni dünyaya gelen arslanın yavrusu, o canavar ve aç arslanı kendine musahhar edip, onu aç bırakıp kendi tok oluyor. İşte câ-yı dikkat, zaaftaki bir kuvvet ve şâyân-ı temâşâ bir cilve-i rahmet..."
(Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas)
(...) Kur’ân-ı Hakîmin âyât ve beyyinâtından istifaza ettiğimiz kat’î burhanlarla çok risalelerde ispat etmişiz ki, meşru rızık, iktidar ve ihtiyarın derecesine göre değil, belki acz ve iftikarın nisbetinde geliyor. Bu hakikati gösteren hadsiz işaretler, emâreler, deliller vardır.
(...)Hem, insanî olsun, hayvanî olsun, bütün yavruların hüsn-ü maişeti ve süt gibi hazine-i rahmetin en lâtif bir hediyesi, umulmadık bir tarzda onlara zaaf ve aczlerine şefkaten ihsan edilmesi; ve vahşî canavarların dıyk-ı maişetleri dahi gösteriyor ki, vesile-i rızk-ı helâl acz ve iftikardır, zekâ ve iktidar değildir.
(Yirmi Dokuzuncu Mektup,Altıncı Risale olan Altıncı Kısım,594)