Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in babası Talat Terim’le KONUŞTUK: “Fatih Terim, her Cuma Namazı öncesi arayıp, duâ etmemi ister”
Milli Takımlar Teknik DirekTÖRÜ Fatih Terim’in babası Talat Terim’le KONUŞTUK: “Fatih Terim, her Cuma Namazı öncesi arayıp, duâ etmemi ister”
29 Ekim 2013 Salı günü kahvaltıdan sonra randevu alarak Fatih Terim’in babası Talat Terim’i Yönetim Kurulu üyemiz Ali Kanıbir ve Adana Okuyucularımızdan Yahya Beyle birlikte evinde ziyaret ettik. Yıllardan beri Adana’ya her gidişimde bu konu aklımdaydı. Nasip bu güneymiş. Türkiye’nin yakınen tanıdığı, spor dünyasının medarı iftihar bir insan olan Galatasaray ve milli takımın başarılı teknik direktörü Fatih Terim’in babası Talat Terim çok tatlı ve samimi bir ortamda bize kendisinin ve Fatih Hoca’nın bilinmeyen gözle sırlarını anlattı.
87 Yaşında olmasına rağmen çok dinç ve sağlıklı bir efendi Talat Terim. Babayiğit, prensipli ve karakter sahibi bir şahsiyet. Fatih Hocanın o öne çıkan babacan ve mertliğinin temelden aileden geldiğine bizzat şahit olduk. Eve girdiğimizde elinde koltuk değneğiyle çok dinç ve saçları beyazlamış, fakat hiç dökülmemiş, gür saçlı 87’lik bir delikanlı edasıyla bizi karşıladı.
Evin her tarafı Fatih Terim’in gençlik ve başarılı futbol hayatının ve aile fertlerinin birlikte olduğu mutlu anların hatıralarıyla dolu. Fatih Hocanın annesi misafirliğe gittiği için kendisiyle tanışamadık. İnşallah bir başka sefere nasip olur. Yarım saati aşan sohbetimizde ve soru cevap şeklinde geçen intibalarımızı siz değerli dostlarımızla paylaşmak istedik.
Bu sohbet ve röportajdan ortaya çıkan önemli satır başlıkları şunlar olabilir.
•Talat Terim’in 4 yaşından itibaren ortopedik özürlü olmasına rağmen annesine olan bağlılığı ve onun nasihatlerini dinleyip kulak ardı etmeden bu özürlü halini bir olumsuzluğa düşürmeden keskin bir iradeyle hayata tutunup başarılı ve dinç kalması. Ve Osmanlı’dan gelen aile yapısının topluma ve hayata etkisinin emareleri olarak ortaya çıkması.
•Şefkatli bir anne nasihatiyle öksüz olarak büyüyüp başarılı bir aile reisi olan Talat Terim’in; oğlu Fatih Terim’e verdiği önem, öz güven ve çocukken bile arkadaşça davranmasıyla kuvvetleşen baba-oğul ilişkisinin hiç aksamadan ve kesilmeden bu güne kadar gelip aynı şekilde devam etmesi.
•Talat Terim’in İslâmî yaşayışındaki hassasiyet ve devamlılık. Koltuk değneğiyle bütün namazlarını evin yakınındaki camide cemaatle kılması ve orada yirmi seneden beri fahri müezzinlik yapıyor olması. Aynı zamanda annenin de beş vakit namaz kılıyor olması ve duası.
•Spor ve Türk Tarihine kendisini haklı olarak kabul ve tasdik ettiren Fatih Terim Hoca’nın maneviyatı, aile, ülke, tarih ve mukaddes değerler konusunda; bulunduğu hassas konumlara rağmen taviz vermeden yaşatabilmesi ve sadakati. Nerede olursa olsun, yurt içinde, yurt dışında; istisnasız her Cuma ve her maçtan önce mutlaka babasını arayıp, annesiyle birlikte dualarını talep etmesi ve onun gönlünü alması.
•Bütün bunlar gençlerimize, spor dünyasına, sanat dünyasına, sosyal hayatın içinde olan herkese verilebilecek örnek ve takdire şayan hareketler. Aileyi ve Fatih Hocayı tebrik ediyor, başarılarının ömür boyu devam etmesini biz de Cenabı Hak’tan niyaz ediyoruz.
Talat amca önce sizi tanıyalım, sonra da Fatih Hocamıza geçelim.
Tabi. Ben 1926 yılında doğup, bu güne gelen bir insanım. Fakat küçükken geçirdiğim çocuk felci neticesinde sağ bacağıma vurulan bir iğne damara rastlamış. Ve ayağım felç olmuş.
Kaç yılında ve kaç yaşında yaşandı bu olay?
Dört yaşındayken. Hayalen hatırlıyorum. Kalçadan olduğu için de ortopedi olmazmış. Olamazmış. Olsa da o vakitler bizim imkânımız yok. Onun için bu duruma daima şükrettim. Çünkü annemin bana bir vasiyeti var. Sekiz yaşında da babamı kaybettim. Rahmetli beni kucağına alarak, “Sana bir vasiyetim var” dedi. Ben, “Vasiyet nedir anne” dedim. “Söz tutma!” dedi. Yani verilen nasihatı dinleyeceksin. O ağlıyor, ben de ağlıyordum.
Dedi ki: “Oğlum yaşadığın müddetçe hep kendinden aşağılara bak, şükreyle haline. Kendinden yukarılara bak ibret al. Sordum, anne bu nedir? Sabreyle ve şükreyle. Yukarılara bakma. Komşumuz var, iki kişiyi tutsa duvara vurur. Fakat iki gözü görmüyor. Senin gözlerin görüyor. Komşumuz var yerde sürünüyor. Senin iki ayağın sağlam. Rabbül aleminin çare vermediği bir tek şey var ( beynini, aklını göstererek) bunun içindeki. Buna çare yok dedi. Bunun çaresi yok dedi. Akıl ve fikir işine. Allah buna zeval vermesin oğlum” dedi. İşte bundan dolayı ben hayatta sekiz yaşından beri Rabbil alemine hep kendimden aşağılara bakarak şükediyorum. Çünkü hep kendimden aşağısına bakıp halimi mukayese ettim. İki sopayla yürüyen, arabada ayağa kalkamayan, yerde sürünen, oturup ta konuşamayan insanlara bakıp halime şükrediyorum.
Ondan dolayı ben kendime bakıyorum. Bir de etrafıma bakıyorum. Allah’ın verdiği nimetlere karşı devamlı şükürdeyim. Hâlâ beş vakit namazda bu şükre devam ediyorum. İçime dışıma bakıyorum. Allah’a karşı şükrümü ifade ettiğimi ifade edemem. Allah’a inancım çok. Çünkü ayet var ya: “Hayrihi ve şerrihi Teala vel bağsü badeel mevte hakkun eşhedü elle ilahe illallah.” Ben buna inadım, böyle yaşadım. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanıyorum.
1960’a kadar TC’nin medeni kanunlarına göre bütün fakülteleri bitirsen bile vücudan arızalı insan devlet memuru olamazmış. Ne yapacaktık. Aç mı kalacaktık. Lise 2. sınıfta okuldan ayrıldım. Beni okutamadılar. Abim ve yengelerimin elinde kaldım. Kunduracı olduk. Türkiye’nin en büyük kunduracısı. “Tanca kunduralarına” Kemal Tanca. Hâla ayakkabıları meşhurdur. Onlara katıldım. İstanbul’a gittim hayatımı kazandım. Hâlâ nüfus cüzdanımda, Kumkapı iaşe müdürlüğü ağır işçi diye yazar. Ekmek karneyle. İstanbul kayıtları vardır. Bana bir gazeteci –ismini vermeyeyim- 300 milyar verdi hayatını anlat Talat abi dedi. Ben yapmadım. Ben satılık değilim dedim. Çok şükür halimize. Yeter bu kadar. Bu kısmı böyle
Şimdi Fatih Hocaya gelelim. Fatih Hoca kaç doğumlu?
14 Eylül 1953 Adana.
Burada hangi okulları bitirdi. Fatih Hocada bu futbol aşkı ne zaman başladı?
İlkokulu burada Cumhuriyet İlkokulu vardı orada bitirdi. Ortaokulu da burada bitirdi. Ortaokuldayken daha bu işe başladı. Beden eğitimi öğretmenlerinin dikkatini çekmiş. Ticaret lisesine istediler. Beden eğitimi hocaları eve geldiler. Sonra motor meslek lisesine aldılar. Gittiği okulda okul takımını şampiyon yaptı. Sonra genç milli oldu. Orayı bitirmedi. 19 yaşında Adana Demirspor’a verdim. Ben Adana Demirspor’un kurucularındanım,. Kulübün üyesiyim. Başka takıma veremezdim. 19 yaşına kadar orada oynadı. Daha sonra rahmetli Metin Oktay geldi aldı, Galatasaray’a gitti.
Metin Oktay buraya mı geldi onu almaya?
Evet, buraya geldi. Alıp İstanbul’a Galatasaray’a götürdü. Metin Oktay rahmetli ilk önce benim hayatımı dinledi. Ondan sonra Fatih’e; “ Babanın kaç elini öpüyorsun?” dedi. Fatih; “Bir elini öpüyorum” dedi. “Yok” dedi Metin Oktay; “İki elini de öpeceksin? Çünkü Benim babam olsaydı on Metin Oktay olurdum. Onun için iki elini öpeceksin” dedi. Ben babam sağ olsaydı onun on elini öperdim. Çünkü o zaman daha başka Metin olurdum. Babasız kaldım. Gündüz Kılıç beni Galatasaray’a götürdü. Ben öksüz büyüdüm. Ben Metin Oktay’a bir şey söyledim. “Adana’dan kurtar onu” dedim. Ben para filan istemiyorum. Yeterki sen Adana’dan onu kurtar. Götür dedim.
Metin Oktay onu İstanbul’a, Galatasaray’a götürdü. 38 sene oldu. İşte bu 38 senedir hiçbir babanın yapamadığını ben yapmaya çalıştım. O zamanlar cumartesi günü öğleden sonra resmi daireler tatildi. Ben her cumartesi Gazanfer Bilge otobüslerine biniyordum. 30 saatte Adana’dan İstanbul’a gidiyor, onu teselli etmeye çalışıyordum. Nasihat ediyordum. Fatih bana, “Baba ben burada yapamıyorum. Ben size dayanamıyorum. Transfer parasını geri ver, ben geri dönmek istiyorum” diyordu. “Bana burada kimse bakmıyor. Kimse bana arka çıkmıyor” diyordu. Ben ona hep destek oldum. Sabret oğlum dedim. Onu çekemiyorlardı. Bunları hiç unutmuyorum. Bu kimdir. Adana’dan gelmiş bundan futbolcu mu olur? diyorlarmış. Buna çok canımız sıkıldı tabi ama bu zor günlerinde ona destek olmak için her hafta bu yolculuğa bu halimde katlandım. (Tabi ki mükâfatını da sonunda böylece almış oldular.)
Bunu kimler yapıyor?
O zamanki kulübün bazı adamları. Bazı futbolcu arkadaşları bunları yapıyordu. 38 sene oldu. Elhamdülillah hepsini geçirdi ve başardı. Benim sözümü tutarsan arkan yere gelmez oğlum. Sabret oğlum dedim. Bunları söylemekte ve nasihatte ısrar ettim. Yapma oğlum, etme oğlum diyordum. Ben ona hep nasihat ettim. Sabret dedim. Beni hiç kırmadı. Bana aşırı bağlıdır. 38 sene oldu buradan gideli. İlk yıllar çok zor oldu. Çok şükür bu nasihatlerimi dikkate aldı. Orada evlendi ve başardı.
Şu andaki münasebetlerinizin sıklık derecesi nedir, ne kadar sık arar?
Şimdi her Cuma günü Fizan da olsa mutlaka arar. Cumamı tebrik edip, duamı alacak. Telefonu açar açmaz; “Baba bana dua et” der. Ben de duada hiç eksik etmem. Ben de dua ederim. Ben onun yanında hiç konuşamam.
Niye konuşamazsın?
Çünkü ne dersem anında yerine gelir. Ağzımdan çıkan her şeyi alır. Şu araba güzel desem hemen o arabayı alır. Baba ne ihtiyacın var diye devamlı sorar. Benim lafım onun yanında iki olmaz. Bayramın birinci günü öğleyin geldi. Elimizi öptü ve akşama geri döndü. Amerika’ya gidecekmiş. İptal edip bizim elimizi öpmeye geldi. Bana çok düşkün. Ben de onun için beş vakit namazın sonunda devamlı dua ederim. Allahım ben razıyım sen de ondan razı ol. Günahlarını affeyle, makamlarını cennet eyle, kusurlarını affeyle. Diye devamlı dua ederim.
Sizi Cuma günü aradığında dua et diye arıyor öyle mi?
Evet. Sadece dua etmesi için arar. Fatih kendisi de hiç Cumasını ve orucunu kaçırmaz. Yalnız bir özelliği var. Yaptığı hayırları hiç söylemez. Çok hayır yapar. Bunları kimseyle paylaşmaz. İstanbul’da bir camiye gittim. Çok sıcak. İmama ne kadar güzel caminiz sıcak deyince haberin yok mu oğlun yaptırdı kaloriferini dedi. Ama caminin ismini söylemiyorum. Kimseye bunları söylemez. Allah için yaptıklarını söylemez.
Kaç kardeşi var?
Fatih’ten başka bir oğlum, bir kızım var. Kızım burada, öteki oğlum da İstanbul’da oturuyor.
Fatih Hoca başarılar kazanınca gururlanıyor musunuz?
Maçlardadır kulağımız. Tabi çok heyecanlanıyoruz. Annesiyle birlikte. O sırada televizyonun karşısında oluruz.
Maçlarını seyrediyorsunuz tabi?
Yok, biz televizyonu açıyoruz ama maçın olduğu kanalı seyredemeyiz. Çünkü çok heyecanlanıyoruz. Ancak skora, neticeye bakabiliyoruz.
Ona tenkitler gelince üzülüyor musunuz?
Tabi, baba ne yapar? Üzülmez mi? Baba olarak üzülüyoruz. Ama ona daima nasihat ediyorum. Basına demeç verme. İradene sahip ol. İdrakine sahip ol. Çok konuşma. Cevap verme. O da aynısını yapıyor. Dediklerimi tutuyor. Diline sahip ol. Ağzına sahip ol diyorum. Yazarlar da benim gerçekçi olduğumu biliyorlar. Onlara bazan çok kızıyorum. Şu anda basın üzerine çok düşüyor. Galatasaray’dan niye ayrıldın? Milli Takım nasıl gidiyor? Oraya niye geçtin? gibi sorular soruyorlar. Ben de bunlara kızıyorum. Ortalığı germemeleri, karıştırmamaları lazım. Onlar da kendi açılarından güya haklı: “Fatih Terim’i yazdık mı gazete satılıyor” diyorlar. “Fatih hocayı yazarsak kazanıyoruz” diyorlar. Yalnız ona bir vasiyetim var. Yaşadığı müddetçe ona “politika” yok. Yasak.
Siz eminsiniz ki Fatih Hoca siz ne derseniz tutuyor?
Bu kadar babasına düşkün bir insan çok zor bulunur. Ben iyi insana dua, kötü insana da beddua ederim. Ben başka bir şey bilmem. Ortada gezen söz Fatih hocanın başarısı babasının duasından dolayıdır diyorlar. Ben onun arkasından hiç duamı eksik etmedim ve etmeyeceğim.
Terim telefonda bize “Allah razı olsun” dedi
Röportajın sonunda Talat amcaya bu sefer bizim için Fatih hocayı arar mısın? Bir sesini duyalım ve kendisini tebrik edelim dedik. O da kabul edip telefonla aradı. Durumu izah etti. “Röportaj” yapmaya geldiler deyince telefonu bana uzatmıştı ki Fatih Hocanın canı sıkkın bir halde “Ne Röportajı baba” dediğinde telefon bendeydi. Tabi tedirginliğini anlıyorum. Son günlerde spor dünyasındaki gündem maddesi. Fatih hocanın Galatasaray Kulübünden ayrılışı, Milli Takımın başına gitmesi konusuydu. Kulüp başkanıyla ve kendisi camiasıyla olan tarihi ve derin bağlarına leke gelsin istemiyordu ve bu konuda haklıydı. Biz de bu hassasiyeti bildiğimiz için onu rahatlatmamız ve “Yeni Asya” farkını göstermemiz gerekiyordu. Onu yapmaya çalıştık. Fatih Hoca burada da ilkeli ve prensipli duruşunu sergileyip sessiz kaldı, bu olumsuz durumlar için basın toplantısı yapmadı. Basına kamuoyuna demeç vermedi. Sessiz kaldı. Ve bizce o kazandı. Bu tedirginliğini anlayışla karşılayıp kendisini Türkiye ve dünya çapındaki başarılarını tebrik ettik. Bu defa nazik bir dille Fatih Hoca, “Allah Razı olsun” diye memnuniyetini belirtti. Kendisine bu kadar başarılarının arkasında babasının ve ailesinin duası olduğunu, ailenin bu manevi yönünü bizim ve toplumun çoğunun bilmediğini ifade edince Fatih hoca bir defa daha, çok rahatlamış bir ses tonuyla: “Allah Razı olsun” diye karşılık verdi. Kendisini takdir ettiğimizi, başarılarının devamını dilediğimizi belirtip nezaketi için teşekkür ettik. Bu röportajı yayınlayacağımızı ve kendisine ileteceğimizi belirtip telefonu kapattık.
Fatih Terim’in babası Talat Terim’le konuştuk
Burada bir şey ortaya çıkıyor. Sizin dualarınızla büyük destek olmuşsunuz.
Ortada konuşulan söz bu. Fatih Hoca senin başarın babanın duasına bağlı diye. O da bunun şuurunda zaten. Her maçtan önce mutlaka beni arar ve baba dua et der. Milli maçlarda, Galatasaray maçlarında. Kendinin sorumlu olduğu maç neyse mutlaka ben arayıp dua isteyecek.
Unutamadığınız hatıranız var mı, evlenmesi, şampiyonluk gibi?
Ben bütün konuşmalarımda söylüyorum. O benim evvela can yoldaşım. Kader arkadaşım. Sonra oğlum. Çünkü beraber haşlama sattık. Dedim ya, 1960 yılına kadar devlet memuru olamıyorduk. Kunduracılıktan elde ettiğimiz gelir de yetişmiyordu. O zaman haşlama şişeleri vardı. O da 6-7 yaşındaydı. iki tane yaptırmıştık. Benim validemin iki tane arabası vardı. Geceleri köşe başlarında oturarak haşlama satarak geçimimizi sağlıyorduk. Adana’da yazlık sinemalar filan vardı. Sarı on kuruşluklar vardı. O fiyatlara veriyorduk. Geçimimizi sağlıyorduk. Onunla beraber haşlama satarak arkadaş gibi geçindik.
Çocukluğunuzda da arkadaş gibi olmuşsunuz. Aranızda bir çatışma olmadı?
Asla.Tövbeler tövbesi. Hiç böyle bir çatışma yaşamadık.
Onun bu duruma gelmesinde sizin Osmanlı efendisi gibi duruşunuz mu, yoksa onun kabiliyeti mi bu başarıları sağladı? Yoksa ikisi birden mi?
Ben devamlı şunu söylüyorum. Rabbül âlemin insanları yarattığı zaman daima iki şey vermiş. Zekâ ve irade. İradesine sahip her insanın arkasında Rabbül âlemin var. İyi bir insanın bu iki özelliği önemli. Bu iki şeye sahip olanın arkasında Rabbül alemin vardır. Bunu ben çocuklarıma iyi aşıladım. Ben çocuklarıma çok otoriterim. Bir defa en büyük aşılamam sakın hayatta “yalan” söylemeyin diyerek oldu.
Evet, Fatih hocanın mert tavırları da buradan geliyor? Türkiye’de “Otoriter” deyince baskıcı bir tutum anlaşılır. Ama siz sağlam iradeli ve prensipli ve iradeli olmaya davet ediyordunuz. Davranışı kastediyorsunuz değil mi?
Tabi ki, prensip ve irade. Baskı yapmak değil. Dikkat ediyordu. Benim dediklerimi muhakeme ediyordu. Allah ona üstün bir zekâ vermiş. Onu takip ediyordu. Dediklerime uyuyordu. Bu irade ve zekâyla bu başarıları sağladı.
Ne mutlu sizler böyle Müslüman bir ülkede milli takımın başında Galatasaray’ın başında yıllardır başarıdan başarıya koşan bir evlada sahipsiniz.
Fakat ne yazık ki herkesin dikkatli olması lazım. Buna çok üzülüyorum. En yakının seni çekemiyor. Benim ona aşıladığım müspet düşünceleri aldı ve kabullendi. Dediklerimin yüzde seksenini yaptı. Bundan dolayı başarılıdır. Hayatta sigara içme dedim. Tabi gençti bu gençliğin tesiriyle bir ara 18 yaşına kadar sigara içti. Ben, oğlum bu mekruhtur, zararlıdır. Yapmasan iyi olur” dedim. Sonra sözümü tuttu. Onu da bıraktı.
Annesiyle münasebetleri nasıl? Onu da ayrıca arıyor mu?
Tabi elbette arar. Benimle konuşurken hemen “annemi de ver” der. Adana Demirspor’a transfer olduğunda aldığı 2000 TL ile şu anda babasının oturduğu binanın birinci katını alıyor. Ev alırken bile tuvaletlerin kıbleye bakmaması konusunda hassasiyetim var. Fatih’e bu evi aldığımız halde bir sene tapuyu almaya gelmedi. Ben evi ne yapacağım dedi. Kendisini zor ikna ettik. Daha sonra yine başka bir apartman dairesine girdik. Fakat sonra yine bu ilk eve geri döndük.
Fatih hocadan kaç torun var? İki kızı var. Torunlarla aranız nasıl?
Ben aranılan adamım. Ben kimseyi aramam. Onlar beni arar. Fatih zaten kendisi beni aramaya fırsat vermez. Mutlaka zamanında arar ve benim aramama fırsat vermez zaten. Böyle çok takdir edilecek bir evladım var elhamdülillah.
NEJAT EREN