MEDNE- MÜNEVVEREDE BULUNAN VE
NURUN HAKKATN TAM ANLAYAN VE
SLÂMYETE HZMET EDEN BR ZATIN
MEKTUBUDUR
Gönüller fatihi pek muhterem ve mükerrem Üstad-
mz Hazretleri,
Mübarek ellerinizden öper, bütün aziz ve sadâkatli ta-
lebelerinizle beraber shhat ve selâmette daim olmanz
Bârigâh- Kibriyadan niyaz eylerim.
Müslümanlar için en büyük bir bayram diye ancak va-
sflandrlabilen beraatiniz bütün Nurcular flad ve handan
eyledi¤i gibi, bendenizi de dünyalar kadar memnun ve
mesrur eylemifltir. Nasl memnun etmesin ki? Sizin, eser-
lerinizle birlikte beraatiniz demek, ruhun maddiyata, nu-
run zulmete, imann küfre, hakkn batla, tevhidin flirke
ve irfann cehle galip gelmesi demektir.
Yllardan beri önüne srada¤lar gibi engeller, korkunç
uçurumlar gibi mâniler konulan Nur Ça¤layan, en so-
nunda mucizevî bir flekilde bütün setleri ykmfl, mânile-
ri aflmfl Nur ile bütün zulmetleri tarümar eylemifltir.
Mucizevî harikalarla do¤an lâhî tecellilerin vasfnda
kalemler krlr, fikirler gürülder, ilhamlar yanar, kül olur
derlerdi. Hakikaten bendeniz, flimdi bu müstesna zaferin
karflsnda ayn aczi bütün varl¤mla hissediyorum. Zira,
tefekkür ve ilhamma nihayetsiz bir ufuk açlyor; cihan,
TARHÇE- HAYATI
| 1125
R
SALE-
N
UR
VE
H
ARÇ
M
EMLEKETLER
tulur cinsten fleyler
mâni:
engel
Medine-i Münevvere:
Nurlu Me-
dine flehri.
mesrur:
sevinçli, memnun
mucizevî:
mucizeye ait, mucize
ile ilgili, mucizeyi andrr flekilde.
muhterem:
sayg de¤er, hürmete
lâyk, saygn
Mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu
mükerrem:
aziz, saygde¤er,
muhterem.
müstesna:
benzerlerinden üstün
olan, seçkin, mümtaz
nihayetsiz:
sonsuz, snrsz
niyaz:
Allaha yalvarma ve yakar-
ma
nur:
aydnlk, parlt, flk
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sînin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nurlar oku-
yup neflreden kimse.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn te-
meli ve sebebi olan manevî varlk
shhat:
sa¤lk, esenlik
sadâkat:
ba¤llk, do¤ruluk
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma
set:
mâni, perde, engel
flad:
sevinçli, nefleli, memnun,
mutlu, bahtiyar.
flirk:
Allaha ortak koflma, Al-
lahtan baflka yaratcnn bulun-
du¤una inanma
talebe:
ö¤renci
tarümar:
karma karflk, da¤nk,
periflan.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me
tefekkür:
derin düflünme; eflya-
nn hakikatini, yaratcnn srlarn
kavramak ve ibret almak için zih-
nen ve kalben düflünme
Tevhid:
Allahn bir oldu¤una
inanma, birleme
vasf:
sfât.
Zat:
kifli, flahs
zulmet:
karanlk
lâhî:
Allahla ilgili, Cenab-
Hakka dair
acz:
zayflk, güçsüzlük
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gn
bârigâh- kibriya:
Cenab- Al-
lahn azamet ve kudretinin
huzuru.
batl:
bofl ve manasz olan,
gerçe¤e uymayan, do¤ru ve
hakl olmayan
beraat:
temize çkma; bir da-
vann neticesinde suçsuz ol-
du¤u anlafllma
cehil:
cahillik, bilgisizlik
daim:
devam eden, devaml,
sürekli.
fatih:
fetheden, açan
hâk:
do¤ruluk, gerçek, haki-
kat
Hakikat:
gerçek
Hakikaten:
hakikat olarak,
do¤rusu, gerçekten
handan:
gülen, gülücü, nefle-
lenen, flen.
harika:
ola¤anüstü vasflar
taflyan ve hayranlk hissi
uyandran
ilham:
belli bilgi vastalarna
baflvurmadan Allah tarafn-
dan insann kalbine veya zih-
nine indirilen mana
iman:
inanç, itikat
irfan:
yaratlfltan bilme, anla-
ma, Allahn sr ve gerçekleri-
ni kavrama, kâinatn srlarn
bilme kudreti
küfür:
Allahn varl¤na, birli-
¤ine inanmama, müflriklik,
imanszlk
maddiyat:
maddî ve cismanî
fleyler, gözle görülüp elle tu-