olmuyorlar ki, tecemmu edip toplans›nlar ve çal›fls›nlar.
Çünkü, meslekleri siyaset ve cemiyet olmad›¤›ndan, hü-
kûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.
“Amma ‹hvan-› Müslimîn ise, vaziyetleri itibar›yla siya-
sete temas etmeye ve cemiyet teflkiline ve flubeler ve
merkezler açmaya muhtaç bulunduklar›ndan, bulunduk-
lar› yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya muh-
taçt›rlar. Ve Nurcular gibi bilinmiyor de¤iller. Ve bu esas
üzerine, kendilerine umumî merkezleri olan M›s›r’da,
Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Ürdün’de, Sudan’da,
Ma¤rib’de ve Ba¤dat’ta çok flubeler açm›fllar.
“
Beflinci fark:
Nur Talebeleri içinde çok muhtelif
tabakalar var. Yedi-sekiz yafl›ndaki, camilerde Kur’ân
okumak için elifbây› ders almakta olan çocuklardan tut,
tâ seksen-doksan yafl›ndaki ihtiyarlara var›ncaya kadar
kad›n-erkek, hem bir köylü, hammal adamdan tut, tâ bü-
yük bir vekile kadar ve bir neferden büyük bir kumanda-
na kadar taifeler, Nurcularda var. Bütün Nurcular›n bu
çok taifelerinin umumen bütün maksatlar›, Kur’ân-› Me-
cîd’in hidayetinden ve hakaik-› imaniye ile nurlanmaktan
ibarettir. Bütün çal›flmalar› ilim ve irfan ve hakaik-› ima-
niyeyi neflretmektir. Bundan baflka bir fleyle ifltigal ettik-
leri bilinmiyor. Yirmi sekiz seneden beri dehfletli mahke-
meler, dessas ve k›skanç muar›zlar, bu kudsî hizmetten
baflka onlarda bir maksat bulamad›klar› için, onlar› mah-
kûm edemiyorlar ve da¤›tam›yorlar; ve Nurcular, müflte-
rileri ve kendilerine taraftarlar› aramaya kendilerini
mecbur bilmiyorlar. ‘Vazifemiz hizmettir, müflterileri
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1133
R
‹SALE-‹
N
UR
VE
H
AR‹Ç
M
EMLEKETLER
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
ruhsat:
izin belgesi, ruhsatname
tabaka:
derece, kat
taife:
tak›m, güruh
Talebe:
ö¤renci
taraftar:
tarafl›, bir taraf› destek-
leyen
teflkil:
oluflturma, flekillendirme
umumen:
umumî olarak, bütün
olarak
umumî:
genel
Vazife:
görev
vaziyet:
durum
vekil:
naz›r, bakan
Amma:
ama, lâkin, ancak
cemiyet:
topluluk, birlik
dehfletli:
ürkütücü, korkunç
dessas:
desise eden, aldat›c›,
oyuncu, hileci.
hakaik-› imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hidayet:
do¤ru inanç ve ya-
flay›fl üzere olmak
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan
icazet:
izin, ruhsat, müsaade
‹hvan-› Müslimîn:
merkezi
M›s›r’da bulunan ‹slam’a hiz-
meti gaye edinen ‘Müslüman
Kardefller’ ad›ndaki bir toplu-
luk
ilim:
bilgi, marifet
irfan:
yarat›l›fltan bilme, anla-
ma, Allah’›n s›r ve gerçekleri-
ni kavrama, kâinat›n s›rlar›n›
bilme kudreti
ifltigal:
bir iflle u¤raflma, mefl-
gul olma
kudsî:
mukaddes, yüce
kumandan:
komutan
Kur’ân-› Mecîd:
azametli, fle-
refli, galip olan Kur’ân.
Ma¤rip:
Kuzeybat› Afrika, ‹s-
panya, Portekiz, Fas, Tunus,
Cezayir .
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü
maksat:
gaye
meslek:
gidifl, tutulan yol, sis-
tem
muar›z:
muhalefet eden, kar-
fl› ç›kan, muhalif.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli
nefer:
asker, er
neflir:
herkese duyurma, yay-
ma, tamim