Tarihçe-i Hayat - page 1134

müflterileri aramay›z; onlar gelsinler, bizi aras›nlar, bul-
sunlar’ diyorlar. Kemiyete ehemmiyet vermiyorlar. Haki-
kî ihlâs› tafl›yan bir adam›, yüz adama tercih ediyorlar.
“Amma ‹hvan-› Müslimîn ise, gerçi onlar da Nurcular
gibi ulûm-i ‹slâmiye ve marifet-i ‹slâmiye ve hakaik-› ima-
niyeye temessük etmek için insanlar› teflvik ve sevk edi-
yorlar; fakat, vaziyet, memleket ve siyasete temas iktiza-
s›yla, ziyadeleflmeye ve kemiyete ehemmiyet veriyorlar,
taraftarlar› ar›yorlar.
“
Alt›nc› fark:
Hakikî ihlâsl› Nurcular, menfaat-i
maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi; bir k›sm›, aza-
mî iktisat ve kanaatle ve fakirü’l-hâl olmalar›yla beraber,
sab›r ve insanlardan isti¤na ile ve hizmet-i Kur’âniyede
hakikî bir ihlâs ve fedakârl›kla; ve çok kesretli ve fliddet-
li ehl-i dalâlete karfl› ma¤lûp olmamak için ve muhtaçla-
r› hakikate ve ihlâsa davet etmekte bir flüphe b›rakma-
mak için r›za-i ‹lâhîden baflka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbir
fleye alet etmemek için, bir cihette hayat-› içtimaiye fay-
dalar›ndan çekiniyorlar.
“Amma ‹hvan-› Müslimîn ise; onlar da hakikaten mak-
sat itibariyle ayn› mâhiyette olduklar› hâlde, mekân ve
mevzû ve bâz› esbab sebebiyle, Nur Talebeleri gibi dün-
yay› terk edemiyorlar. Âzamî fedakârl›¤a kendilerini
mecbur bilmiyorlar.
‹sa Abdülkàdir
‚è
Amma:
ama, lâkin, ancak
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede
cihet:
yön
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
ç›kanlar, azg›n ve sapk›n kimse-
ler.
esbap:
sebepler, vas›talar
faide:
fayda
fakirülhâl:
muhtaç ve fakirlik
içinde olma.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
gerçi:
her ne kadar...
hakaik-› imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl›,
esas›
hakikaten:
hakikat olarak, do¤-
rusu, gerçekten
hakikî:
gerçek
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayat›
hizmet-i kudsiye:
mukaddes hiz-
met; kutsal hizmet.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân hiz-
meti
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma
‹hvan-› Müslimîn:
merkezi M›-
s›r’da bulunan ‹slam’a hizmeti ga-
ye edinen ‘Müslüman Kardefller’
ad›ndaki bir topluluk
iktisat:
tutum, lüzumundan fazla
veya eksik harcamalardan kaç›n-
ma
iktiza:
gerektirme, lüzumlu k›lma
isti¤na:
ihtiyaçs›zl›k, gerek duy-
mazl›k.
1134 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
R
‹SALE-‹
N
UR
VE
H
AR‹Ç
M
EMLEKETLER
kanaat:
h›rs göstermeden
k›smetine raz› olmak, elinde-
ki ile yetinmek
Kemiyet:
az veya çok olufl.
kemiyet:
bir fleyin adet, mik-
tar ve say› olarak ifade edile-
bilen durumu, nicelik
kesretli:
çoklu¤u olan, çok
fazla.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›,
tabiat›, niteli¤i
maksat:
gaye
marifet-i ‹slâmiye:
‹slâmî
ilim, ‹slâma ait e¤itim, terbi-
ye.
mekân:
yer, mahal
menfaat-i maddiye:
maddî
menfaat
mevzu:
konu
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
r›za-y› ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›,
hoflnutlu¤u.
sab›r:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü
sevk:
önüne kat›p sürme, yö-
neltme
Talebe:
ö¤renci
taraftar:
tarafl›, bir taraf› des-
tekleyen
temessük:
yap›flma, sar›lma,
s›k›ca tutunma
ulûm-i ‹slâmiye:
‹slâmî ilim-
ler.
vaziyet:
durum
ziyade:
Artma, ço¤alma
1...,1124,1125,1126,1127,1128,1129,1130,1131,1132,1133 1135,1136,1137,1138,1139,1140,1141,1142,1143,1144,...1390
Powered by FlippingBook