DOKUZUNCU NOKta:
(HaşİYe 1)
Hamd Allah’tan gelir, Allah ile kaimdir, Allah için ve
onun vücudu sebebiyledir. dünyanın başlangıcından hil-
katin ahirine kadar bütün zerrat-ı kâinatın, ezelden ebe-
de bütün zamanlardaki dakikaların aşireleriyle darbı ade-
dince, Allah’a hamd olsun.
“elhamdülillâh” nimeti için dahi, namütenahi bir devir
ve teselsül
(HaşİYe 2)
ile Allah’a hamd olsun.
Bana ve kardeşlerime ihsan ettiği kur’ân ve iman ni-
meti için de, zerrat-ı vücudumun, dünyadaki ömrümün
dakikalarının aşireleriyle ve ahirette benim ve kardeşleri-
min bekaları ile darbı adedince hamd olsun.
(1)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B É '
æn
à r
ªs
? n
Y Én
e
s
’p
G B É '
æn
d n
ºr
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
*G Én
æj'
ón
g r
¿n
G '
= ’ r
ƒn
d n
…p
ón
àr
¡n
æp
d És
æ`o
c Én
en
h Gn
ò'
¡p
d Én
æj'
ón
g …/
òs
dG ! o
ór
ªn
ër
dn
G
(2)
pq
?n
?r
Ép
H n
Éæu
Hn
Q o
?o
°So
Q r
än
ABÉ n
L r
ón
?n
d
Lem’aLar | 725 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
miş zaman.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, nihayeti
olmayan.
hamd:
methetme, övme, yü-
celtme.
haşiye:
dipnot, açıklayıcı yazı.
hikmet:
yaratılıştaki İlâhî gaye,
fayda.
hilkat:
yaratış; yaratılma, yaratı-
lış.
ihsan:
iyilik ve yardım etme, ba-
ğışlama, ikram etme, lütuf.
iktiza etme:
gerektirme.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
istifade:
yararlanma, fayda.
kaim:
mevcut, var olan, ayakta
duran.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi.
manevî:
maddî olmayan, ruhî an-
lam yönüyle.
müellif:
eser yazan, yazar.
mümkinat dairesi:
yaratılan her
şeyin varlık sahası, alanı.
mütercim:
tercüme eden, çeviren.
namütenahi:
sonsuz.
nihayetsizlik:
sonsuzluk.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
nokta:
konu, konu ile ilgili önemli
bölüm.
tenzih:
Allah’ın bütün kusurlardan
uzak olduğuna inanma,
teselsül:
ard arda gelme, birbirini
takip etme, zincirleme.
vücut:
var olma, var oluş, varlık.
zerrat-ı kâinat:
kâinat zerreleri,
kâinattaki atomlar.
zerrat-ı vücut:
vücudun zerreleri,
atomları.
ahir:
son.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat
yurdu.
aşire:
onuncu.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
bereket:
ilim bolluğu, fayda,
Allah’ın bolca nimet vermesi,
rahmet, uğur.
daire-i vücup:
varlığı zaruri
olan, Allah’ın isim ve sıfatların
alanı.
darp:
çarpım, çarpma.
devir:
zaman, süresi belli za-
man parçası.
ebed:
sonsuzluk, süreklilik.
elhamdülillâh:
ezelden ebede
kadar her türlü hamd, şükür
ve minnet Allah’a aittir.
ezel:
başlangıcı olmayan geç-
1.
Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiç-
bir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
2.
Bizi bu saadete eriştiren Allah’a hamd olsun. Yoksa Allah hidayet etmeseydi biz kendiliği-
mizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler. (A’raf
Suresi: 43.)
HaşİYe 1:
Bu gibi şifrelerin anahtarı bende yoktur ki açayım. Maahaza,
oruçlu bir kafa, ne o şifreleri açabilir ve o darpları yapabilir. kusura
bakmayınız, bu kadarı da, ancak müellifinin manevî yardımıyla ve ley-
le-i kadrin bereketiyle ve Mevlâna’nın komşuluğundan istifade ile ya-
pabildim.
Mütercim Abdülmecid Nursî
HaşİYe 2:
devir ve teselsül, mümkinat dairesinde muhaldirler. Çünkü
ikisi nihayetsizlik iktiza ettiklerinden ve mümkinat dairesi mütenahi ol-
duğundan, gayr-i mütenahi yerleşmez. Fakat daire-i vücuba taallûk eden
hamd ise, o gayr-i mütenahidir. devir ve teselsülle gayr-i mütenahi bir
daireye girer, yerleşir.