Ve keza, maddî ve manevî bütün nimetlerin envaına
fihriste ve kaynak olan İslâmiyet ve kur’ân nimeti de
gayr-i mütenahi hamdleri bilistihkak istilzam eder.
SeKİZİNCİ NOKta:
öyle bir Allah’a hamd olsun ki, kâinat ile tabir edilen
şu kitab-ı kebir ve onun tefsiri olan kur’ân-ı Azîmüşşan’ın
beyanına göre bütün babları ile fasılları ve bütün sayfala-
rı ile satırları ve bütün kelimatı ile harfleri, o zat-ı Akdes’e,
sıfât-ı cemaliye ve kemaliyesini izhar ile hamdüsenahan-
dır. Şöyle ki:
o kitab-ı kebirin her bir nakşı –küçük olsun büyük ol-
sun– karınca kaderince, Vahid ve samed olan nak-
kaş’ının evsaf-ı celâliyesini izhar ile hamdüsenalar eder.
Ve keza, o kitabın her bir yazısı, rahman ve rahîm
olan kâtibinin evsaf-ı cemalini göstermekle senahan olu-
yor.
Ve keza, o kitabın bütün yazıları, noktaları, nakışları,
esma-i Hüsnanın tecelliyat ve cilvelerine makes ve maz-
har olmak cihetiyle, o zat-ı Akdes’i takdis, tahmid, tem-
cit ile senahandır.
Ve keza, o kitabın her bir nazmı, kasidesi, kadîr, Alîm
olan nazım’ını takdis ile tahmid eyler.
Lem’aLar | 723 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve şerefi
yüce olan Kur’ân.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkalı, cismanî.
makes:
yansıma yeri, ayna.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mazhar olmak:
kavuşmak; eriş-
mek, elde etmek.
methüsena:
medih ve övgü.
nakış:
resim, süsleme sanatı.
nakkaş:
nakış işi yapan, nakış iş-
leyen kimse.
nazım:
düzenleyen, tanzim eden,
düzene koyan.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
nokta:
işaret, belirti.
rahîm:
rahmeti her şeyi kuşatan,
sonsuz merhamet ve şefkat sahibi
olan Allah.
rahman:
ister mü’min, ister kâfir;
ister iyi isterse kötü olsun; rahmeti
bütün herkese yayılan ve bütün
yaratılmışların rızıklarını ve geçim
şekillerini içine alan rahmetin sa-
hibi Allah.
Samed:
ihtiyaçlar için kendisine
yönelinen, her şey kendisine muh-
taç olduğu hâlde, kimseye ve hiç-
bir şeye muhtaç olmayan, her şe-
yin varlığı ve bekası kendisine
bağlı bulunan Allah.
senahan:
öven, sena eden.
sıfât-ı cemaliye:
Cenab-ı Hakkın
cemal ismine ait olan güzellik sı-
fatları.
sıfât-ı kemaliye:
Allah’ın bütün
kusurlardan uzak olduğunu ifade
eden, olgunluk ve mükemmellik
belirtisi olan sıfatları.
tabir:
ifade, söz.
tahmid:
bütün övgünün ve ham-
din yalnız Allah’a ait olduğunu
söyleme.
takdis:
Allah’ın hamde ve övül-
meye lâyık olduğunu bildirme, Al-
lah’ı her türlü kusur ve noksanlık-
lardan tenzih etme.
tecelliyat:
tecelliler.
tefsir:
açıklama, yorum, izah.
temcit:
yüceltme.
Vahit:
bir, tek, biricik; dengi ve or-
tağı olmayan, eşi, benzeri olma-
yan Allah
Zat-ı akdes:
her türlü kusur ve
noksandan uzak ve pak olan zat;
Allah.
alîm:
her şeyi hakkıyla bilen
Allah.
bab:
kısım, bölüm, konu.
beyan:
anlatma, açık söyleme,
bildirme, izah.
bilistihkak:
uygun olarak,
hakkıyla, hak ederek.
cihet:
yön, taraf.
cilve:
tecelli, iyi şekilde ortaya
çıkma.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel
isimleri.
evsaf-ı celâliye:
Cenab-ı Hak-
kın büyüklük, heybet, haşmet
vasıfları, Celâl isminin özellik-
leri.
evsaf-ı cemal:
Güzellik vasıf-
ları, Cenab-ı Hakkın sahip ol-
duğu Cemal ismine has vasıf-
ları, özellikleri.
fasıl:
kısım, bölüm.
fihriste:
kitapta konuları sı-
rayla gösteren liste, kitabın
özeti.
gayr-i mütenahi:
sonsuz.
hamd:
methetme, övme, yü-
celtme.
hamdüsena:
hamd ve sena
etmek, övmek.
hamdüsenahan:
Allah’a şükür
ve övgüde bulunan.
istilzam etme:
gerekli görme,
lüzumlu görme.
izhar:
açığa vurma, meydana
çıkarma, aşikâr etme.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve
her şeye gücü yeten Allah.
kaside:
övgü için yazılan divan
şiiri ve bu şiirin nazım şekli.
kâtip:
yazan, yazıcı.
kelimat:
kelimeler, sözler.
keza:
böylece; bunun gibi.
kitab-ı kebir:
büyük kitap,
kâinat, tüm evren.