Ve keza, kâinatta mündemiç hikmetlerin bütün enva
ve efradı adedince hamd ve şükürleri iktiza edenlerden
birisi de hakîmiyettir. zira insanın nefsi, rahmaniyetin cil-
veleriyle, kalbi de rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendik-
leri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin letaifiyle zevk alır, te-
lezzüz eder. İşte, bu itibarla ağız dolusu ile “elhamdülil-
lâh” söylemekle hamdüsenaları istilzam eder.
Ve keza, esma-i Hüsnadan “Vâris” isminin tecelliyatı
adedince ve babalar gibi usulün zevalinden sonra bakî ka-
lan füruatın sayısınca ve âlem-i ahiretin mevcudatı ade-
dince ve uhrevî mükâfatları almaya medar olmak üzere
hıfzedilen beşerin amelleri sayısınca, sedası ile şu fezayı
dolduracak kadar büyük bir “elhamdülillâh” ile hamd edi-
lecek hafîziyet nimetidir. Çünkü, nimetin devamı, nime-
tin zatından daha kıymetlidir. lezzetin bekası, lezzetten
daha lezizdir. Cennette devam, cennetin fevkindedir. Ve
hakeza...
Binaenaleyh, Cenab-ı Hakkın hafîziyeti tazammun et-
tiği nimetler, bütün kâinatta mevcut bütün nimetlerden
daha çok ve daha üstündedir. Bu itibarla dünya dolusu ile
bir “elhamdülillâh” ister.
Şu zikredilen dört isme, bakî kalan esma-i Hüsnayı kı-
yas et ki, her bir isimde sonsuz nimetler bulunduğu için
sonsuz hamdleri, şükürleri istilzam eder.
Ve keza, bütün nimet hazinelerini açmak salâhiyetin-
de olan, nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâm dahi öyle bir nimettir ki, nev-i be-
şer ilelebet o zatı (
AsM
) methüsena etmeye borçludur.
Lem’aLar | 721 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
lıştaki İlâhî gaye, fayda ve mak-
satlar.
iktiza:
gerekme, ihtiyaç hisse-
dilme.
ilelebet:
sonsuza kadar.
istilzam etme:
gerektirme, lü-
zumlu görme.
itibar:
değer. bu itibarla; bu se-
beple, bundan dolayı.
keza:
aynı şekilde; böylece.
kıyas:
bir şeyi başka bir şeye ben-
zeterek hüküm verme.
letaif:
kalb, akıl, ruh gibi manevî
duygular, güzellikler, incelikler.
leziz:
lezzetli, tatlı, tadı güzel, hoşa
giden şey.
medar:
dayanak noktası, sebep,
vesile.
methüsena:
hamd ve sena et-
mek, övmek.
mündemiç:
kapsayan, içine alan,
içine yerleşen.
nefis:
her türlü kötülüğün kaynağı
ve emredicisi olan duygu.
nev-i beşer:
insan kısmı, insa-
noğlu.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
nimet-i iman:
iman nimeti.
rahîmiyet:
rahmeti her şeyi ku-
şatan her bir varlığa ayrı ayrı şef-
katini gösteren Allah’ın merhamet
ediciliği.
rahmaniyet:
Cenab-ı Hakkın kul-
larını beslemesi, koruması ve mer-
hamet etmesi vasfı.
salâhiyet:
yetki.
seda:
ses.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşılık
hoşnutluk, memnunluk, minnet-
tarlık ifade etme; nimetlerin sahibi
olarak Allah’ı tanıma ve Ona karşı
kulluk görevini yerine getirme.
tazammun etmek:
içine almak,
içinde bulundurmak, kapsama.
tecelliyat:
tecelliler, görünümler,
yansımalar, İlâhî isimlerin varlık-
larda kendini göstermesi.
telezzüz:
lezzet, tad alma, hoş-
lanma.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
usul:
asıllar, ana baba ve onların
ana, baba ve dedeleri.
Vâris:
bâkî olan, her şeyin kendi-
sine döneceği, vârislerin en hayır-
lısı Allah.
vesile:
bir şeyle uğraşmayı müm-
kün kılan, yol, vasıta; fırsat, elve-
rişli durum.
zeval:
sona erme, yok olma.
zikir:
anma. zikredilen; anılan.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi,
sonsuz hayat yurdu.
amel:
fiil, iş, emek.
bakî kalan:
bir şeyden artan,
geride kalan.
beşer:
insanlık, âdemoğlu.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
ondan dolayı.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
cilve:
görünme, belirme, yan-
sıma, İlâhî isimlerin varlık ay-
nalarında görülmesi.
efrat:
fertler, tek olanlar, bir-
ler.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, ezelden ebede her türlü
hamd, şükür ve minnet Allah’a
aittir.
enva:
türler, neviler, çeşitler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel
isimleri.
fevk:
üst, fevkinde; üstünde.
füruat:
ayrıntılar, aynı soydan
gelenler, dini hükümlerde ay-
rıntılar.
hafîziyet:
haizlik, koruyucu-
luk, Allah’ın bütün varlıkları
tehlikelere karşı muhafaza et-
mesi, güzün ölen canlıların öz
bilgilerini tohumlarında ve çe-
kirdeklerinde saklaması, ev-
rende olup biten her olayı yaz-
dırıp sonsuza göndermesi.
hakeza:
böylece, yine öyle.
hakîmiyet:
hikmetlilik, fayda-
lılık, güzel gayelilik.
hamd:
methetme, övme, yü-
celtme.
hamd ve sena:
hamd edip
sena etmek, övmek.
hıfz:
koruma, muhafaza.
hikmet:
kâinattaki ve yaratı-