umumun lisanında gezen bu gelen darbımesel ders ve-
rip, der:
“Kimin için Allah var, ona her şey var; ve kimin için
yoksa, her şey ona yoktur, hiçtir.”
elhâsıl: nasıl ki, iman ölüm vaktinde insanı idam-ı ebe-
dîden kurtarıyor; öyle de, herkesin hususî dünyasını dahi
idamdan ve hiçlik karanlıklarından kurtarıyor. Ve küfür
ise, hususan küfr-i mutlak olsa, hem o insanı, hem husu-
sî dünyasını ölümle idam edip manevî cehennem
zulmetlerine atar, hayatının lezzetlerini acı zehirlere çevi-
rir. Hayat-ı dünyeviyeyi ahiretine tercih edenlerin
kulakları çınlasın. gelsinler, buna ya bir çare bulsunlar ve-
ya imana girsinler, bu dehşetli hasarattan kurtulsunlar.
(1)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
? n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G
•
É n
æ n
à r
ª s
? n
Y Én
e s
’p
G BÉ n
æ n
d n
º r
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ërÑ
°o
S
duanıza çok muhtaç ve size çok
müştak kardeşiniz
Said Nursî
@
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 117 |
onunCu mesele
olmayan.
müştak:
arzulu, fazla istekli, işti-
yak gösteren.
tercih:
bir şeyi diğerlerinden üstün
tutma, öne alma, seçme, daha çok
beğenme.
umum:
herkes.
zulmet:
karanlık
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
çare:
ilâç, derman.
darbımesel:
atasözü, vecize.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
elhâsıl:
hasılı, netice itibariyle,
kısaca.
hasarat:
zararlar, ziyanlar.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hususî:
özel.
idam:
yok olma.
idam-ı ebedî:
dirilmemek
üzere yok oluş, ahiret inancı
olmadığı için ölümü ebedî
yokluğa gitmek olarak görme.
iman:
inanma, itikat.
küfr-i mutlak:
kayıtsız şartsız
küfür, mutlak küfür, hiç bir
imanî hükmü, delili, hakikati
kabul etmeme, kesin ve tam
bir inkâr.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliği-
ne inanmama, müşriklik,
imansızlık.
lisan:
dil.
manevî:
manaya ait, maddî
1.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)