Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ramazan ayı boyunca hava durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Eroğlu, Ramazan ayının ilk günlerinde hava sıcaklıklarının Türkiye genelinde ortalamaları civarında olmasını beklediklerini söylerken, Haziran ayının ikinci yarısında ise, uzun vadeli tahmin verilerine göre hava sıcaklıklarının ülke genelinde artacağı ve Haziran ayı ortalamalarının 1-3 derece üzerinde seyredeceğini açıkladı.
Hava sıcaklığının Akdeniz Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu'nun güneyi ile Doğu Anadolu'nun batısında mevsim normallerinin 1-2 derece, diğer yerlerde 0,5-1 derece üzerinde seyredeceğini tahmin ettiklerini dile getiren Bakan Veysel Eroğlu, yağışın ise yurt genelinde mevsim normalleri civarında gerçekleşeceğini öngördüklerini kaydetti.
Bakan Eroğlu, Ramazan ayının ilk haftasına ilişkin detaylı tahminleri açıklayarak şunları kaydetti, "Mayıs ayında mevsim normallerinin altında seyreden hava sıcaklıkları, haziran ayının ilk günlerinde artarak, yurdumuzun batısında mevsim normallerinin 2-5 derece üzerinde, doğusunda ise mevsim normalleri civarında seyrediyor. Hava sıcaklıklarının Ramazan ayının ilk haftasında Türkiye genelinde uzun yıllar ortalamaları civarında olacağı bekleniyor. Tahmin haritalarında görüldüğü gibi yurdumuz ramazan ayına serin havanın etkisinde giriyor. Haziran ayının ikinci yarısında ise, uzun vadeli tahmin verilerine göre hava sıcaklıklarının ülke genelinde artacağı ve haziran ayı ortalamalarının 1-3 derece üzerinde seyredeceği öngörülüyor."
BAKAN'DAN VATANDAŞLARA AŞIRI SICAK UYARISI
Eroğlu, aşırı sıcakların yaşanacağı bölgelerde vatandaşları sağlığına dikkat etmeleri hususunda uyararak, şöyle konuştu:
"Özellikle güneş ışınlarının dik geldiği 10.00 - 16.00 saatleri arasında, yüksek sıcaklığa karşı hassasiyeti olan, kronik hastalığı bulunanlar, yaşlılar, çocuklar, engelliler ve hamilelerin güneşte kalma süresini en aza indirmesi ve koruyucu tedbirleri alması gerekiyor. Ayrıca, yüksek sıcaklıkların yaşandığı günlerde meydana gelebilecek orman yangın riskine karşı vatandaşlarımızdan gerekli hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz. Yarın idrak edeceğimiz Ramazan ayının bütün Müslüman alemine ve insanlığa hayırlar getirmesini; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızın pekişmesine vesile olmasını diliyorum."
‘SICAĞIN ŞİDDETİ, CEHENNEMİN HARARETİNDENDİR'
Ahiret âlemine ait menziller bu dünyevî gözümüzle görülmez.
Fakat, bazı rivâyâtın işârâtıyla, âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebettardır. Yazın şiddet-i hararetine “Cehennem hararetindendir” [Buharî, 1:142, 162] denilmiştir.
Demek, bu dünyevî, küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük Cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîmin nuruyla bakabiliriz. Şöyle ki:
Arzın medar-ı senevîsi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ, yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrayı güya tevkil ederek bazı vezâifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâlin mülkü pek çok geniştir; hikmet-i İlâhiye nereyi göstermişse Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i Kün feye kûn’e (“Ol der; o da oluverir” - Yasin:82.) mâlik bir Hakîm-i Zülkemal, gözümüzün önünde, kemâl-i hikmet ve intizamla kameri arza bağlamış; azamet-i kudret ve intizamla arzı güneşe raptetmiş; ve güneşi, seyyârâtıyla beraber, arzın sürat-i seneviyesine yakın bir süratle ve haşmet-i rububiyetiyle, bir ihtimale göre şemsü’ş-şümus tarafına bir hareket vermiş; ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları saltanat-ı rububiyetine nuranî şahitler yapmış, onunla saltanat-ı rububiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâlin kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki, Cehennem-i Kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş’âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan Cennetten yıldızlara nur verip, Cehennemden nar ve hararet göndersin; aynı halde, o Cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın.
Hem bir Fâtır-ı Hakîm ki, dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette, o Zât-ı Zülcelâlin kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, küre-i arzın kalbindeki Cehennem-i Suğrâ çekirdeğinde Cehennem-i Kübrâyı saklasın.
Elhasıl: Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehâsındadır.
Hem şu silsile-i kâinatın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri, silsilenin iki tarafındadır. Süflîsi, sakîli aşağı tarafında; nuranîsi, ulvîsi yukarı tarafındadır.
Hem şu seyl-i şuûnâtın ve mahsulât-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsulâtın nev’îne göre, fenası altında, iyisi üstündedir.
Hem ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudat-ı seyyâlenin iki havuzudur. Havuzun yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu ettiği yerdedir. Yani, habîsâtı ve müzahrefâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı âlâdadır.
Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecellîgâhıdır. Tecelligâhın yeri ise her yerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemal ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecellîgâhını açar.
Amma Cennet ve Cehennemin vücutları ise, Onuncu ve Yirmi Sekizinci ve Yirmi Dokuzuncu Sözlerde gayet kat’î bir surette ispat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücudu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsulât kadar ve havuzun ırmak kadar ve tecelligâhın, rahmet ve kahrın vücutları kadar kat’î ve yakindir.
Mektûbât, s. 15-16
LÛGATÇE:
Cehennem-i Kübrâ: Büyük cehennem.
Cehennem-i Suğrâ: Küçük cehennem.
haşmet-i rububiyet: Rabliğin, idare ve terbiye ediciliğin haşmeti, heybeti, büyüklüğü.
iş’âl: yakma.
küre-i arz: Dünya.
medar-ı senevî: Dünyanın güneş etrafında dönerken çizdiği farazî daire.
menzil: oda.
nâr: ateş.
Risale-i Nur gözüyle Cehennem
http://www.yeniasya.com.tr/ahmet-demirdogmez/risale-i-nur-gozuyle-cehennem_349954
Cehennem azabında tecelli eden adalet
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/cehennem-azabinda-tecelli-eden-adalet_373326
DHA