Asr-ı Saadetin nurlu atmosferinin asrımıza nurlu bir yansımasıdır Nûr Talebeleri... Sahabe mesleğidir aynı zamanda..
Sahabeler arasındaki ihlas, uhuvvet, fedakarlık, tesanüd, sadakat ve benzeri nice güzel hasletin 'hayırda yarışmak' kaidesiyle yaşanarak ahirzamanın karanlık atmosferini nurlandırma gayretidir Nur Talebelerinin mesleği,tarzı,çizgisi...
Risale-i Nur'dan Tarihçe-i Hayat isimli eserde geçen Osman Yüksel Serdengeçti'ye ait olan Nur Talebelerinin güzel bir tarifi şeklinde ifade edebileceğimiz bu satırlar dikkat çekicidir;
''Bahtiyar bir ihtiyar var. Etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. Yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı... Fakat bu ayrılıkta gayrılık yok. Hepsi birşeye inanmış: Allah'a.
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a... Onun ulu Peygamberine... Onun büyük kitabına... Kur'ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda.
Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdetâ Asr-ı Saadette hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... Hepsi huzur içindeler. Temiz, ulvî, sonsuz birşeye bağlanmak; her yerde hâzır, nâzır olana, Âlemlerin Yaratıcısına bağlanmak, o yolda yürümek, o yolun kara sevdalısı olmak...
Evet, ne büyük saadet!''
(...) Şimdi Türkiye’de, her teşekkülün, vatanını seven herkesin önünde hürmetle durması lâzım gelen bir kuvvet vardır: Said Nur ve talebeleri.
Bunların derneği yoktur, lokali yoktur, yeri yoktur, yurdu yoktur, partisi, patırdısı, nutku, alâyişi, nümâyişi yoktur. Bu bilinmezlerin, ermişlerin, kendini büyük bir dâvâya vermişlerin şuurlu, îmanlı, inançlı kalabalığıdır.''
Sâhil-i selâmet olan Dârüsselâma Ümmet-i Muhammedi'yeyi (a.s.m.) çıkaran bir Sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeler olan Risale-i Nur Talebeleri'nin hemen hemen hepsinin güzel bir hikayesi vardır, Büyük İslam Alimi ve bir Peygamber varisi olan Bediüzzaman Said Nursi ve müellifi olduğu hakikatli ve nurlu bir Kur'an tefsiri olan Risale-i Nur'la tanışma serüveni ile ilgili...
İşte Nur Talebelerinin Nurlu dünyasından yüzleri merhametle tebessüm ettiren gözleri nemlendiren şevke medar bir hatıra..
Üstadın, “gayet medar-ı hayret ve takdir bir hadise-i Nuriyedir.” tabir ettiği unutulmaz bir hadise olarak mektupta anlatılan ve ''Nur dairesine giren altı küçücük mâsumların'' ve ''O küçücük Said’ler'' hitaplarına mazhar olan altı bahtiyar çocuk ve fadakarlıkları...
Yeni Asya Yazarı Muzaffer Karahisar'ın kaleminden...
''Alamescid köyü Hocası İbrahim Ethem Talas, iman, Kur’ân hizmetlerindeki gayreti, fedakârlığı, kahramanlığı ve Üstada olan muhabbeti ve sadakatiyle meşhur bir nur talebesi. Talas Hoca olarak bilinen bu mübarek zat, hayatını dâvâsına vakfetmiş, inandığı gibi takvayı ve amel-i salihi esas alarak yaşamış örnek bir Müslüman.
Peygamber Efendimizin - Aleyhissalatu Vesselam- sünnetine uygun, Üstadın hayatını ve yaşantısını kendine numune-i imtisal olarak seçmiş, onun gibi yaşamıştır. Hayatında dünyalık hiçbir şeye itibar etmemiş, vefatında mal, mülk namına geride bir şey bırakmadan ebedi ve sermedi memlekete göçmüştür.
Ömrünün sonuna kadar insanlara Hakkı tebliğ etmiş, Kur’ân hakikatlerini yılmadan, yorulmadan, usanmadan anlatmıştır. Talas Hoca, Üstad’la Afyon Hapsinde kalmış, daha sonraki zamanlarda Üstada yazdığı halisane mektuplarla muhabbetini, sadakatini ve hizmet haberlerini bildirmiş, mukabilinde duasına, senasına, iltifatına ve takdirine mazhar olmuştur.
Bundan yetmiş sene önce, 1945 senesinde Talas Hoca, Üstada yazdığı mektupta Nur dairesine giren, Nurun masum şakirtlerinden altı masum çocuğun ömürlerinden bir kısmını Üstada vermeleri hadisesi vardır. Emirdağ Lahikası’nda 171. Mektupta anlatılan bu altı çocuğun kim olduğunu herkes gibi bizler de merak ediyorduk. Geç de olsa onlarla ilgili bilgiye ulaşmış olmanın sevincini yaşıyoruz.
Üstadın, “gayet medar-ı hayret ve takdir bir hadise-i Nuriyedir.” tabir ettiği altı bahtiyar çocuğun fedakârlıkları unutulmaz bir hadise olarak mektupta şöyle geçiyor:
“Alamescid Köyü hocası İbrahim Edhem’in hâlisâne mektubuyla, ehemmiyetli ve Nurun mâsum şakirtlerinin o mübarek hocanın dersinden tam hisse alan ve Nur dairesine giren altı küçücük mâsumların kendi kendilerine düşünüp hocalarına söyleyerek, altı pusula kendi kalemleriyle yazarak, bu ihtiyar, hasta Said’e, o mâsum mübarekler, ömürlerinden her biri bir kısmını vermesi, hakikaten gayet medar-ı hayret ve takdir bir hadise-i Nuriyedir.
Ben dahi o mâsumların o mübarek hediyelerini kabul edip, yine o küçücük Said’lere hediye ederek, benim yerimde çalışmak için bağışlıyorum. Cenâb-ı Hak, onları muvaffak eylesin. O küçücük Said’ler ise, işaretlerinden, İbrahim, dokuz yaşında, Mustafa on bir yaşında, Halil İbrahim on iki yaşında, Emin Yılmaz on dört yaşında, Mehmed on bir yaşında, Abdullah on iki yaşlarındadır.”
(Emirdağ Lahikası 171. Mektup)
Alamescid Köyünden İbrahim Ethem Talas’ın talebesi, o masumlardan Hafız Mustafa Tobbaş’la daha önceden görüşüp röportaj yapmıştık. Üstadın duasına mazhar olanlardan Mustafa Amcayla yaptığımız sonraki görüşmede mektupta ismi geçen kişileri tanıyıp tanımadığını sorduğumuzda yetmiş yıllık mektubun bilgisine ulaşıldı.
On bir yaşındaki Mustafa’nın kendisinin olduğunu öğrenince, ötekileri sorup araştırmak, sağ olanlara ulaşmanın yolu açılmış oldu.
İbrahim Ethem Talas’ın (1897-1971) talebeleri, altı küçük masumların, Üstadın tabiriyle küçük Said’lerin mektuptaki sıraya göre isim, soyadı ve başka bilgileri şöyle:
1. Dokuz yaşındaki İbrahim: İbrahim Pala, sağlığında Üstadı ziyaret ettiği zaman İbrahim Ethem için Üstad: “İbrahim Ethem Kahramandır, İbrahim Ethem Kahramandır, İbrahim Ethem Kahramandır.” diye üç defa tekrar etmiştir. İbrahim Pala Sandıklı’da vefat etmiştir.
2. On bir yaşındaki Mustafa: Hacı Hafız Mustafa Tobbaş, 80 yaşında, emekli din görevlisi. Afyonkarahisar’da yaşıyor. Osmanlıcayı rahat yazıp okuyabiliyor. İbrahim Ethem Talas’ın sayesinde Risale-i Nurları tanımış, okumuş, yazmış, duasını almış, hizmet etmiştir. Devamlı Kur’ân okur, takva ve istikametli yaşantısı devam ediyor.
Üstad, Emirdağ’dan Isparta’ya giderken yolu Sandıklı’dan geçer. Bütün halk Üstadı karşılamak için yolun iki tarafına sıralanır beklerler. Cezaevinin yakın yerde kalabalığın sonunda Mustafa Tobbaş ve Kur’ân kursu talebeleri de karşılamaya gelmişlerdir. Üstad taksi ile gelir, kalabalıkları eliyle selamlar. Mustafa Tobbaş ve arkadaşlarının hizasına gelince elini uzatır ve öpmelerine müsaade eder. Mustafa Tobbaş, Üstadın iltifatına, duasına mazhar olmuş, elini öpme bahtiyarlığına ermiş, istikametle yaşamış, muttaki, ihlâslı, mübarek bir insan. Altı kişi ile ilgili bilgilere onun sayesinde ulaştık. 70 sene sonra arkadaşı, 84 yaşındaki Emin Yılmaz’la telefonla görüştürdük. Çok duygulandılar. Vefat eden öteki arkadaşlarının haberlerini aldılar, ölenlere rahmet dilediler.
3. On iki yaşındaki Halil İbrahim: Halil İbrahim Kaya, Alamescid Köyü’nde vefat etmiştir.
4. On dört yaşındaki Emin Yılmaz: 84 yaşında Sandıklı’nın Kızılca Köyü’nde ikamet etmektedir. Kendisine telefonla ulaştığımızda ömrünün bir kısmını Üstada bağışladığını gün gibi hatırlıyor. Emirdağ Lahikasında isminin geçtiğini bilmiyormuş. Üstadın duasına mazhar olduğunu öğrenince çok heyecanlandı. Afyon Mahkemesi esnasında Üstadın elini öpme bahtiyarlığına ermiş. Tecvitli, talimli Kur’ân okuduğunu, Osmanlıca okuma yazma bildiğini söylüyor. Talas Hoca, Kızılca Köyde imamlık yaptıktan sonra Alamescid Köyüne hoca olarak gittiğinde, Nur dershanesi olan evinde talebesi Emin Yılmaz’ı misafir ederek Nurlarla meşgul olmasını ve tedrisata devam etmesini temin etmiştir. Görüşmemizden memnun olan, dua eden Emin Yılmaz, bizleri köydeki evine davet etti.
5. On bir yaşındaki Mehmet: Mehmet Pala, 1. Sıradaki İbrahim Pala ile Amcaoğlu’dur. Almanya’da trene kauçuk yüklerken vagonun üstünden yere düşmüş vefat etmiştir. Düşerken “Allah” diyerek vefat ettiğini yanındakiler söylemiş.
6. On iki yaşındaki Abdullah: Abdullah Ateş, 82 yaşında Talas Hoca’nın talebesi, Mustafa Tobbaş’ın kayın biraderidir, aynı zamanda dünürüdür. Kütahya’da yaşıyor. Her yıl yazın Alamescid Köyünde tarım işlerini yaparak Kütahya’da ikamet ediyor. Telefonla yaptığımız görüşmede, o yılları, okuduklarını, arkadaşlarının isimlerini hatırlıyor. Mektup hadisesini yaşının ileri olduğu nedenle hatırlayamadı.''
NOT: Hacı Hafız Mustafa Tobbaş; Mektupla ilgili bilgi veren kişi Osmanlıca kısa metin yazdı.
Hafız Mustafa Tobbaş’ın yazdığı Osmanlıca metnin okunuşu:
“Esselamü aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtü. Muhterem kardeşim Muzaffer Efendi afiyet içinde olmanı Cenab-ı Haktan niyaz ederim. Ömrümüzün bir kısmını Üstad Efendimize yetmiş yıl önce bağışlamıştık. Muhterem Zat kabul edip bize geri iade etmiş bulunmaktadır. Sandıklı Alamescid Köyünden veli oğlu Mustafa Tobbaş.”
Haber Merkezi