İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü eski öğretim üyesi Prof.Dr. Haluk Eyidoğan, Türkiye’de ‘Kentsel Dönüşüm’ adı altında uygulanan projelerin ‘Yık- Yap-Yenile’ olarak değerlendirilebileceğini, 20’den fazla katlı binalarla ilgili henüz deprem yönetmeliği bulunmadığını söyledi.
'20 kattan yüksek binaların deprem yönetmeliği yok'
Yrd.Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu da, Türkiye’nin 50-100 bin kişinin yaşamını yitireceği olası Marmara Depremi’nin çok büyük sorunlara yol açabileceğini,ülkenin bölünmesine bile neden olabileceğini anlattı.
Marmara Depremi’nin 17’nci yıldönümü nedeniyle Avcılar Belediyesi ile CHP İl Başkanlığı panel düzenledi. Belediye Başkanı Handan Toprak Benli ve uzmanların katıldığı panelde konuşan İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü eski öğretim üyesi, 24’üncü dönem CHP milletvekili Prof.Dr. Haluk Eyidoğan, Türkiye’nin yüzde 70’lik bölümünün bir veya ikinci derece deprem kuşakları üzerinde olduğunu her hafta 4 veya 5 büyüklüğündeki depremlerin olağan sayılması gerektiğini söyledi. Asıl sorunun teknik değil, yetersiz afet politikaları ve idari işleyişin ortaya çıkardığı aksamalar olduğunu belirten Prof.Dr. Eyidoğan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programına (UNDP) Türkiye afet kayıplarında dünyadaki 191 ülke arasında 5’inci, afet nedeniyle yılda ortalama 900 ölüm ile dünyada üçüncü sırada olduğunu hatırlattı. Deprem açısından büyük risk taşıyan İstanbul’daki ticari faaliyetlerin yer aldığı alanların yüzde 56’sının birinci, yüzde 43’ünün ikinci derece deprem bölgesinde olduğuna dikkat çeken Prof.Dr. Eyidoğan, Marmara Depremi Yeniden Yapılandırma Projesi kapsamında İstanbul’daki kamu binalarının depreme hazırlanması için oluşturulan İSMEP için 2006 yılından bu yana 4 farklı bankadan 1.3 milyar euro tutarında kredi alındığını hatırlattı. Prof.Dr. Eyidoğan, buna karşılık güçlendirme, onarım ve yenilenme çalışmalarının çok ağır yapıldığını çok sayıda hastane ve kamu binasının olduğu gibi beklediğini 4.3 milyar TL’lik bu paradan halen 2.2 milyar TL’nin bulunduğunu belirtti.
"1996 MODEL DEPREM HARİTALARI”
Prof.Dr. Haluk Eyidoğan, 2012 yılında halk arasında ‘Kentsel Dönüşüm’ olarak bilinen ‘Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun’ çıkarıldığını belirterek şöyle konuştu:
“Tüm Türkiye’de ilan edilen afet riskli alanların 5’te 1’i İstanbul’dadır. Boş kamu arazileri, ormanlık araziler, baraj ve su havzaları, şehir merkezlerindeki askeri alanların önemli bölümü dahil 300 bin dönüm arazi ‘Rezerv alanı’ adıyla imara açılmıştır. Bütüncül bir planı, toplu dönüşümü ve katılımcılığı esas alan, çağdaş, hak sahibini ve kültürel, sosyal dokuları koruyan bir dönüşüm eylemi gerçekleştirilememiştir. İmara açılmaması gereken neresi varsa hepsini imara açmışlar. Yıllardır söylüyorum. Hala 1996 model deprem bölgeleri haritalarının hazırlanması üzerinden Van ve Simav’dakiler dahil bir sürü deprem oldu. 1996 Deprem Haritasını kullanıyorlar halen. Türkiye deprem haritası 20 yaşındadır ve işlevini yitirmiştir. Uzmanlar, müesseseler, bunu yapacak insanlar var. Toplanıyorlar haritayı çıkaramıyorlar. Ulusal deprem konseyi bir dönem başkanlığını yaptığım dönem deprem yönetmenliğinin değiştirilmesi gerektiğini söyledim. Ancak 2007’de yeni deprem yönetmeliğini revize ettiler. 2006’da toplantı yaptığımız dönemde Ulusal Deprem Konseyi’ni lağvettiler. “
Prof.Dr. Eyidoğan, 2016 yılına gelinmesine rağmen halen 20 kattan yukarı binaların deprem yönetmenliğinin bulunmadığına dikkat çekilirken, ‘Kentsel Dönüşüm’ adı altında ‘Gayri menkul geliştirme örnekleri’ sergilendiğini, aynı altyapı üzerinde, yeşil alanları azaltarak depreme dayanıklı bina yapmanın ‘Kentsel dönüşüm’ değil; ‘Yık- Yap-Yenile’ olduğunu ekledi.
Yrd.Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu da, aynı zamanda kültür ve yaşam düzeyini yükselten örnek gösterilebilecek ‘Kentsel Dönüşüm’ projesi bulunmadığını ifade ederken, hazırlıksız yakalanılması halinde olası Marmara Depremi’nin Türkiye’nin bölünmesine bile yol açabileceğini söyledi. Yrd.Doç.Dr. Gündoğdu şöyle devam etti:
“Afaki gibi görünüyor ama. Siz 15 Temmuz’u düşünün. Hemen arkasından bu beklenen deprem olsaydı. Bütün bunları düşündüğümüzde hayal gücümüz önemli bir şey ama 15 Temmuz’da nelerle karşılaştığımızı son derece iyi biliyorsunuz. Bunun arkasında 50, 60, 100 bin kişinin kayıpla uğraşan bir fay tüm Marmara Bölgesi’ni etkiler. Altından zor kalkacağımız bir problemdir. Her şeyden daha zor.”
Yrd.Doç.Dr. Gündoğdu, 20 ve daha yüksek katlı binalarla ilgili yönetmenliğin de bir an önce çıkarılması gerektiğini söyledi.
Acının 17. Yılı: 17 Ağustos
Binlerce kişinin öldüğü 17 Ağustos sabahının üzerinden tam 17 yıl geçti. Yaşanan can kayıplarının ardından yıllar geçmesine rağmen hafızalardan silinmeyen anlar tarihe Türkiye’nin en acı sabahı olarak geçti.
Tehlike büyük, tedbirler küçük
Uzmanlar kentlerin depreme hazır olmadığını vurguluyor ve her 10 konuttan sadece 4’ü deprem sigortalı olduğunu belirtiyor.
Türkiye’deki 17 milyon 661 bin 690 konuttan sadece yüzde 42,10’unun Zorunlu Deprem Sigortası bulunduğunu açıklayan Doğal Afet Sigortaları Kurumu Başkanı Murat Kayacı, “tehlike büyük önlem ve tedbirler küçük” uyarısında bulundu. Çalışmalarını ‘Depreme hazır bir Türkiye’ için hayata geçirmeyi hedeflediklerini aktaran Kayacı, “Başlıca hedefimiz, depreme hazırlıklı olma ve sigortalılık bilincini artırarak sistemimizdeki konutların tamamını zorunlu deprem sigortası güvencesi altına almak.” dedi.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/acinin-17-yili-17-agustos_407127
Musibetler İlâhî birer ihtar ve ikazdır
Umumî musibetlerle ilgili “İlâhî ikaz” yorumları yapıldığında “Kullarını rahmetiyle kucaklayan değil, gazabıyla ceza veren ve bunu yaparken masumları da işin içine katan bir Allah imajı veriliyor” gerekçesiyle karşı çıkanlar, aşağıdaki satırları mutlaka okumalılar.
Yeni Asya Neşriyat Araştırma Merkezi'nin hazırladığı kapsamlı yazıyı okumak için tıklayınız;
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/musibetler-ilahi-birer-ihtar-ve-ikazdir_352175
DHA