“Ceza mahkumiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalı” diyen Yargıtay, tarihi bir karara imza atarak şüpheyle suçlama olmayacağını vurguladı.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ‘İçtihat Metni’ niteliğinde tarihi bir karara imza attı. Adlî hataların önüne geçilebilmesinin önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ilkesi olduğuna dikkat çeken Kurul, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğuna karar verdi. Sputnik’te yer alan habere göre, adli bir vakadan ötürü 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 2 sanık toplamda 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Suçlamaları reddeden sanıklar kararı temyiz etti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı, delil bulunmadığı gerekçesiyle sanıklar hakkında verilen mahkûmiyet kararını bozdu.
Emsal niteliği olan bir karar
Davayı ikinci kez değerlendiren Ağır Ceza Mahkemesi, ilk kararında direndi. Devreye giren Yargıtay Ceza Genel Kurulu, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda; ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ (kuşkudan sanık yararlanır) ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu hatırlatıldı. Kararda, gerçekleşme şeklinin kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddiaların sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamayacağı vurgulandı.
Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalı
Kararda şöyle denildi; “Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adlî hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. Mahkemenin direnme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”