Enflasyon şampiyonları biber, patlıcan, domates, ıspanak satışı yapılan pazar yerlerinde fiyatlardan vatandaşlar da pazarcı esnaf da şikÂyetçi.
Türkiye’de Ocak ayı enflasyon şampiyonları biber, patlıcan, domates, ıspanak satışı yapılan pazar yerlerinde halk fiyatlardan şikayetçi ancak kimisi bunun denetimle çözüleceğini kimisi ise köylüyü desteklemek gerektiğini söylüyor. Ankara’da pazar yerinde VOA Türkçe’nin mikrofon uzattığı vatandaşlar da pazarcı esnaf da fiyatlardan şikayetçi. Vatandaşlar pek bir şey alamadıklarından yakınırken, esnaf da yeterince satış yapamadığını ve pazar yerlerinde eskisi gibi müşteri kalabalığı olmadığını anlatıyor. Adını açıklamak istemediğini kaydeden emekli bir vatandaş, “Pazar çantasıyla geldim pazarı üç defa tur ettim ama hala çantamı dolduramadım çünkü her şey çok pahalı. Türkiye hiçbir dönemde böyle bir duruma girmedi. Toprağımız var çiftçimiz var ama çiftçi toprağında değil. Çiftçi şehirde ve şehirdeki işsiz konumunda. Durumumuz bu” sözleriyle kendi ekonomik analizini paylaşıyor.
Müşteri de pazarcı da yok
İlaç mümessili Serhat Köseoğlu da, “Geçen seneye göre çok daha pahalı hatta eli boş bile dönüyoruz yani. Hiç istediğim ürünleri alamadım yani çocuğuma. Müşteri yok pazarcılar bile yok, yani burası eskiden her yeri dolardı yarısı doluyor. Yani müşteri hiç yok pazarcılar bile yok. Evden getirdim naylon torbamı da. Naylon torbaya para vermek tabiî ki hoşuma gitmiyor ama çevre için gerekli bir şeydi. Sanki hazırlıksız yakalandık, boş poşet biriktiremedik” diye hem pazar yeri ahvalini hem de yeni paralı plastik poşet uygulamasını anlatıyor.
İnşaat yapıldı, tarım alanları konuta dönüştü
Emekli Hüsrev Kaçmaz da, tarım ve kentleşme politikasını eleştirerek, pazar-market denetimi yerine politika değişikliği gerektiğini anlatıyor. Kaçmaz, “Üretim az tüketim çok. Üreten insanlar üretmez oldular. Herkes geldi hızlı şehirleşmeye gittik. Şehirlere hücum edildi tarım alanları terk edildi. İnşaat yapıldı tarım alanları konuta dönüştü. Duvarları yiyecek halimiz yok. Sebze meyveyi kim üretecek üretenler yok onlar da geldiler şehirli oldular. Köylüyü desteklememiz lâzım tarım alanlarını ıslah etmek lâzım. Sınırsız sosyal yardım değil de üretenlere yardım etmemiz lazım. Üretsinler ki piyasada bir rekabet olsun rekabetten de biz faydalanalım. Sıkıntı burada kaynaklanıyor” diyor.
Pazarcılar da şikÂyetçi
Pazarcı esnafından birisi de adını açıklamak istemiyor ama şikayetlerini de anlatmak istiyor. Pazarcı, VOA Türkçe mikrofonuna, “Antalya sel gördü mağdur oldu, fırtına seraları sel altında bıraktı, tarla-bahçe, seralar su altında kaldı. O nedenle fiyatlar biraz yüksek, hatta çok yüksek. 30 senedir ben bu mesleği yapıyorum ilk kez böyle bir şey görüyorum. Tarlada 50 kuruş burada neden 5 lira-6 lira diyorlar. Şimdi adam orada atıyor 300 kilo mal Antalya’dan. Orada da iki-üç kişinin elinde dolanıyor sonra halka sunuluyor, ondan sonra bu niye pahalı. İstediğin kadar denetle, bu iş artık büyük adamların elinde. Adam koyuyor deposuna misal 6-7 ay boyunca bekleterek satıyor bunu. Halk da alamıyor biz de satamıyoruz. Öyle kötü bir duruma gelmişiz” diye yakınıyor.
***
‘Tanzim mağazaları bir işe yaramaz’
Tanzim Satış mağazaları fiyatlara çözüm olur mu? Ekonomist yazar Prof. Dr. Mete Gündoğan’a göre Türkiye süratle finans ve reel ekonomiyi birbirinden ayıracak bir mekanizma kurmalı. RSFM’de yayınlanan ‘Fotoğrafın Tamamı’ programında Ahu Özyurt’un sorularını cevaplayan Prof. Dr. Mete Gündoğan, devletin taahütlerini altın olarak ödemesini önerirdi ve şöyle devam etti: “Ödemelerinizi altınla yapsanız, dolar alanlar altını almayacak mı? Herkes Kabul eder. Bütün anlaşmalarınızı altın olarak yaparsanız, doların üzerimizdeki baskısı ortadan kalkar. Bugün altını para birimi olarak üretmeye başlarsa, adını koyar gramı belli olur. Bütün çalışmalarda ödemeler bunun üzerinden rakamlaştırılır. Her şey değişir. İnsanların elinde altın var. Herkes onu darphaneye götürür ve paraya çevirir, ekonomiye girer. Yoksa altınını sertifikaya çevirmenin eski sisteme gore bir farkı yoktur. Altın, artı gümüş, artı kayıtlı paranın toplamını birarada tutan yeni bir birim öneriyorum” dedi. Gündoğan, gıda zincirinin tohumdan başlayan bir çalışma olduğunu söylerken, onun bile dışarıdan geldiğini hatırlattı. “Tanzım satışla siz zincirin en son baklasını kontrol ediyorsunuz, bir sure sonra bir öncekini de ben kontrol edeyim dersiniz. Böyle diye diye tohuma kadar gider iş. Bu da devletin kontrolünde bir tarım ve planlama anlamına gelir. Bunu belli aşamada yaparsınız ama tam devlet kontrolü 50 yıl once de işlememiş verimsizlik yaratmış bir yapı olur” dedi.