Nur Ener Kılınç’ın davası ‘haksız tutuklama’ dolayısıyla AİHM’e taşındı. Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Kâzım Güleçyüz, “Türkiye de alamadığımız hakkımızı AİHM’de alacağımızdan ümitliyiz” dedi.
Nur Ener Kılınç’ın dâvâsı ‘haksız tutuklama’ sebebiyle AİHM’e taşındı. Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Kâzım Güleçyüz, “Türkiye de alamadığımız hakkımızı AİHM’de alacağımızdan ümitliyiz” dedi. 206 gündür özgürlüğünden mahrum bırakılan arkadaşımız Nur Ener Kılınç’ın tutukluluğu devam ederken avukatı aracılığıyla ‘haksız tutuklama’ sebebiyle dâvâsı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı. Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, scope yayınında bu konuyu değerlendirerek, geçmişte Yeni Asya mensuplarıyla ilgili olarak AİHM’e taşınan davalarda Türkiye’nin haksız bulunduğunu ve tazminat ödemek durumunda bırakıldığını anlattı. Nur’un tutuklanma sürecine değinen Güleçyüz, “1 Mart gecesi gözaltı olduğunda her halde bir yanlışlık olmuştur diye birkaç gün bekledik. 3 gün sonra hakimin önüne çıktı ve tutuklama kararı çıktı, şaşırdık. Nasıl bir terör örgütü üyesi çıkarabiliyorlar Nur gibi bir gazeteciden. Nur kendisini ihbar eden arkadaşının telefonuyla o ihbardan haberdar olduğu halde, yerinde oturmaya devam etmiş, adresi, işyeri belli, Yeni Asya’da çalışıyor. Bunları defalarca mahkemeye ilettik, itiraz ettik, tahliye edin dedik. İki duruşma oldu şimdiye kadar. İkisinden de hayal kırıklığıyla çıktık. Ara kararlarda da hep tutukluluğa devam dediler, aynı şablon ifadelerle” dedi.
İç hukuk yolları bittiği için başvuru yapıldı
“Şimdi iç hukukun bittiği bir noktaya işaret ediyor bu durum” diyen Güleçyüz, “O zaman ne yapacağız? 6 aylık süre dolduğu için AİHM’e gidebiliyormuşuz. Ve bu başvuru yapılmış oldu. Bundan sonra AİHM bu konuyu gündemine alacak ve değerlendirecek. Daha evvelki tutuklanan gazetecilerden Şahin Alpay’ın ve Altan kardeşlerin başvurularını öncelikle görüşme kararı vermişti.
Her dava Türkiye’nin siciline işlenen kötü bir not
AİHM’e giden her dosya, uluslar arası hukuk camiasında, özellikle Avrupa hukuk çevrelerinde Türkiye’nin siciline işlenen kötü bir nottur. AİHM’e gidilmesi Türkiye’deki iç hukukun haksızlıkları adalet ve hakkaniyete uygun şekilde çözmeyi başaramadığını gösterir. Bilmiyorum bu davalara bakan savcılar, hâkimler bunun ne kadar farkında...” şeklinde konuştu.
AİHM, Kutlular ve Cevher İlhan dâvâlarında devleti haksız buldu
Geçmişteki benzer dâvâlardan örnekler veren Güleçyüz şunları söyledi; “Bizim başımızdan daha evvel de bu tarz şeyler geçti. 28 Şubat döneminde Kutlular Abi, 1999 17 Ağustos depremi için “İlâhi ikaz” dediği için 276 gün hapis yattı, çok mücadele verdik o zaman. Şimdi Nur için nasıl mücadele veriyorsak, o zaman da Kutlular Abi için verdik. Sonunda bir kurban bayramı öncesinde serbest bırakıldı. Sonra bunu AİHM’e götürdük. Ve AİHM bu olayda Türkiye’yi haksız buldu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğüyle ile ilgili maddesinin ihlal edildiğine hükmetti ve Türkiye mahkûm oldu. Yazarımız Cevher İlhan da “Deprem ilahi ikazdır” yazılarından dolayı mahkûm oldu. Onu da AİHM’e götürdük, aynı netice orada da çıktı. AİHM Türkiye’yi yine haksız buldu aynı maddeden.
Bana verilen tazminat kararı da AİHM’den döndü
Üçüncü bir örneği de ben yaşadım. 28 Şubat’ın önde gelen generallerinden biriyle ilgili hayattayken yazılar yazmıştım. Sonra vefat etti. Toprağa verileceği gün “Son durak” diye bir yazı yazdım. Sağlığındayken yazdığım şeyleri kısaca özetleyip hatırlattım. “O şimdi musalla taşında” diye bitirdim. Sonra ailesi adına bana tazminat dâvâsı açıldı. Sağlığında yazmışım, bana dava açmamış, ama ölünce ailesi adına birileri devreye girmiş. Bu tazminat işini kazanç kapısı haline getirenler var.O dönemde konjonktür de buna çok müsaitti.
Neticede bidayet mahkemesinden tazminat kararı çıktı. Temyizde de o mahkûmiyet tasdik edildi ve biz tazminatı ödedik. Sonra AİHM’e götürdük. AİHM Türkiye’yi yine haksız buldu yine dostane çözüm teklif etti, hükümet de kabul etti. Sonra o ödenen tazminat bize geri verildi ve hak yerini buldu.
AİHM’den ümitliyiz
Nur’un davasında da benzer bir netice bekliyoruz Türkiye de alamadığımız hakkımızı AİHM’de alacağımızdan ümitliyiz. 28 Şubat döneminde iç hukukun askerî mahfillerden gelen baskılarla hukuka uygun şekilde işlemediği bir süreç vardı, şimdi de siyasî baskı var. Yoksa Nur’un bugüne kadar tutuklu kalması olacak şey değil. Bunun akılla, mantıkla, hukukla, vicdanla bağdaşacak hiçbir tarafı yok. Buna rağmen inatla bu tutukluluk devam ettiriliyor ve biz başka çaremiz kalmadığı için AİHM’e işi götürdük.
Nur’un davası sembol bir dava haline geldi
Biz içe kapanık bir ülke değiliz, AB’ye aday bir ülkeyiz. AB kriterlerine hukukumuzu uydurmak mecburiyetindeyiz. Hem mevzuatımızı, hem uygulamalarımızı. Temenni ediyoruz ki fazla uzamadan Nur özgürlüğüne kavuşur ve Nur’la birlikte benzer durumdaki olan, darbeyle de, terörle de hiçbir alâkası olmadığı halde aylardır, bir yılı aşkındır içeride tutulan masumların da özgürlüğünün önü açılır inşaallah.”
HABER: NETİCE KÜBRA GÖRENTAŞ