Türkiye genelinde yaklaşık 13 milyon konutu ilgilendiren imar barışı son günlerin en önemli gündem maddelerinden.
Erken seçim öncesi hükümet tarafından açıklanan barış, mülkiyet ve imar sorunu olan, ruhsatsız binaların yanı sıra ruhsatlı fakat imar mevzuatına aykırı olarak eklentiler yapılmış yapıları da kapsıyor. İstanbul Boğazı ve Hazine arazilerini de kapsamakta olan kaçak ya da imar sorunlu 13 milyon yapıya gelecek olan ‘imar barışı’ deprem ve rant kavgasıyla büyük tartışma oluşturdu. Prof. Dr. Ahmet Ercan yaptığı değerlendirmede “Kentsel dönüşüm tam rayına girerken imar barışı getirmek olası depremde faciaya yol açmaktır” dedi. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu ise bunun “barış” değil “af” olduğunu vurguluyor. Mahçu konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu; “Afla birlikte vatandaşların kimi mağduriyetleri bahane edilerek, mutlak yapı yasağı olan yerlerdeki yapılaşma meşrulaştırılacak. Tamamen ruhsatsız kaçak yapılar yasaya uygun hale getirilmeye çalışılıyor. İmar affı gündeme geldiğinden beri kaçak yapılaşmada gözle görülür artış oldu. Şimdi amaç seçim öncesi bu yapıların yasallaştırılması. Deprem riski olan bir ülkede olası felaketin sonuçlarına olumsuz katkı sağlamaktır. Bu, rant dağıtma sistemidir. İmar barışı adı altında toplanacak harç geliri ile büyük inşaat firmalarına yeni imar alanları oluşturmak amaçlanıyor.”
‘Bu barış esasında kentlerin zorbalara teslim edilmesidir’
Gazeteci Nihal Bengisu Karaca da köşe yazısında İmar barışına yer verdi. Karaca Habertürk’teki köşesinde şunları yazdı; “Zira yere göğe sığdırılamayan “barışın” özeti şu: Kaçak yapıların sahipleri bina maliyetinin yüzde 3’ü oranında bir bedel ödemek suretiyle alacakları “yapı kayıt belgesi” ile aklanmış olacaklar. Hazine arazisi üzerinde, kaçak olarak yapılan yapıların alım satımı yasallık kazanacak. Yıkım kararları ve idari para cezaları iptal edilecek. Devlet kaynak temin etmiş olacak. (…) Hatırlatmak lazım: Kaynak bulmak için şehre karşı işlenen suçları affedemezsin. Yasalara uyan vatandaş aleyhine eşitsizlik yaratamazsın. Devleti devlet yapan meşruiyetin arkasında vatandaşıyla yaptığı mutabakata, anlaşmaya uygun davranacağı varsayımı vardır. İyi vatandaşlar, günün sonunda kötülerin, işgalcilerin, yasaları delerek rant temin edenlerin kazançlı çıktığını; devletin dönüp dönüp onları affettiğini, mazur gördüğünü anladıkları zaman yasalara uymayı bırakırlar. Ne küresel emperyalizm, ne AB’ye alınmamak, ne ekonomik kriz... İnanın bana, bir ülke için, bir devlet için bundan daha büyük bir tehdit yoktur. İmar barışı denilen ama esasında kentlerin barbarlara, zorbalara teslim edilmesini tescil eden bu düzenlemeden vazgeçilmeli.