Dil konusunda çok hassas olunması gerektiğini belirten Tarihçi Yazar İlber Ortaylı, yazma ve konuşma kurallarında çöküşe paralel olarak o dilin üyesi olan toplumlarda da parçalanmanın başlayacağını söyledi.
Tarihçi yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Herkesin kendine göre bir Türkçe uydurduğu, herkesin kendi evindeki şiveyi televizyona getirmeyi iddia ettiği bir memlekette lisan olmaz” dedi.
Ortaylı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nce bu yıl 11’incisi düzenlenen Kocaeli Kitap Fuarı’nda, “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” konulu söyleşiye katıldı. İnsanın el ve ayaklarından sonra en büyük üretim aracının dili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ortaylı, dilin toplum için altyapısal bir unsur olduğunu söyledi.
Dil konusunda çok hassas olunması gerektiğine dikkati çeken Ortaylı, yazma ve konuşma kurallarında çöküşe paralel olarak o dilin üyesi olan toplumlarda da parçalanmanın başlayacağını kaydetti.
Televizyona çıkan konuşmacıların doğru bir Türkçe kullanması gerektiğini anlatan İlber Ortaylı, şunları kaydetti: “Herkesin kendine göre bir Türkçe uydurduğu, herkesin kendi evindeki şiveyi televizyona getirmeyi iddia ettiği bir memlekette lisan olmaz. Bu kadar insanın standart bir Türkçesi olmalıdır. Türkiye’de basında ve bilhassa ‘cam’ dediğimiz televizyondaki dil son derece problemlidir.
Televizyonda panele çıkartılan insanların doğru dürüst Türkçe konuşmaları gerekir. Sokakta ‘Soğan fiyatları üzerine ne düşünüyorsun?’ denildiği zaman, tabiî o başka. Sokakta mikrofonun önüne kim gelir, ne konuşur, onu söylemiyoruz.
O bizi ilgilendirmez, ama panele çıkan, spikerlik yapan, yorum yapan, hatta siyasî partilerin seçtikleri sözcüler ve Meclisteki grup sözcülerinin doğru dürüst konuşması icap eder.”
Ortaylı, gezerek, görerek öğrenmenin önemine de değindi. Gezmenin pahalı bir iş olmadığını, ucuza da gezilebileceğini anlatan Prof. Dr. Ortaylı, “Hatta ucuza ve zahmetli gezmek daha güzeldir, daha kolay öğrenirsiniz. Hayatımda, bu yaşımda yaptığım gibi yapsaydım yani bir yerden bir yere en rahat uçağı, en rahat edebileceğim oteli, en güzel dinlenebileceğim kafeyi veya lokantayı, ‘en pahalı olmasa da’ tercih ederek yaşamaya çalışsaydım ve gençliğimde böyle gezseydim hiçbir şey bilmezdim. Yani ben eğer dünyayı tanıdıysam, not edebildiysem, bu tasarruflu bir geziyse ancak mümkün olmuştur” diye konuştu.
AA