Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, Taksim Hill Otel’de yapılan Üç Dal Papatya kitabının tanıtım toplantısındaki konuşmasında, “Cezaevinde kıymak zorunda bırakılan nikÂha anne ve babanın dahi alınmadığı bir ortamda ‘Müftü nikâh kıysın mı, kıymasın mı?’ tartışması yapmak o kadar abes ki” dedi.
Nur Ener Kılınç, Üç Dal Papatya kitabının hazırlığında iken, geçtiğimiz 1 Mart gecesi evi erkek polisler tarafından basılarak gözaltına alındı ve 3 gün sonra tutuklandığını anlatan Güleçyüz, “Adalet tecelli eder, hak yerini bulur diye her duruşmayı ve ara karar incelemesini bir ümitle bekledik. Ama her defasında hayal kırıklığına uğradık. En son tutukluğuna devam kararı geçtiğimiz günlerde çıktı. Nur cezaevinde evlenmek zorunda bırakıldı ve Türkiye ‘Nikâhı müftü kıysın mı kıymasın mı?’ tartışması yapıyor. Böylesine adaletsiz uygulamaların olduğu, cezaevinde kıymak zorunda bırakılan bir nikâha anne ve babanın dahi alınmadığı bir ortamda bu tartışmayı yapmak o kadar abes ki” diye konuştu.
Kitabı ve gazetesi Nur’a hâlâ verilmiyor
Güleçyüz konuşmasına şöyle devam etti; “Nur kitabının çıktığından ailesiyle yaptığı görüşmelerde haberdar oldu ve kendisine ulaştırılmak üzere kitap cezaevindeki görevlilere verildi. Ama en son bize gelen haber, imzasını taşıyan kitap hâlâ kendisine verilmemiş. Bunların hepsi çok ağır hak ihlâlleridir. Kanun diyor ki, ‘kurum güvenliğini tehlikeye sokmayan ve müstehcen olmayan her yayın tutukluya istiyorsa verilir.’ Yeni Asya da hâlâ ulaştırılmıyor kendisine.
Yapılanların hukuk içinde hesabı mutlaka sorulacak
Zaten haksız yere özgürlüğünden mahrum ediyor ve tutukluluğunu sürekli uzatıyorsunuz. İlâveten bir de böyle hak gasplarına maruz bırakıyorsunuz. Bunların hiçbirinin izahı yok.Türkiye er ya da geç hukuka dönecektir. O zaman bunun sorumlularından hukuk içerisinde hesap sorulacaktır. Bu günler böyle devam etmez. İlahî adalet var.
İktidar medyasına göre Türkiye’de mağduriyet yok (!)
Bu mağduriyetler sadece Nur ile sınırlı değil. Benzer durumda olan on binlerce, yüz binlerce insan var. Aileleriyle birlikte milyonlara ulaşıyor. Maalesef iktidar medyasına baktığımız zaman bunların hiçbiri yok. Türkiye’de bunlar yaşanmıyor gibi adeta. Tam tersine cezaevine haksız yere konulan veya işten atılan, ihraç edilen insanlar darbeci, terörist diye damgalanıyor. Böylece iftira suçu da işleniyor. Bunların hepsi Türk Ceza Kanununda yaptırıma bağlanan ve aynı zamanda ahlaki suçlardır.
Hedefimiz farkındalık oluşturmak ve tarihe not düşmek
Böyle bir ortamda iktidar medyasını izleyen insanlar, tabiî ki bu zulümlerden, mağduriyetlerden haberdar olamıyor. İşte bu kitabın çıkış gayelerinden biri, bu konularda farkındalık oluşturmak. Bunlardan haberi olmayan insanlara ‘Bakın bunlar da yaşanıyor, bunları bilin, haberdar olun’ anlamında bir çabanın ürünü. Aynı zamanda tarihe bir not düşmek. Bunlar yaşanırken bizim sessiz kalmadığımızın ve bunu duyurmak, sona erdirmek için hukuk içinde, müsbet hareket prensibiyle bir mücadele verdiğimizin belgesidir.
Haksızlık bir kişiye bile yapılsa hepimize yapılmış gibi
Diyoruz ki; ‘Bu kitabı alın, okuyun, inceleyin, bu mağduriyetlerden haberdar olun. İlla bu işin size de dayanmasını beklemeyin.’ Ama gidişat gösteriyor ki, bu zulüm dalgası herkesin kapısını çalıyor. Ama kapısına gelip dayandığı zaman uyananlar açısından çok geç oluyor. Haksızlık bir kişiye dahi yapılmış olsa, hepimize yapılmış gibi görmemiz ve ona tepkimizi göstermemiz lâzım. Bu insanî, vicdanî bir sorumluluktur.”
HABER: KÜBRA ÜNÜVAR
FOTOĞRAF: MURAT SAYAN