"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman Said Nursi: Sizler baktınız, günahlardan başka ne kazandınız?

23 Eylül 2015, Çarşamba 12:56
Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi farkında olarak veya farkında olmaksızın karşı karşıya kaldığımız ebedi hayatımızı tehlikeye atacak büyük tehlikelere karşı Risale-i Nur Talebeleri'nin şahsında Müslümanları ve bütün insanları uyarmaktadır.

Adeta, insanın oturduğu yerden -çok dikkatli olmasa eğer- nasıl 'zalim' olabilir ve çok kısa sürede büyük veballerin altında nasıl kalabilir dehşetli suallerine karşı, Kur'an-ı Hakim ve Sünnet-i Seniyye'nin nuruyla ve o nurlardan ilhamla verdiği önemli cevaplar ve kapsamlı izahlar bütün herkesi iç muhasebeye davet etmektedir.    
Üstad Bediüzzaman, Risale-i Nur'da Mektubat isimli eserde maddi ve manevi her kimden her kime karşı yapılan her türlü zulme karşı Kur'an-ı Hakim'in dehşetli uyarısını hatırlatıyor.

''ﻭَﻻ‌َ ﺗَﺮْﻛَﻨُٓﻮﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻇَﻠَﻤُﻮﺍ ﻓَﺘَﻤَﺴَّﻜُﻢُ ﺍﻟﻨَّﺎﺭُ  ("Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur." Hûd Sûresi, 11:113) âyet-i kerimesi fermanıyla: Zulme değil yalnız âlet olanı ve tarafdar olanı, belki edna bir meyledenleri dahi, dehşetle ve şiddetle tehdid ediyor. Çünki rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi; zulme rıza da zulümdür.

Konuyla ilgili olarak Risale-i Nur'un ilgili bölümlerini istifadenize sunuyoruz;

Risale-i Nur şakirtleri tarafından sorulan suale cevaptır.

Sual: Geçen sene sizden sormuştuk ki, elli gündür merak edip dünya cereyanlarına bakmadınız ve sormadınız, o zaman bize bir cevap verdiniz. Gerçi o cevap hakikattir ve kâfidir; fakat Risale-i Nur'un intişarı ve hizmeti ve âlem-i İslâmiyetin menfaati noktasında bir derece bakmanız lâzım iken, şimdi, on üç ay oluyor, aynı hal devam ediyor. Merak edip hiç sormuyorsunuz.

Elcevap: اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَظَلُومٌ 1 ("İnsan şüphesiz ki çok zâlimdir." İbrahim Sûresi, 14:34.) âyetine en âzam bir tarzda şimdiki boğuşan insanlar mazhar olmalarından, onlara değil taraftar olmak veya merakla o cereyanları takip etmek ve onların yalan, aldatıcı propagandalarını dinlemek ve müteessirane mücadelelerini seyretmek, belki o acip zulümlere bakmak da caiz değil. Çünkü zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zâlim olur.

Meyletse وَلاَ تَرْكَنُوا اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ1 ("Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa ateş size de dokunur." Hûd Sûresi, 11:113.) âyetine mazhar olur.

Evet, hak ve hakikat ve din ve adalet hesabına olmadığına ve belki inat ve asabiyet-i milliye ve menfaat-i cinsiye ve nefsin enaniyetine dayanan, dünyada emsali vuku bulmayan gaddarâne bir zulüm hesabına olduğuna kat'î bir delil şudur ki:



Bin mâsum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek; ve tabakat-ı beşer cereyanları içinde, burjuvaların en dehşetli müstebitleri ve sosyalistlerin ve bolşeviklerin en müfritleri olan anarşistlerle ittifak etmek; ve binler, milyonlar mâsumların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu harbi idâme ve sulhu reddetmektir.

İşte böyle hiçbir kanun-u adalete ve insaniyete ve hiçbir düstur-u hakikate ve hukuka muvafık gelmeyen boğuşmalardan, elbette âlem-i İslâm ve Kur'ân teberrî eder.

Yardımcılıklarına tenezzül edip tezellül etmez. Çünkü onlarda öyle dehşetli bir firavunluk, bir hodgâmlık hükmediyor; değil Kur'ân'a, İslâma yardım, belki kendine tâbi ve âlet etmekle elini uzatır.

Öyle zâlimlerin kılıçlarına dayanmak, hakkaniyet-i Kur'âniye elbette tenezzül etmez. Ve milyonlarla mâsumların kanıyla yoğrulmuş bir kuvvet yerine, Hâlık-ı Kâinatın kudret ve rahmetine dayanmak, ehl-i Kur'ân'a farz ve vaciptir.

Gerçi zındıka ve dinsizlik o boğuşanların birisine dayanıp ehl-i diyaneti ezer. O zındıkanın tazyikinden kurtulmak, onun aksi cereyanına taraftar olmak bir çaredir. Fakat şimdiye kadar o taraftarlık bir menfaat vermeyerek çok zararları dokunmuş.

Hem zındıka, nifak hasiyetiyle her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip sana düşman eder. Senin taraftarlık cihetiyle kazandığın günahlar, fâidesiz boynunda kalır.

Risale-i Nur şakirtlerinin vazifeleri iman olduğundan, hayat meseleleri onları çok alâkadar etmez ve merakla baktırmaz. İşte bu hakikate binaen, değil on üç ay, belki on üç sene HAŞİYE-1 ((Hem tam yedi senedir aynı hal devam etti. Ne merak etti ve ne de sordu ve ne de bildi.)) dahi bakmasam hakkım var.

Sizler baktınız, günahlardan başka ne kazandınız? Ben bakmadım, ne kaybettim?

Risale-i Nur, Kastamonu Lahikası

SİYASİ GENİŞ DAİRELERİ MERAKLA TAKİP EDEN, KÜÇÜK DAİRELER İÇİNDEKİ VAZİFELERİNDE ZARAR EDER

Risale-i Nur'dan bir başka bölüm;

“Siyasî geniş daireleri merakla takip eden, küçük daireler içindeki vazifelerinde zarar eder.” Bunun izahını istiyoruz.

[Emin’le Feyzi’nin sordukları bir suâle Üstaddan aldıkları cevap]

Sual: Bize verdiğiniz cevapta diyorsunuz: “Siyasî geniş daireleri merakla takip eden, küçük daireler içindeki vazifelerinde zarar eder.” Bunun izahını istiyoruz.

Elcevap: Üstadımız diyor ki:

“Evet, bu zamanda merakla radyo vasıtasıyla ciddî alâkadarâne küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve mânevî pek çok zararları vardır. Ya aklını dağıtır, manevî bir divane olur; ya kalbini dağıtır, manevî bir dinsiz olur; ya fikrini dağıtır, manevî bir ecnebî olur.

“Evet, ben kendim gördüm: Lüzumsuz bir merakla mütedeyyin iken âmi bir adam, biri de ilme mensubiyeti varken, eskiden beri İslâm düşmanı olan bir kâfirin mağlûbiyetiyle ağlamak derecesinde bir mahzuniyet ve Âl-i Beytten seyyidler cemaatinin bir kâfire karşı mağlûbiyetinden mesruriyetini gördüm. Böyle âmi bir adamın alâkası, bir geniş daire-i siyaset hâtırı için böyle kâfir bir düşmanı, mücahid bir seyyide tercih etmek, acaba divaneliğin ve aklı dağıtmaklığın en acip bir misali değil midir?

Risale-i Nur'dan Kastamonu Lahikası'ndaki mektubun devamını okumak için tıklayınız;

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/kastamonulahikasi/#64

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 7028
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı