"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Arakan katliâmı ve Myanmar

GÖKTÜRK TÜYSÜZOĞLU
31 Temmuz 2012, Salı
Güneydoğu Asya’nın iki küresel gücü Çin ile Hindistan arasında konumlanmış bir ülke olan Myanmar, etnik ve dinsel çeşitliliğe sahip 60 milyonluk nüfusu ve sahip olduğu yeraltı kaynakları ile çok büyük bir stratejik öneme sahiptir. Ne var ki, sahip olduğu coğrafi konum ve yer altı kaynakları uluslar arası sistem eksenli mücadelenin bir parçası haline getirmiş ve askerî yönetim tarzını Myanmar’ın en önemli gerçekliği olarak yapılandırmıştır. Öyle ki, 1962’den 2011 yılına kadar kesintisiz olarak ülkenin yönetimini elinde bulundurmuş olan askerler, ülkenin Burma olan ismini yeni bir ulusal kimlik oluşturmak için değiştirmekten çekinmemiştir.
Myanmar; Hindistan, Bangladeş, Çin, Laos ve Tayland tarafından çevrilmiş ve enerji ulaştırması ile uluslar arası ticaretin işleyişi noktasında çok büyük bir stratejik öneme sahip ülkedir. 676.578 kilometrekarelik yüzölçümü ile orta büyüklükte bir ülke olduğu söylenebilecek olan Myanmar, İkinci Dünya Savaşı sonrası 1948 yılında bağımsızlığını kazanmış ancak ülkenin sınırlarının yapay olarak kurgulanmış olması dolayısıyla etnik ve dinsel manada çeşitlilik gösteren çok sayıda toplumsal grubu bünyesinde barındırır hale gelmiştir. Nitekim bu durum, bağımsızlık sonrası ülkenin siyasal kontrolünü eline geçirmek isteyen gruplar arasında büyük çaplı bir iç savaşı beraberinde getirmiştir. İç savaşın ortamında siyasal kontrolü ele geçiren Myanmar Ordusu ise 1962’den 2011’e kadar kesintisiz olarak sürecek otoriter bir yönetim kurmuştur. Myanmar, geniş çaplı insan hakları ihlâllerinin yaşandığı, Aung San Suu Kyi gibi meşrû bir lider olarak görülen isimlerin siyasetten dışlandığı dünyanın en fakir devletlerinden biri olarak bilinmektedir.
Nüfusunun % 68’ini etnik Burmalıların (Bamarlar) oluşturduğu Myanmar’da, Shan, Karen Rakhine ve Mon etnik gruplarının yanı sıra etnik Çinliler ve Hintliler de yaşamaktadır. Bu etnik grupların hepsinin kendisine özgü dili ve kültürü bulunmaktadır. Ne var ki, başşehir Yangon (Rangoon) merkezli olarak uygulanan baskı ve sindirme politikaları dolayısıyla Burma (Bamar) dili ve kültürü topluma hâkim kılınmaya çalışılmakta ve Budizm dini ülkenin temel gerçekliği olarak yapılandırılarak diğer dinsel azınlıklar üzerinde baskı kurulmaktadır. Myanmar, uzun süren askerî dikta yönetiminin sonucunda 2007 yılında bir “renkli devrim” girişimine sahne olmuştur. Safran Devrimi adı verilen ve Budist rahiplerin büyük bir rol oynadığı bu girişim başarısız olmasına karşın, ülkede 2008 yılında ilân edilen yeni anayasanın ardından 2010 yılında gerçekleştirilen seçimler sonucunda cumhuriyet rejimine geçiş yapılmış, ancak Myanmar Ordusu’nun desteğine sahip olan Birlik, Dayanışma ve Kalkınma Partisi’nin seçimleri % 80’lik oy oranıyla kazandığı ilân edilmiştir. Bu sonuç, seçimlerde geniş çaplı usûlsüzlüklerin yaşandığını iddia eden diğer siyasal hareketlerin itirazlarına karşın değişmemiştir. Yeni hükümetin Aung San Suu Kyi’nin ev hapsinin ordu tarafından kaldırılması şimdilik kaydıyla siyasal mücadelenin ve çatışmanın dozunu düşürmüştür.
Nüfusunun çok büyük bir bölümü Budist olan Myanmar’da Müslüman Rohingya ırkının yaşadığı Arakan Bölgesi çok ciddî bir toplumsal ve siyasal baskı altındadır. Arakan Bölgesi, ülkenin batısında Bangladeş sınırında yer alan oldukça önemli bir coğrafyadır ve 1748 yılında, o zamanki adıyla Burma olan Myanmar’a bağlanmıştır. Arakan Bölgesi, sahip olduğu etnik ve dinsel farklılık dolayısıyla Burma’ya bağlandığı günden bu yana büyük çaplı katliâmlara, sürgünlere ve toplumsal baskı girişimlerine sahne olmaktadır. Öyle ki, İkinci Dünya Savaşı esnasında, 1942 yılında Budistlerin Müslümanlara saldırması sonucu 100 binden fazla Arakanlı Müslüman vefat etmiştir. Bunun yanı sıra 1962-2011 yılları arasında, yani iç savaşın şiddetinin azaldığı askerî yönetim döneminde dahi, 1,5 milyondan fazla Arakanlı Müslüman komşu Bangladeş’e göçmeye zorlanmış, 20 binden fazlası katledilmiştir. Hatta BM tarafından yapılan açıklamaya göre, Arakanlı Müslümanlar dünyanın en çok zulme uğrayan toplumsal grubudur. Öyle ki, Myanmar’da düzenlenen son parlamento seçimlerinde (2011 yılında) Arakan Müslümanları 46 sandalye ile temsil edilmeye hak kazanmış olmalarına karşın, Myanmar Yönetimi bu sandalyelerden yalnızca 3’ünü onlara vermiş ve 43 sandalye Budistlere ayrılmıştır. Arakan Müslümanları, Myanmar Yönetimi’nin gözetiminde hatta desteğiyle Budistler tarafından girişilen ve soykırım tanımının muhtevasını dolduran katliâmlar ile yaşamaya zorlanırken, Haziran 2012’de yaşanan bir olay bu halkın içler acısı olan durumunu uluslar arası medya ekseninde yeniden ortaya koymuştur. Myanmar Hükümeti’nin yıllardan bu yana kendilerine ait kimlik kartı dahi olmayan Rohingya (Arakan) Müslümanlarına kimlik vereceğini açıklamasının ardından, Budistler, umreden dönen ve içerisinde Arakanlı din âlimlerinin de bulunduğu otobüse saldırmış ve hepsini öldürmüşlerdir. Bu olayın ardından, failleri cezalandırması beklenen Myanmar Hükümeti’nin hiçbir adım atmaması, buna karşın çok sayıda Müslümanı tutuklaması bölgede gerginliğin dozunun daha da artmasına sebep olmuş, Myanmar Ordusu’nun camileri kuşatması ve Budistlerin de ordunun desteğinde Müslümanların evlerini yakıp yıkmaya ve yağmalamaya başlaması gibi sebepler ile Arakan Bölgesi’nden Bangladeş’e olan Müslüman göçü hızlanmıştır. Ne var ki, Bangladeş de oldukça fakir bir ülkedir ve Arakanlı Müslümanları kabul edebilecek gücü ve yeteneği olmadığı gerekçesiyle Myanmar-Bangladeş sınırını kapatarak Arakanlı Müslümanları ölüme terk etmiştir. Bugün itibarıyla Burma’da yaşayan Müslümanların nüfusunun 1,3 milyon olduğu belirtiliyor. 3 milyon kadarı da komşu ülkelere kaçmıştır ve ciddî bir sefalet içerisinde yaşamaktadır.
Çin’in enerji ihtiyacının karşılanması noktasında büyük önem verdiği Ortadoğu petrol ve gazının geçiş noktasında yer alan Myanmar, bu özelliğinden dolayı Çin’in en önemli partnerlerinden biridir. Uzun yıllar süren askerî yönetimin destekçisi Çin’di. Bu sebeple Çin’in Arakanlı Müslümanların geleceği noktasında Myanmar’a baskı yapması beklenmemelidir. Uzun yıllar boyu Myanmar’a ambargo uygulayan ve Aralık 2011’de Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ziyareti sonrası Temmuz 2012’de bu ülkeye uyguladığı ambargo ve sınırlamaları kaldıran ABD de, Çin için çok büyük önem taşıyan bu ülkeyi kendi yanına çekebilmek için Arakanlı Müslümanların durumu ile ilgilenmemektedir. Bu sebeple Arakanlı Müslümanların dertlerini halletmek Müslüman ülkelerin işidir. Suudi Arabistan ve zengin Körfez ülkeleri Arakanlı Müslümanların sefaletini ortadan kaldırabilmek için adım atmalı, nüfusunun büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu Türkiye de sahip olduğu faaliyet çerçevesinde Arakanlı Müslümanların durumunu, başta BM olmak üzere, uluslar arası aktörler nezdinde gündeme getirmelidir.
Okunma Sayısı: 1139
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı