"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İman ettim” demek yeterli mi?

FUAT TÜRKER
25 Nisan 2012, Çarşamba
Yüce Allah, “İnsanlar, (sadece) ‘İman ettik’ diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut Sûresi, 2) âyetiyle, “İman ettim” diyen kulunu dünya hayatında imtihan edeceğini bildirir. İnsanların yalnızca diliyle “Ben inanıyorum” demesi yeterli değil; Allah kullarından samimî bir iman ister. İnsanın dünyadaki görev ve sorumluluğu Allah’a iman etmek, Kur’ân ahlâkını yaşamak, Rabb’inin sınırlarını korumak ve O’nun rızasını kazanmaya çalışmaktır.
Kur’ân ve hadislerde, insanın, din ve esaslarını anlamaya ve kabul etmeye uygun fıtratta yaratıldığı ifade edilir. Henüz kâinat yaratılmadan, hiçbir insan dünyaya gönderilmeden önce ruhlar âleminde, bütün insanların ruhu, Allah’ın, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusunu, “Evet, Rabbimizsin, şahid olduk” diyerek cevaplar, söz verirler. İnsanlar işte bu şuurla dünyaya gelirler. Allah, insanı Kendisine kulluk etmek üzere “bir damla sudan” yaratmış, düzgün bir insan haline getirmiş, ona “ruhundan üflemiş”, kısa ve geçici bir süre için dünyaya yollamıştır. Fıtratı imana yatkındır, ancak şeytan güçlü ve kararlı olamayan kişilerin nefislerini telkin ve taktikleriyle etkiler.
Peygamberimiz (asm) bir hadisinde; “İman, kalben bilip tasdik etme, dil ile söyleyip ikrar etme, beden uzuvlarıyla da amel etmektir.” (Hz. Ali (r.a.) Kütüb-i Sitte) buyurur.
Dini yaşamaya karar veren insan, şeytanın kendisini saptırmak için göstereceği bütün çabaya rağmen Allah’ın dosdoğru yolunda yürümekte kararlı olduğunu ispatlamalı. Nefsinin bencil tutkularını Rabb’inin hoşnutluğuna tercih etmeyeceğini de davranışlarıyla göstermelidir.
Allah, imanı yaşamayı kabul eden kulunun karşısına sabır göstermesi gereken zorluklar çıkaracak ve göstereceği tepkilerle onu imtihan edecektir. Allah Kur’ân’da, Bakara Sûresi, 155. âyette, mü’minleri korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğini bildirir.
Kur’ân’la haber verilmesine rağmen, iman eden insanın karşılaştığı zorluklara şaşırması doğru olmaz. Yaşanan zorluklar sıradan gibi görünen günlük sorunlar ya da büyük bir felâket gibi görünen olaylar olabilir. Gerçek mü’min, tamamına imtihan gözüyle bakar, Allah’a tevekkül eder ve O’nu hoşnut edecek en uygun davranışı gösterir.
Bediüzzaman Hazretleri 23. Söz’de, “gerçek imanı” kazanan insanı şöyle tarif eder: “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir. ‘Tevekkeltü alellah’ (Allah’a tevekkül ettim) der, sefine-i hayatta (hayat gemisinde) kemal-i emniyetle (mükemmel bir emniyetle) hâdisatın (hadiselerin) dağlarvârî dalgaları içinde seyran eder (gezinir). Bütün ağırlıklarını Kadîr-i Mutlak’ın yed-i kudretine (kudret eline) emanet eder, rahatla dünyadan geçer...”
Mü’min zorluk, musîbet, belâ karşısında isyan etmez; çünkü her şey kusursuz olsa, o zaman imtihan olmaz. İmanın denenmesi ve yaşanan zorluklar karşısında imanın olgunlaşması/derinleşmesi, kısacası sağlam olabilmek için insanın zorlanması gerekir. Mü’min çetin ortamlardan, zorluklardan yılmaz, aksine onu rahmet olarak görür.
İmtihan mekânı olarak yaratılmış dünya, yaşadığımız olaylarla imtihan edildiğimiz, sonsuz hayatımıza geçiş aşamasıdır. Zorluk yaşamadan ve o zorluk anlarında Rabb’imize sadakatimizi, sabrımızı, tevekkül ve teslimiyetimizi göstermeden sonsuz mutluluğa ulaşamayız. Aşık, Allah’a olan aşkını, zorlukta gösterir. Yaşadıklarımızın imtihan olduğunun şuurunda olur ve güzel ahlâk gösterirsek, en şiddetli zorluk zamanında dahi Allah’ın yardımını umut edebiliriz.
Ne yazık ki, insan zorlukta Allah’ı anıp, kolaylıkta unutur. Mü’min zorlukta da, kolaylıkta da anmalıdır. Başına ne kadar musîbet gelirse, bunlara ‘sabır içerisinde şükrederse’ Rabb’ine o kadar yakınlaşır.
İmtihan dünyasının en büyük kazançlarından biri, iman sahiplerinin imtihanlar karşısında gösterdikleri güzel ahlâk, cesaret ve sabrın, onların ahiretteki derecelerini arttıracak olmasıdır. Bu, imtihanın her zaman mü’minlerin lehine olan sırrıdır. Bu yüzden mü’min imtihana tâlip olur. Ne kadar imtihanı olursa, o kadar ecri olur. Sevaplar en zorların, en çetin yerlerin içindedir.
Bakara Sûresi, 214. âyette bizden öncekilerin başına gelenler başımıza gelmeden Cennete giremeyeceğimizi haber verir Allah. Bu, O’nun sünneti (kanunu). Zorlu imtihanla başımıza gelen, Allah’ın sünnetidir. Allah, Cennetine almak için verir musîbeti. Eğer gerçekten iman etmişsek, o zaman çetin imtihanlara sabreder, Allah’a yalvarırız.
“...Onlar Allah’ı unuttular; O da onları unuttu...” (Tevbe Sûresi, 67) buyrulur Kur’ân’da. İmtihan olmamız, Allah’ın bizi unutmadığının işaretidir.
Okunma Sayısı: 7356
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı