"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar

14 Nisan 2025, Pazartesi 00:15
18. RİSALE-İ NUR KONGRESİ, DÜN GERÇEKLEŞEN PANELLE SONA ERDİ. AKADEMİSYENLER İMANIN HAYATA YANSIMALARINI MASAYA YATIRDILAR ANKARA’NIN EV SAHİPLİĞİNDE GERÇEKLEŞEN, UHUVVET VE MUHABBET İKLİMİNE VESİLE OLAN KONGRE YOĞUN İLGİYLE İZLENDİ.

Fotoğraflar: Erhan AKKAYA -Yeni Asya

RİSALE-İ NUR IŞIĞINDA ÇÖZÜMLER SUNULDU

Yeni Asya Vakfı Risale-i Nur Enstitüsü tarafından Ankara’da düzenlenen 18. Risale-i Nur Kongresi, "Günümüz Problemlerine Bir Çözüm Önerisi: En Büyük Hakikat İman" başlığıyla gerçekleştirildi.

İki gün boyunca her branştan akademisyenler, ilâhiyatçılar, sosyologlar modern dünyanın karmaşık meselelerine Kur’ân ve Risale-i Nur perspektifinden çözüm teklifleri sundular.

VİCDANLAR, İMANLA HAREKETE GEÇECEK

18. Risale-i Nur Kongresinin ilk gün yapılan masa çalışmalarında ağırlıklı olarak iman hürriyet irtibatı ele alındı. Hakiki imanla; baskılara, istibdata karşı konabileceğinin altı çizildi.

İmanın insanı insan ettiği, hakiki imanı elde eden adamın kâinata meydan okuyacağı belirtilerek, yaşanan zulümlere, adaletsizliklere, haksızlıklara karşı vicdanları hareket geçirecek olanın iman olduğu vurgulandı.

DEKLARASYONLAR KAMUOYUYLA PAYLAŞILDI

Kongrenin ilk günü yapılan masa çalışmalarında ortaya konan deklarasyonlar, dün kamuoyuyla paylaşıldı. Panelin açılış konuşmasını Yeni Asya A.Ş. Yönetim Kurulu ve Yeni Asya Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı İzzet Atik yaptı.

Prof. Dr. Sedat Koçak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Prof. Dr. Ömer Önbaş ve Prof. Dr. İlyas Üzüm iman hakikatinin ferdî ve toplumsal problemlere nasıl ışık tuttuğunu yorumladılar.

***

İman ne mükemmel olursa hürriyet o derece parlar

İnsanların maruz kaldığı zulümler beşer vicdanını uyandırdı. Filistin örneğinde olduğu gibi insanlık ortak paydası, bu zulümler karşısında ayaklandı. Gençlerin öncülük ettiği bu uyanış hak ve hukukun galip geleceğine güçlü bir işarettir.

18. Risale-i Nur Kongresi | En Büyük Hakikat İman

1. MASA: EN BÜYÜK HAKİKAT İMAN/FITRAT

Başkan: Doç. Dr. İlhan Cevheri
Sekreter: Op. Dr. Aytekin Coşkun
Öğr. Gör. Sebahattin Aslan
Prof. Dr. Ömer Önbaş
Eğitimci İbrahim Ersoylu
Prof. Dr. Bekir Aktaş
Prof. Dr. Sedat Koçak
Prof. Dr. Abdurrahman Ilgan
Mühendis Rifat Karaman
Yük. Müh. Süleyman Demir
Emre Baran
Safa Okay

1. Yaratılışın en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. İnsaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır.

2. İnsan fıtratı gereği, hakikatin özünü içeren hak dini elde etmezse yaşayamaz. Çünkü nihayetsiz acılara, üzüntülere muhatap olan ve nihayetsiz arzuları, emelleri barındıran bir kalp, gıdasını ve kuvvetini ancak iman hakikatlerinden alır.

3. Madem yapan bilir, bilen konuşur, o hâlde yaratan ile yaratılan arasındaki en yüksek münasebet, vahiy ve fıtrat gibi iki metin esasa istinad eden İslâm’dır. Zira Kur’ân, her temiz fıtratın kabul edeceği hakikatler manzumesidir. Vicdanın huzuru, kalbin rahatı ancak onun nurları ile olur. 

4. Her doğan İslâm fıtratı üzere doğar. Fıtrat; Allah Teâlâ’nın mahlûkatı kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hâl, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır. Adeta Allah’ı tanıma potansiyeli için verilen bir yapı taşıdır, bir işletim programı olarak insanda derc edilmiştir. 

5. Fıtrat ve vicdanda nokta-i istinad ile nokta-i istimdad, iki hakikat-i zaruriyedir. Bu iki nokta olmazsa ruh-u beşer, en süflî, en bedbaht bir mahluk olur.

6. İnsan, temiz fıtratının gereği olarak sağlam bir imanla Cenab-ı Hakk’a inansa ve salih amelle O’nu sevdiğini gösterse, rahmetine iltica edip kudretine dayansa, vahşetlerle dolu olan dünya, bir tenezzüh yerine döner ve ahiret saadetini netice veren manevî bir ticaret yeri olur.

7. İnsan, Cenab-ı Hakk’ın antika bir sanatı ve en nazik ve nazenin bir kudret mucizesi olup, O’nun bütün isimlerinin cilvesine mazhar, kâinatın küçültülmüş bir misali suretinde yaratılmıştır. 

8. Kâinattaki her bir zerre fıtratı gereği, nihayetsiz bir hikmet, ilim, irade, kuvvet ve kudret çerçevesinde hareket ederken, insan nasıl olur da fıtratına zıt bir şekilde isyan içinde olabilir! Rum Suresi 30. ayette, “(Rasulüm) Sen yüzünü Hanif olarak dine, Allah’ın insanları yarattığı fıtrat üzere çevir” diye emredilmiştir.

9. “Biz hayatın her bir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz; bize karışma” anlayışı ile hedonizm gibi fıtrata zıt hayat tarzları, insaniyeti yüksek mertebesinden düşürmüştür. Bu anlayışla basit bir dünyevî haz, nazarlarda çok büyütülür ve ehemmiyetli bir imanî meseleye tercih edilir.

10. “Ben neyim, nereden geliyorum, nereye gidiyorum, vazifem nedir?” gibi fıtratın en ehemmiyetli meselelerini unutturmak için ehl-i dalâlet ve sefahat, cazibedar propaganda ve reklamlarla toplumun ve fertlerin nazarlarını, hayat hırsı ve zevkine odaklayarak aklı, kalbi ve lâtifeleri susturup dinsizlik planını devreye sokarlar. Bu dehşetli planlara karşı ancak Kur’ân’ın hakikatlerini asrın idrakine sunan Risale-i Nur mukabele edebilir.

***

2. MASA: İMAN VE GENÇLİK

Dr. Salih Aytemur Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Sebahattin Yaşar Harran Üniversitesi (Yönetici Yardımcısı)
Dr. Öğr. Üyesi M. Said Bayraklılar Siirt Üniversitesi (KATILAMADI)
Doç. Dr. Halil İbrahim Şengün Dicle Üniversitesi
Mustafa Gökay – Hukukçu
Prof. Dr. Ahmet Battal Ankara Hacıbayram Veli Üniversitesi 
Ali Bayır – Hukukçu 
Dr. Zübeyir Ünlü – Yük. Tek. Enst. (Yönetici)
Bülent Adil (KATILAMADI)
Dr. Ahmet Sözeri - İstanbul Üniversitesi
Dr. Mustafa Gönüllü - Tabib
Dr. Mehmet Mazhar Yıldız 
Dicle Üniversitesi (KATILAMADI)
Sefa Kılıç
Furkan Enes Durak
Emre Fatih Alkan (Masa Sözcüsü)

1. Gençlik, kıymetli, lâtif, şirin ve güzel bir nimet-i İlâhiyedir; dinî vazifesini yapıp gençliğini kötüye kullanmayanlar için iki dünya saadetini kazanmaya vesiledir.

2. Peygamberimiz (asm), “Gençlere hayırla muamele etmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü onların kalpleri çok hassastır. Allah beni müsamahakâr Tevhid dini ile gönderdi. Yaşlılar bana karşı çıkarken, gençler beni destekledi.” (Tirmizî) buyuruyor. Doğru iletişim kurulduğunda ve fırsat verildiğinde gençler iman hizmetini bugün de omuzlamaya hazırdır.

3. Gençlerin şahsiyeti iman dersleriyle ailede şekillenir. Bediüzzaman Said Nursî, annesini en esaslı ve sarsılmaz dersler veren muallim olarak tarif eder ve “Bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esâsiye müşahede ediyorum” diyerek annelerin çocuk eğitimindeki rolüne dikkatleri çeker.

4. Yeryüzündeki savaşlar, insanların maruz kaldığı zulümler ve Filistin’de on binlerce insanın soykırıma uğraması, beşer vicdanını uyandırdı. Aynı din mensubu olmasalar da insanlık ortak paydası, bu zulümler karşısında ayaklandı. Gençlerin öncülük ettiği bu uyanış hürriyete, adalete, barışa, hak ve hukukun galip geleceğine güçlü bir işarettir.

5. Günümüz gençliğinin özelliği baskı ve otoriteyi sevmemesi, hürriyetine düşkün, iletişime ve gelişime açık olmasıdır. Gençler, onların iradelerini yok sayan, tercihlerini önemsemeyen, onlara değer vermeyen, tolerans aralığı dar ve en önemlisi şefkatsiz insanlarla iletişime kolay geçemezler.

6. Araştırmalara göre dünyevîleşme ve dinin siyasete alet edilmesi gibi sebepler, gençlerin dinden uzaklaşmasını netice vermektedir. Vaaz ve hutbelerde güncel siyasetten uzak durulmalı ve imanı esas alan konulara öncelik verilmelidir.

7. Genç nesillere yapılacak en güzel hizmet, aklı ikna, kalbi tatmin eden iman derslerini vermek, hak ve hakikati aramayı ve hukukuna sahip çıkmayı öğretmektir. 

8. Gençlikteki his ve hevesin kör olduğu gerçeği, hedonik, hazcı tüketim ahlâkını ve nihai olarak marka bağımlılığını beraberinde getirmektedir. Bu durumun uzun vadede gençlere mutsuzluk ve tatminsizlik getirdiği uygun üslupla anlatılmalıdır. “Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet, yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur.”

9. Gençlerin, vicdanına dokunmayan, empoze edilmiş, sorgulanmamış bir İslâmiyet’i değil; iman esaslarıyla beslenmiş, vicdanları harekete geçiren, gencin hür iradesiyle tercih ettiği, ebeveynin yalnız temsil ve tebliğ makamında olduğu bir İslâmiyet’i kabul etmesi esastır.

10. Sosyal medya, hayatın merkezinde olmak yerine bir araç olmalıdır. Zaman, gençliğin en kıymetli sermayesidir; harcanmak için değil, anlamlı hedeflere yönelmek için verilmiştir. Gençler, algoritmaların değil hakikatin izinden gitmeli; öğrenmek, gelişmek ve etki bırakmak için bu mecraları kullanmalıdır.

11. Dinsizliği gaye edinen ideolojik yapılar, gençlerin imanını çalmaya yönelik sosyal ağlar dahil her türlü aracı kullanmaktadır. Aynı mecralar kullanılarak, profesyonelce hazırlanmış müsbet içerikler üretilmeli ve gençler doğru kaynaklarla buluşturulmalıdır.

12. Bediüzzaman, en tesirli muallim annemdir diyor. Annelerin dünyevileşmeden en çok etkilenenlerden olduğu ve şefkatini dünyevî şekilde kullanma eğilimi arttığından annelere iman, namaz ve dinî bilgiler verebilecek ve teşvik edecek bir konuma gelmesi sağlanmalıdır.

13. Gençler, kendilerine yapılacak nasihatlerde dışarıdan buyurgan, emir kipli cümlelerden ziyade, içeride vicdanı harekete geçiren, düşünmeye, tahkik etmeye sevk eden ve nezaketli, saygılı nasihatlere daha duyarlıdırlar. Risale-i Nur dersleri, vicdanları damara dokundurmadan harekete geçirir.

14. Nur talebesi gençler, kitap odaklı bir hayat yaşarlar. Kaynağını imandan, Kur’ân’dan alan yüksek vicdan taşırlar. Kul hakkına ciddi riayet ederler, karıncayı bile incitmekten çekinirler. Bu onların ders aldıkları eserlerdeki vicdan inceliğindendir.

15. Hür vicdan, sorgulayan, okuyan, düşünen, tefekkür eden, başkalarının da hukukunu gözeten bir insan idealindedir. Hemcinsinin hayat hakkını gasbeden, zalim, hukuk bilmez, gaddar yöneticiler merhametsiz, şefkatsiz, vicdansız anne babaların yetiştirdiği, insanlıktan nasibini almamış mahluklardır. İnsan olmak, hiçbir durumda vicdanını kaybetmemektir.

16. Risale-i Nur, vicdanı, fıtrat-ı zişuur olarak tanımlar. Her insan İslâm fıtratı üzerine dünyaya gelir. Sonra onun anne baba ve sosyal çevresi onun vicdanını şekillendirir. Çocuk, anne baba vicdanını kopyalar. Böylece vicdanlı anne babaların vicdanlı çocukları olur.

17. Bediüzzaman Said Nursî “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder” diyerek gençlerin eğitiminde taassuba, şüphe ve hileye yer olmayan bir formül üretir.

18. Tarihte insanlığa kan kusturmuş, katliamlara imza atmış diktatörlerin, devlet başkanlarının, komutanların hayatları incelendiğinde, çocukluk yıllarında adam yerine konulmamış, sevgi görmemiş, ezilmiş vicdanlara sahip kişiler olduğu görülür. Bu sebeple gençlere şefkatle yaklaşmak esastır. Yarınlarımız, bugün dizimizin dibinde büyüyen gençlerin eliyle şekillenecektir. 

19. Genç açısından vicdanın dört unsuru olan zihni marifetullahta, hissi muhabbetullahta, iradeyi ibadetullahta ve lâtife-i Rabbaniyeyi müşahedetullahta kullanmak, ideal genci ortaya çıkarır.

20. Risale-i Nur talebelerinin pek çoğunun hayatına bakıldığında ciddi değişim dönemi gençlik yıllarıdır. Bu yıllar, üniversite ve şahs-ı manevîyi tanıma yıllarıdır. Her yaş döneminde vicdanı eğitmek, geliştirmek ve tekamül ettirmek mümkündür.

21. “Bu milletin ve bu vatanın hayat-ı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halâs etmek için, beş esas lâzımdır ve zarurîdir: Birincisi merhamet, ikincisi hürmet, üçüncüsü emniyet, dördüncüsü haram helâli bilip haramdan çekinmek, beşincisi serseriliği bırakıp itaat etmektir.” Dolayısıyla eğitimde bu esaslara yönelik politika ve uygulamalara yer verilmelidir.

22. STK’lar ve Diyanetçe namaz konusu gündemi oluşturularak topluma ve özellikle gençlere yönelik formatı belirli ve görevlilerin format dışına çıkmadan, görevlilerin rıfk-mülâyemet esas alan kişilerden seçilerek programlar yapılmalıdır. Namaz konusu ilköğretim, lise ve üniversitelerde kompozisyon konusu yapılarak namaza ilgi çekilmelidir.

23. Günümüz gençliğinin özelliği baskı ve otoriteyi sevmemesi, hürriyetine düşkün, teknolojiye, iletişime ve gelişime açık oluşudur. Rizomik düşünce; gençliğin fıtratına ve iman hizmetine katılmasına uygun, özgür, adil, şeffaf, demokratik ve dünya çapında bir hizmet ağı oluşturmaya müsait bir yapılanmadır. 

24. Büyük İslâm âlimi Said Nursî’nin iman hizmeti, şeyh/şahıs/lider odaklı değil, rizomik düşünceye uygun, müsbet hareket tarzında, ilim ve kitap odaklı bir hizmete çevirmesi çok dikkat çekici ve özgündür. Telif ettiği Risale-i Nur Külliyatında ferdi, toplumu ve bütün insanlığı, özellikle gençliği ilgilendiren can alıcı meseleleri ele almış, menfaat veya siyaset odaklı değil; fıtrat ve Kur’ân merkezli çözümler sunmuştur.

25. Son dönemde bazı menfi sebeplerle iman hizmetine koşan gençlerin sayısı azalmış gibi görünse de gerçekte gönüllülük ve ihlas arttığından kalite yükselmiştir. Barla tipi hizmet erlerinin sayı ve kalite ilişkisine benzeyen bu durum ümidimizi arttırmaktadır.

26. Gençlerde akıldan ziyade hisler hâkimdir. Oysa eğitim sistemimiz gençlerin duygusal ve sosyal zekâlarından çok bilişsel zekâlarına yönelmektedir. Bu yanlış yönelimin olumsuz etkilerinden kurtulma noktasında sosyal ve duygusal gelişime en az akademik gelişim kadar önem verilmelidir.

27. Aileler, çocuklarını sosyal medyanın karanlık denizine terk etmemelidir. Günümüz dünyasında çocuklar, farkında olmadan kirli içeriklerin içine sürüklenebiliyor. Ailelerin görevi, sadece sınırlar çizmek değil, bir pusula olmaktır. İnterneti tamamen yasaklamak yerine, çocuklara dijital dünyanın tehlikelerini anlatmak ve bu dünyada yönlerini kaybetmemeleri için rehberlik etmektir. Bilgisizce bir özgürlük değil, bilinçli bir yön buluş… Aile, çocuğunun yanında duran bir yol arkadaşı olmalı; onu sosyal medyanın dalgalarına bırakmamalı, yönlendirmeli, anlamalı, desteklemelidir.

28. “Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler, his ve heves ise kördür akıbeti görmez.” Bu sebeple fani zevkleri baki lezzetlere tercih eder. Gencin coşkulu duygularını, yüksek enerjisini ve zamanını doğru ve iktisatlı kullanılabilmesi imanla ve iman hakikatleri dairesinde yer alabildiği ölçüde mümkündür.

29. İman hakikatleri zamanın gerektirdiği uygun araçlarla ve gençliğin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde oluşturulacak hizmet modelleri ile gençlerin bulunduğu mecralarda da hizmet faaliyetleri gösterilerek yaygınlaştırılabilir

30. “İman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar.” Parlak bir hürriyet vicdanı geliştirir. Gelişmiş bir vicdan ise gençlerde doğru davranışlar ortaya çıkarır.

***

3. MASA: İMAN VE İNSANİYET İLE HAYAT

Yönetici Prof. Dr. Şevki Adem
Sekreter Muhammed Yusuf Akbaş
Prof. Dr. Hakan Murat Arslan
Doç. Dr. Ömer K. Morgül
Doç.Dr. Abdulnasir Yiner
Dr. Öğretim Görevlisi Ahmet Küçük
Mustafa Akça
Abdülbaki Çimiç
Av. Erdoğan Çelebi
Av. Ali Bengi
Mustafa Emre Arslan
Taha Selman Karadağ

1. İman, birey ve toplum için hakiki adalet ve medeniyet inşasının temelidir.

2. İman, sadece vicdanî bir inanış değil, hayatı anlamlandıran bir bilinç ve sorumluluktur.

3. Risale-i Nur, temelde iman hizmetini görmekle beraber, hayat ve şeriat dairelerini de ihya eder.

4. Bediüzzaman’a göre dünya barışı ancak iman, ahlâk ve adalet temelleri üzerine kurulabilir.

5. Müsbet iman hizmetinde Allah’ın rızası esastır. Dünyaya ait neticeler aslî gaye olamaz.

6. Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı Allah’ın rızasına uygun yaşamaktır

7. Cemaatler menfaat odaklı değil, ihlas ve müsbet hareket temelli sivil toplum unsurlarıdır.

8. Hâzır medeniyet, hakiki medeniyet olan İslâmiyet ile kemal bulur.

9. Hürriyet imanın özelliğidir. Hürriyetin olmadığı yerde insaniyet gelişemez. Baskıcı rejimlerde hak ve hürriyetler zarar gördüğü gibi insanlık onuru da zarar görür.

10. Başarı ve mutluluk için tercihlerimizde, delil ve akıbete bakmak gerekir. Bu da ahiret inancı ile mümkündür, nefis hazır lezzeti tercih ettiğinden akibeti görmez. 

11. Demokratik toplumlarda en temel hak olan hürriyet, ancak nefsin esaretinden kurtularak hakiki manasına kavuşabilir.

12. İman zaafiyeti tabiatperestlik ve maddeperestliğe o da israfa ve kanaatsizliğe yol açar.

13. Hakikatı arama meyli olan Cüz-i İhtiyari’nin istimali ile kalbe ilka edilen iman hidayete eren insan iki cihan saadeti olan doğru İslâmiyete ulaştırır.

***

4. MASA: İMAN VE TEVHİD

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç (Düzce Üniversitesi) (Oturum Başkanı)
Muttalip Aslan (Öğretmen) (Sekreter)
Prof. Hasan Bal (Emekli Öğretim Üyesi) 
Prof. Dr. Hüseyin Uzun (Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi)
Prof. Dr. Nureddin Abut (Kocaeli Üniversitesi)
Dr. Öğretim Üyesi Ömer S. Sevinç 
Dr. Öğretim Üyesi Ümit Acar (Ankara Yıldırım Bayezid Üniversitesi)
Caner Kutlu (Bursa, Yazar)
Mahmut Arslan (Elektrik Mühendisi)  
M. Emin Sinoğlu (Konya, Öğrenci)
Sözcü: Caner Kutlu

1. Yaratıcının tek olduğu inancını ifade eden tevhid, İlâhî dinlerin ve peygamberlerin ilk ve esas davasıdır, kalpleri bütünleştirir ve nurlandırır. 

2. Risale-i Nur Külliyatı hakiki tevhid inancını kazandırır ve kuvvetlendirir. Hakiki tevhid inancına sahip olan, hiçbir vesvese veya bâtıl fikirle sarsılmaz. 

3. Hakiki tevhid sahipleri, her şeyin üstünde Cenab–ı Hakk’ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur.

4. Varlığın her bir unsuru, Cenab–ı  Hakk’ın esmasının, kudretinin ve birliğinin bir tecellisidir. 

5. Tevhid inancı; insanın Rabbine, kendisine, çevresine ve bütün mahlûkata karşı sorumluluk bilincini geliştirir. 

6. Sebepler yaratıcı olamaz. Tevhid ve ehadiyet isterler ki esbab ellerini çeksinler tesir–i hakikiden.

7. Kâinattaki bütün varlıklar, Allah’ın birer sanat eseri ve marifetullaha pencereler açan birer tevhid delilleridir. 

8. Kâinattaki tevhid mühürlerinin tefekkürü, Allah’ın esma ve sıfatlarını tanımayı netice verir.

9. Tevhid inancı, Allah’ın yarattığı bütün varlıkları sevmeyi ve dostluk kurmayı netice vermelidir. 

10.  İnsan tevhid nazarıyla kâinattaki varlık ve sistemleri incelerse, hem hayatını kolaylaştıracak teknolojik yenilikleri, hem de tevhide dair delilleri keşfedecektir.

11. Tevhid inancı; kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, birlikte yaşama gibi toplumsal hayatın ortak değerleri etrafında kenetlenmeyi gerektirir.

12. Tevhid inancı, zulümleri önlemek ve dünya barışını sağlamak için birlikte yaşama ve ortak hareket etme bilincini geliştirir.

***

5. MASA: İNANÇLA İLGİLİ SORULAR

Prof. Dr. Fikret Yükselen (başkan)
Metin Şencan (sekreter)
Prof. Dr. İlyas Üzüm
Prof. Dr. Etem Köklükaya
Op. Dr. Emin Cenan Coşkun
Dr. Mustafa Usta
Dr. İntizam Seyda Durgun 
Av. Suphi Uğur Çörekçi
Mehmet Seyda Kılıç 
Fatih Enes Batur

1. Günümüzde inançla ilgili soruların önemli bir kısmı maddeci bilim ve felsefî anlayışlardan kaynaklandığı için klasik metinleri yalnızca aktarmak yerine, akıl-vahiy, din-bilim ilişkisine dayalı, tutarlı ve ikna edici cevaplar üretilmelidir.

2. Risale-i Nur, iman hakikatlerini; kâinat, Kur’ân, risâlet ve vicdan ekseninde delillendiren yaklaşımıyla kapsayıcı ve ikna edici bir metodoloji sunmaktadır.

3. Hz. Muhammed (asm) ile ilgili soru ve eleştirilere cevap verirken öncelikle nübüvvet ve uluhiyetin sahih bir şekilde temellendirilmesi, ardından bu tür konuların ele alınması gerekmektedir.

4. İnançla ilgili soruları cevaplandırmada, Kur’ân’ın açıkça belirttiği üzere imanın “gaybî” olduğundan hareketle nasıllığından ziyade tahkik ederek kabulüne odaklanılmalıdır.

5. Ateizm, deizm ve agnostisizm kaynaklı itikadî savrulmalar, akıl-vahiy temelli imanî hakikatlere yeterince ulaşılamamasından meydana gelmektedir. Risale-i Nur, bu teması sağlıklı ve güçlü biçimde sağlamada etkin bir işlev görmektedir.

6. Allah’a imana dair bazı şüphelerin temelinde, yanlış uluhiyet tasavvurları bulunmaktadır. Risale-i Nur’un, mutlak, zaman ve mekândan münezzeh, “kâinat cinsinden olmayan,” marifetullah anlayışı bunları tashih etmektedir.

7. Hastalık, kaza ve afet gibi musibetlerle ilgili soruları tahlil ederken, bunların kadere bakan yönüyle “İlâhî irşad, ihtar ve imtihan ile günahlara kefaret” boyutları dikkate alınmalıdır. 

8. Kader inancı ile soru ve tartışmalar ya Allah’ın ilminin sonsuzluğunu hesaba katmamaktan ya da kulun irade sahibi olduğunu dikkate almamaktan ileri gelmektedir.

9. Kader ve cüz-i ihtiyârî imanın en girift noktalarından olup, imanın son sınırını teşkil eder. Bu yüzden kader meselesi, iman esasları bağlamında son aşamada ele alınmalıdır.

10. Küfür, bütün varlıkları Allah’ın vazifeli bir memuru olmaktan çıkartıp kâinatın yaratılış gayesine aykırı olarak anlamsız hale düşürdüğünden nihayetsiz bir zulümdür. Dolayısıyla ebedî bir azapla cezalandırılması adalete uygundur.

11. İnsan, İlâhî isimleri öğrenmekle mükellef bir varlık olarak, teknolojileri emanet bilinciyle yönlendirmeli; yapay zekâ ve metaverse gibi dijital teknolojileri, iman ve hikmet eksenli bir sorumlulukla kullanmalıdır.

12. Yapay zekâ, dinî inancı güçlendirme ve kültürel anlayışı arttırma potansiyeli taşımakla beraber, imanî manipülasyon, hakikatin bulanıklaşması ve toplumsal ayrışma gibi ciddi riskler barındırır. Bu sebeple, söz konusu teknolojiler geliştirilirken İslâmî etik, insan onuru ve şeffaflık ilkeleri mutlaka gözetilmelidir.

13. Ahiret inancı; sadece nakille değil insanın yaratılışı ve bahardaki diriliş gibi örneklerle temellendirildiğinde haşre dair tereddütler önemli ölçüde giderilir.

14. Hadislerde ahirzamanda gerçekleşeceği ifade olunan olaylara dair sorular Kur’ân ve Sünnet’in bütünlüğü, akl-ı selim ve dünyanın imtihan yeri olduğu gibi hususlar dikkate alınarak cevaplanmalıdır.

15. Âlemde asıl olan hayırdır; şer, kötü ve olumsuz diye gördüğümüz olaylar başta iyiliği fark etmek ya da iyiliğin derecelerini anlamak olmak üzere birçok açıdan kaçınılmazdır. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”

***

6. MASA: HANIMLAR MASASI: Ahiret inancı, gençlerin dünyevîleşmesini engeller

Katılımcılar:

Yasemin Yaşar
Zeynep Toprak
Tuba Çiftçi
Zeynep Sueda Abaklı
Gamze Karatay
Zehranur Yıldız
Gülnur Tercan
Zeynepnur Yalabık
Asya Nur Demirel
Aydan Gün
Sevil Yücel
Dilanur Vardar
Özlem Önder
Sueda Uçar
Melike Nur Sağnak
Halide Keçeli
Nuriye Üner
Fatma Nur Öztürk
Ayşenur Sözeri
Zeynep Demirel (M1)
Rüveyda Karataş (M1)
Zeynep Toprak (M3)
NursedaYaşar (M3)
Nuran Tuba Karaman 

18. Risale-i Nur Kongresinin 'Hanımlar Masası' sonuç bildirisinde"Ahiret bilinci, gençlerin dünyevîleşmesini engeller; ölüm, Cennet ve Cehennemgerçeğini sıkça zikretmek, gençliği sorumluluk şuuruna eriştirir" denildi.

1. Gençler, var olan enerji ve potansiyellerini doğru istikamette kullanmaları hususunda, toplumun aktif bireyleri hâline gelmeli ve onlara kabiliyetlerine göre sorumluluklar verilmelidir.

2. Pozitivizm düşüncesi, dinin işlevini kaybettirmektedir. Gençlerin imanına ve din algısına zarar vermektedir. Risale-i Nur, gençlerin imanını kuvvetlendirmek için çok önemli bir karşı kuvvet oluşturmaktadır.

3. Gençliğin dijital platformlarla kurduğu ilişki, bilinçli kullanım ile terakki vesilesi; kontrolsüz tüketimle ise sosyal, psikolojik ve ahlâkî buhranların sebebi hâline gelmektedir. Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur Külliyatı’nda sunduğu manevî reçeteler, dijital çağın gençleri için sağlam bir rehberdir. Gençlerin dijital okuryazarlık düzeyleri arttırılmalı; mahremiyet, etik, sorumluluk ve maneviyat temelli bir dijital bilinç inşa edilmelidir.

4. Sınırsız özgürlük arayışı, gençliği meşrû daireden uzaklaştırmaktadır. İrade terbiyesi ve asıl hürriyetin ubûdiyet içerisinde olduğunu bilmekle, gençler helâl dairedeki keyfe iktifa ederler.

5. Zahirî bir hiffet içinde modernitenin çeşitli özgürlüklerini hudutsuzca deneyimlemek isteyen genç, şeytanın binler baskısı altına girmekte ve nefs-i emmaresine esir olmaktadır. Bu hâlden kurtulmanın yegâne çaresi, âdâb-ı şeriat ile terbiye edilmiş tahkikî bir imandan geçmektedir.

6. Aile, din ve iman eğitimi verirken gençlere herhangi bir baskı uygulamadan, helâl dairedeki keyfin vücudunu ve genişliğini göstermelidir. “Yükleri bize yükleyen değil, yükleri bizden alan bir din” anlayışına sahip olunmalıdır.

7. Eğitimci, bilgi veren değil; rehber olan kişi olmalıdır. Eğitimci, ihlâsla ve samimi iletişim ortamları oluşturmalı, muhatabın seviyesine göre konuşmalı, kendini sürekli güncellemeli ve kabiliyetlere göre alternatifler sunabilmelidir. Kalp, akıl, ruh ve vicdanlara hitap etmelidir.

8. İnsanda fıtraten mevcut olan hissiyat ve kuvvelerin sahibinin kendisi olmadığını bilmek ve bunları sahib-i hakikîsine verebilmek için hürriyetin enaniyet ekseninde değil, ubûdiyet çerçevesinde şekillenmesi gerekliliğini fark etmesi önem arz etmektedir.

9. Varlık arayışındaki gencin “Ben kimim?” sorusu; varlığını var edeni bulana kadar devam eder. Kendini yaratanı kendiyle bulduğunda büyük bir rahatlama yaşar. Rabbini bilen kendini bilir, kendini bilen haddini bilir.

10. Gençlik imanla bâkî kalır. Kur’ân rehber, İslâm, çözüm. Çağrı, gençler iman hakikatlerini Risale-i Nur ile keşfetmeli.

11. Ahiret bilinci, gençlerin dünyevîleşmesini engeller; ölüm, Cennet ve Cehennem gerçeğini sıkça zikretmek, gençliği sorumluluk şuuruna eriştirir.

12. Gayesiz bir gençlik, geçici lezzetlere kapılır; geçici olan her haz, bedel ödetir. Her genç, yüksek bir gaye-i hayal edinerek hayatını anlamlandırmalıdır.

13. Gençlere, akıl ve his cihazlarının işleyişini öğretmek; bu duyguların doğru ve dengeli şekilde kullanılmasına katkı sağlar. Çünkü kullanım kılavuzuna bakılmadan kullanılan teknolojik aletlerde, deneme-yanılma yöntemiyle hareket edildiğinde bozulma ihtimali artar.

14. Yaratıcı olmadığını bilen Firavun’un, sahip olduğu iktidarla kendini toplumun terbiye edicisi ilân etmesi, nasıl ki şirkin en tehlikeli biçimiyse; bugün de tevhid şuurundan uzak her otorite, benzer bir ilâhlaştırma eğilimini farklı boyutlarda sürdürmektedir.

15. Tevhid inancı insanı çokluklar arasında savrulmaktan, zihinsel ve ruhsal bölünmüşlükten kurtarır; kişiye bütünlük ve istikamet kazandırır.

16. Modern psikoloji teslimiyetin faydalarını keşfedip kullanırken, imanımızdaki derin teslimiyeti neden psikolojik dayanıklılığımızı güçlendirmek için kullanmıyoruz?

17. Gençlik dönemindeki ifrat ve tefrite giden duyguları istikamette tutabilme yöntemlerinden birisi de, istiğfar ve "Bismillahirrahmanirrahim" kelâmı ile Allah'a ilticada bulunmaktır.

18. Allah'ın her esması hüsnadır, güzeldir. İnsan hakiki imanı elde ederse mahlukatı ve masnuatı yani Esma ve hüsnayı birlikte okuyabilir. Hikmet ve ahenk buradan çıkar.

19. Esma-i İlahiyi görüp Hüsn-ü nukuşunu göremeyen insan zamanla körleşir. Varlıktaki Tevhid mührünü görüp Sanii ıskalayan, nakşı görüp Halıkı ıskalayan hakiki imanı elde edemez.

20. Her cümlede bir fiil, her fiilin arkasında bir fail vardır. Tüm bu isimleri okumak, öğrenmek ve mânâlarını keşfetmek; kâinat kitabını ve onun müellifini anlamaya, insanın hissen ve aklen kendini tanıyarak kabiliyetlerini inkişaf ettirmesine vesile olur.

21. Said'ler, Hamza'lar, Ömer'ler, Osman'lar, Tahir'ler, Yusuf'lar, Ahmed'ler, Zübeyir'ler ve bu masa çalışmasına katılan gençler, Risale-i Nur'daki iman hakikatlerine ihtiyaç duyduklarını gerek hayatları gerekse söylemleri ile belirtmişlerdir. Bu masa çalışmaları bunun bizzat tecessüm etmiş ve gençliğin medar-ı şerefi olmuş bir örneğidir.

22. Tevhid, insanın ruhunu hakiki hürriyete ulaştıran en temel ilkedir. Bu hakikatin günümüzde en canlı örneği Filistinli Müslümanlardır. Onlar, en ağır imtihanlar içinde dahi Allah’a teslimiyetle dimdik ayakta durarak, tevhidin insan ruhunda nasıl bir Cennet iklimi oluşturduğuna canlı birer şahittir.

Okunma Sayısı: 1476
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı