"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anadİlde düşünme,konuşma ve eğİtİm

Faruk SOYLU
13 Aralık 2010, Pazartesi
Geçenlerde değerli araştırmacı ve yazar Vehbi Horasanlı’nın “Lisân-ı mâderzad (anadil)” başlıklı ve anadilde eğitimin önemini vurguladığı yazısını1 takdir ve keyifle okudum. Resmî dil dışındaki anadiller konusu, neredeyse bir asırdır Türkiye’de ihmâl edilen ve görmezlikten gelinen bir konudur. Türkiye kamuoyunda bu konuya değinmek isteyen insanlar, niyet ve maksatları ne olursa olsun, maalesef sık sık suçlanmaya maruz kaldıkları için, anadilde eğitim konusunu insan hâk ve hürriyetleri açısından ele almaya pek az kimse cesaret edebildi. Hep özel sohbetlere mahsus bir konu olarak kaldı. En doğrusunun milliyetçe Türk olanların bu konuya el atmasını ve konunun önemine dikkat çekmesini şahsen bekleyip durdum. Bunun daha ikna edici, etkili ve yararlı olacağını düşündüm.
 
Aile içinde Türkçe’den farklı bir anadili edinerek okul çağına gelen ve okulda Türkçe’yi öğrenen bir vatandaş olarak okul hayatımda ve büyüme sürecimde yaşadığım sıkıntılardan yola çıkarak, önce anadil ile ikinci bir dilde düşünme ve ifade etme süreçlerini karşılaştırmak istiyorum. Ardından anadilde eğitim konusunun gerekliliğine ve anadilde eğitimin verilmesi için atılabilecek bazı adımlara değinmek istiyorum.

Kendim de Türkçe’yi ilkokulda öğrendim. Şimdi bu vesileyle çocukluk yıllarıma hayalen dönüp baktığımda dil ile ilgili pek çok üzücü hatıram olduğunu gördüm. Okuldaki ilk günlerim tam bir felâketti. Âdeta ormanın ortasına bırakılmış bir çocuk gibiydim. Büyük ağabeyim beni Güneydoğu’da şimdi il olan bir ilçemizde Devrim İlkokuluna kayıt için getirdiğini, bir öğretmenle konuştuktan sonra beni bırakıp gittiğini ve yerleştirildiğim sınıfa gelen bir öğretmenin konuşmalarından hiçbir şey anlamadığımı hatırlıyorum. Günler, haftalar boyunca derste sadece diğer çocukların yaptıklarını yaptığımı ve öğretmenin tahtaya yazdıklarını deftere yazdığımı ve her gün okulun bitmesini dört gözle beklediğimi unutamıyorum, çünkü ne öğretmenin anlattıklarını anlayabiliyor, ne de sormak istediklerimi sorabiliyordum. İletişimdeki kopukluğun daha doğrusu iletişim yokluğunun hâkim olduğu bu eğitimin öğrenci ve öğretmen için ne kadar sıkıcı ve zor olduğunu, ancak o durumu yaşayanlar bilir. En sevdiğim derslerin kendi kendimize resim yaptığımız Resim dersi ile bol bol mendil kapmaca oynadığımız Beden Eğitimi dersi olduğunu ve bunun sebebinin öğretmenle ve sınıf arkadaşlarımla Türkçe konuşmak zorunda kalmadan bunları yapabilmemiz olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Zaten bir süre sonra evimize yakın bir başka ilkokul açılmıştı ve adı 19 Mayıs olan bu yeni okula sınıftan gitmek isteyen ilk gönüllü öğrenci olduğumu hatırlıyorum. Gerçi yeni okulda da pek değişen bir şey olmamıştı. 2’nci sınıfta iken elimi ısırdığı için bir arkadaşımla kavgaya tutuştuğumu gören bir öğretmen sebebini sorduğunda “ısırmanın” nasıl söyleneceğini bilemediğimden derdimi Türkçe anlatamamış, kendisi de Kürtçe’yi bilen bir öğretmen olduğunu bildiğimden durumu Kürtçe anlatmaya çalışmış; ama hemen “Türkçe konuş!” ihtarıyla karşılaşmış ve bir de tokat yemiştim. Haklı iken suçlu muamelesi görmüştüm. İlkokulun 4 ve 5’inci sınıflarında ancak orta düzeyde bir Türkçe konuşmayı öğrenebildim. Ortaokulda ise derslerde hakkında konuşmak istediğim fikirleri önce zihnimde hangi sözlerle dile getireceğimi tasarlayıp, sonra da o sözleri ezbere dile getirdiğimi hatırlarım. Haliyle konuşmalarım akıcı olmazdı. Ortaokul ve lisede kompozisyon derslerinde yazılı kâğıtlarımda öğretmenlerimin yaptığı düzeltmeleri de hatırlıyorum. İsmin hâl eklerini doğru bir şekilde kullanamadığımı kompozisyon hocam bana söylemişti. Bunun gibi daha pek çok konuda dili doğru kullanma ve kendimi ifade etme sıkıntısını yıllarca yaşadım. Düşüncelerimi ifade etmekte akıcılıktan mahrum olmanın dezavantajlarını çok gördüm. Tartışmalarda aynı anda hem düşünmeyi, hem de konuşmayı birlikte yürütememenin eksikliğini hep hissettim.

Bu yaşadıklarım aslında bir tesadüf değildi. Eğer kullanılacak dil anadil değil de sonradan öğrenilen ikinci bir dil ise, düşünceyi akıcı ve hızlı bir biçimde ifade etmekte bu tür sıkıntıların yaşanabileceği, ikinci dil ve yabancı dil öğrenme süreçleri üzerine araştırma yapmış ya da uzman olan insanların malûmu olan gerçeklerdir.

Anadilin insan eğitimindeki öneminin çok büyük olduğunu inkâr edemeyiz. Anadilini konuşurken insan zihninde ve kalbinde üretilen düşünce ve duygulara söz elbisesini giydirmek fazla zaman almaz. Dimağ ve zihin öncelikle mânâ ve fikir üretir ve bu mânâ ve fikirleri ifade etmek çok hızlı bir biçimde gerçekleşir. Fikir üretimi anadildeki kavramlarla ve kelimelerle şekillendiği ve anadile ait kelimelerin hatırlanma süresi ikinci dildeki kelime hatırlama süresine nazaran çok kısa olduğundan anadille düşünce üretimi çok kısa bir zamanda meydana gelir. Belki bu işlem zihinden dile aktarma anında adeta kendiliğinden gerçekleşir. Oysa sonradan öğrenilen bir dilde kelimelerin ve kavramların hatırlanması ve düşüncelerin bunlarla oluşturulması süreci daha uzun bir zaman alır. Kişinin düşüncesini dile getirme işlemleri de daha yavaş gerçekleşir. Konuşma ve kendini ifade etme akıcı ve duru olmaz. Zikzaklar çizilir. Bir dilden diğer dile çeviri yapılıyormuş gibi zaman alır. Bu sebeple ikinci dilde anadildeki gibi hızlı ve etkili bir düşünce oluşturma; düşüncesini ifade etme ve bu ifadeyi dilin sunduğu bütün anlatım yollarından, biçim ve imkânlarından istifade ederek gerçekleştirme söz konusu olamaz.

Türkiye’de anadili ve okulda öğrendiği resmî dili birbirinden farklı olan milyonlarca vatandaşımız var. Bu insanlarımızın ve çocuklarının her yönüyle toplumda etkili ve faydalı olması, bütün yeteneklerini, özellikle düşünme ve konuşma ile ilgili sözel yeteneklerini hem geliştirmesi, hem de kullanabilmesi ve toplumda tam üretken olabilmesi için, anadilde eğitim sorununun halledilmesi bir zaruret olarak görünmektedir.

Bunun için eğitimcilerin kafa kafaya vermesi ve bir yandan anadilde eğitim verilirken öbür yandan resmî dilin nasıl öğretileceği konusunda fikirler üretmesi gerekir. Ülkemizde Türkçe dışındaki dillerin yoğun olarak konuşulduğu yerlerdeki ilköğretim okullarında anadillerin ne kadar süreyle ve nasıl öğretileceği, okutulacak derslerin müfredâtı, ders kitapları ve kaynakları ve bu dersleri verecek eğitim kadrosunun yetiştirilmesi konularının ciddî bir biçimde ele alınması lâzımdır. Hatta üniversitelerin dil öğretimi ile ilgili bölümlerinde bilim insanlarımızın katılacağı bilimsel toplantılarda bu konuların enine boyuna tartışılması ve yayınlar yapılması çok yararlı olur. Belki de daha iyi bir yol, resmî dil ve anadil ikileminin olduğu ülkelerde bu sürecin nasıl yürütüldüğünün araştırılması ve elde edilecek bilgilerin, tecrübelerin ve yapılan uygulamaların ışığında uygun bir yol haritası belirlemek olacaktır.

Bu alanda atılacak olumlu adımlar anadili resmî dilden farklı olan insanımızı ülkeye hem daha yararlı kılacak, hem de anadilde eğitim konusunu bölücü ve ayrıştırıcı politikalar izleyen kesimlerin malzemesi olmaktan çıkaracaktır diye değerlendirmekteyim. Diğer temel hak ve hürriyetler gibi anadilde eğitim hakkından yararlanan ve anadilini serbestçe kullanan ve geliştiren insanımız kendisini yaşadığı vatana ve topluma daha çok ait hissedecektir. Ümit ediyorum ki, yasama organımız olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, kamuoyunun da desteklemesiyle yakın zamanda anadilde eğitim konusunu ele alıp gerekli yasal düzenlemeyi gerçekleştirir ve ülkemizin demokratikleşme ve toplumsal huzurunu sağlama yolunda önemli bir adım daha atmış olur.

Dipnot: 1- Yeni Asya, 02.10.2010.

 

Okunma Sayısı: 1682
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı