Evvelâ bizler muhabbet fedâileriyiz. Aynı dâvâya baş koymuş, aynı gaye, aynı maksat ile Rıza-i İlâhî yolunda Bismillah diyerek yola çıkmış, muhabbet fedâileri…
Hangi bir güzelliği, lâtifliği, nâifliği ele alsak da anlatsak Bursa’nın o ihtişamını, büyülüğünü? Sanırım “Bir baharı, bir tek çiçek kolaylığında icad etmiş”, “Nakkâş-ı Ezeli, meyve-i âlem olan insana, san’atını, cemâl ve kemâlini göstermek istemiş” desek isabet etmiş oluruz. Her bir yeri, bilhassa camilerin haşmeti bizleri tesirinde bıraktı. Attığımız her adım güller, sümbüller, lâleler ile donanmış. Adeta Cennetin bütün lâtif ve mehasini ve lezaizi ne niamatının numunelerine kaptırmış iken kendimizi bir anda adının hakkını taşıdığı ULU CAMİ’de bulduk. Bir iken bir anda yüz, yüz iken bin, bin iken yüz binler…
Üstadımızın tabiri ile, “Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakiki sırr-ı ihlâs ile on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i maneviyesi dört binden geçtiğine pek çok vukuat-ı tarihi şehadet ediyor.“
“Bu sırrın sırrı şudur ki; hakikî, samimî bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”
Her bir memleketten, aynı dâvâya baş koymuş, omuz omuza tesanüd etmiş, yedisinden yetmiş yedisine ellerini açmış Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ne okunan Mevlîdi Şerife iştirak etmiş bütün abi, abla, kardeşlerimizden Cenâb-ı Hak ebeden razı olsun. Bilhassa Bursa’daki hanım kardeşlerimiz ve biz Isparta hanım okuyucularına ve sair memleketimizdeki hanım kardeşlerimiz ile olan muhabbet ve uhuvvetin daimî ve ebedî olması duâsıyla. Cenâb-ı Hak bizleri kendine lâyık bir kul, Efendimiz’e (asm) hayırlı ümmet, Üstadımıza tam sadakte bir talebe olmayı nâsib etsin.
Mesajımızı Üstadımızın sözleri ile bitirmek istiyoruz:
“Kardeşlerim! Sizde vuku bulunan küçücük kusurları çok i’zam etmeyiniz. Yalnız ben değil belki zannediyorum ki hakikate muttali olan herkes tasdik eder ki Isparta ve havalisindeki Risâle-i Nur şakirtlerine fevkalâde bir sadâkat ve sebat ve uhuvvet ve ihlâs ve kahramanlık var ki bu acib zamanda binler esbab-ı fesat ve ifsad içinde vahdetlerini ve ittifaklarını ve hizmette ciddiyetlerini muhafaza ediyorlar. Bu kadar fırtınalı hâdiseler içinde, Risâle-i Nur’u muattal bırakmadınız, söndürmediniz belki öyle parlattırdınız ki bizi de ışıklandırıp gayrete getirdiniz.
Ve bilhassa bahar mevsiminde, umumî gaflette ve derd-i maişetin verdiği dehşetli belâ içinde böyle kemal-i şevk ve gayretle Risâle-i Nur’a çalışmak hakikaten bir inayet-i İlâhiyedir. Sizleri bütün ruhumuzla tebrik ediyoruz.“
Duygu Kaya - Semanur Yıgın