Türkiye’de, hürriyet sorunu olduğunu belirten Doç. Dr. Baki Duy “üniversitelere siyaset girdi; liyakat esas alınmadı ve siyasÎ yakınlık her alanda belirleyici oldu” dedi.
Üniversitelere siyaset girmesinin zararlarını anlatan Doç. Dr. Baki Duy “Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ile doğrudan ilişki olan bir etken, o ülkede özgürlüklerin ne derece yaşanıldığıdır” dedi. Ülkemizde yaşanan sorunlarını dile getiren Duy şu açıklamalarda bulundu: “Ülkemizde bir özgürlük sorunu olduğu yayınlanan raporlarla da sabittir. Maalesef üniversite yönetim kademelerinde üniversite rektöründen başlayıp, anabilim dalı başkanlıklarına kadar akademik özerklik geçen yıllar içerisinde yara almıştır. Siyasî partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle, artık üniversite rektörleri siyasî iktidarın tercihine göre belirlenmektedir.
Burada da maalesef liyakatten öte, iktidardaki siyasî güce yakınlık rektör olarak atanmada ana belirleyici olmakta. On sekiz yaşını dolduran her birey belediye başkanını, muhtarını, vekilini ve hatta cumhurbaşkanını seçebilmekte, ancak ne ironidir ki, ülkenin eğitim düzeyi en yüksek bireyleri olan öğretim elemanlarına kendi yöneticilerini seçme hakkı verilmemekte.”
Öngörüsüz politikalar
Sayıların giderek artan üniversitelerin nitelikten yoksun olduğunu belirten Duy yaşanan durumun da siyasî politikalara bağlı olduğunu belirtti ve ‘hesapsızlığa’ dikkat çekti ve şunları dedi: Üniversitelerin büyük çoğunluğunun ihtiyaç analizi yapılmadan, geleceğe dair öngörülere dayalı olmadan, neredeyse salt politik ve siyasî kazanım sağlama amacıyla açılmış olmaları, birçoğunun ciddî teknolojik altyapı ve yetişmiş bilim insanı eksikliği içinde olması ve dolayısıyla hem öğrenciye nitelikli eğitim sunulamaması hem de ulusal/uluslar arası bilime, ilerlemeye katkı sunulmamasıdır. Diğer taraftan YÖK her sene öğrenci kontenjanlarını artırmakta, ancak bu artışı yaparken ne güncel gereksinimleri dikkate almakta ne de akademisyenlerin görüşünü dikkate almaktadır. Böylece niteliğin artmadığı üniversitelerde öğrenci enflasyonu yaşanmaktadır, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı hızla artmaktadır. Okul yıllarında nitelikli eğitim alamayan ve iyi yetişmeyen öğrenci, eğitim sonrasında yetersiz kalmaktadır.”
Böyle bir dönem yaşanmadı
Gelinen bu noktanın daha önce hiç olmadığı kadar vahim olduğunu ABC Gazetesine yaptığı açıklamalarda belirten Duy, “Mevcut sistemde rektör hizmet verdiği üniversitenin öznelerine değil, onu koltuğa oturtan siyasî erke karşı sorumlu olmakta. Kendi yardımcıları dahil, üniversitenin diğer yönetim kademleri de siyasî erk tarafından belirlenebilmekte. Çok az sayıdaki kurumsallaşmış üniversitede bölüm ve anabilim dalı başkanlıkları seçimle gerçekleşmekte. Siyaset dolaylı olarak eğitim-öğretim sistemine etki eder, ancak bu kadar doğrudan, açık belirleyici olduğu bir dönem olmamıştır. Mevcut bu atma sistemi, hiçbir gelişmiş ülke sisteminde bulunmamakta. Yükseköğretimin bu sorununu çözmek kolay; yükseköğretimin tüm kademelerinde akademik özerkliği, özgürlüğü tesis etmek…” tesbitlerinde bulundu.
Haber Merkezi