“Bulanık Mekanlarda Gölgede Kalanlar: Suriyeli Mülteci Çocuklar ve Vatansızlık Riski Araştırma Raporu”na göre, Kamp dışında doğan Suriyeli çocuklar kayıt altına alınmıyor. Kayıt altına alınmayan bu çocuklar vatansız kalma riski altında.
Raoul Wallenberg Institute (RWI) İnsan Hakları Araştırmaları Hibe Programı (İHAHP) desteği ile Yeşim Mutlu ve Emrah Kırımsoy tarafından kaleme alınan ve hukukî konularda Avukat Şahin Antakyalıoğlu’nun katkılarıyla hazırlanan “Bulanık Mekânlarda Gölgede Kalanlar: Suriyeli Mülteci Çocuklar ve Vatansızlık Riski Araştırma Raporu” açıklandı. Raporda, Suriye iç savaşıyla birlikte, 2011 yılından itibaren Türkiye’ye gelen Suriyeli mültecilerin Türkiye’nin insan hakları gündeminin oldukça önemli meselelerinden biri olduğuna dikkat çekildi. “Mülteci olma durumunun hak ihlâlini beraberinde getirdiği” ifade edilen raporda, çocukların çok boyutlu bir dezavantajlı bir duruma maruz bırakıldığı söylendi.
İlk olarak, çocukların kayıt altına alınmasında çeşitli sorunlar yaşandığı belirtilen Raporda, “Özellikle kamp dışında doğan çocukların kayıt sorunu olduğu bilinmektedir. Kampta doğup kayıt altına alınan bebeklerin Suriyeli otoritelerce kabul edilip edilmeyeceği ise bilinmiyor. Dolayısıyla, Suriyeli çocukların Suriye kanunları dolayısıyla da vatansız kalma riskleri var. Bu durum, doğum sertifikası bulunmayan Suriyeli çocukların önümüzdeki yıllarda vatandaşlık konusunda ciddî sorunlar yaşayabileceklerine işaret ediyor. Bunlara ek olarak, Suriyeliler, Suriye’den şahsî durumlarına dair resmî belge alamadıkları için Suriyelilerin evliliklerinin Türkiye’deki makamlarca tanınmaması gibi sonuçlar doğmakta, yine bu durum da doğacak çocukların vatansız kalma riskini arttırmakta” ifadeleri yer aldı.
Vatansızlığı el birliği ile bitirin
“Birleşmiş Milletler tarafından başlatılan vatansızlığı on yılda bitirme kampanyası kapsamında yürütülen çalışmaların Türkiye’de aktif olarak yürütülmesi için adımlar atılmalı” denilen raporda, “Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda mültecilik statüsünü de kapsayan çalışmalar yapılacağı taahhüdü Türkiye için de geçerli olmalı. Uluslar arası ayağın konuyla ilgili en yakın aktörleri arasında olan Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) Türkiye devleti yetkilileri ve konuyla ilişkili TC. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşlarla daha sıkı bir işbirliği içinde çalışması hem vatansız kişilerin hem de bu risk altındaki kişilerin belirlenmesi, insan hakları hukukuna uygun çözümlerin geliştirilmesi için sağlanmalı” denildi.
Nagihan Uçar / İstanbul