İsrail parlamentosunun dün onayladığı "Yahudi ulus devleti yasası"nın, 1948 Filistinlileri başta olmak üzere Filistinlilerin ferdi ve kitlesel tehcir operasyonlarının önünü açtığını belirtiliyor.
Filistinli uzmanlar, İsrail parlamentosunun onayladığı "Yahudi ulus devleti yasası"nın, yeni bir ırkçı ve etnik temizlik döneminin habercisi olduğunu, Kudüs'e ilişkin tüm müzakereleri ve barış sürecini temelden yıktığını ifade etti.
İsrail parlamentosunun dün onayladığı, İsrail'i dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi ana vatanı olarak tanımlayan bu yasanın, Filistinliler aleyhinde yeni bir kitle göçüne hazırlık anlamına geldiğini kaydeden Filistinli uzmanlar, söz konusu yasaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Siyasi analist Talal Avkel, Yahudi ulus devleti yasasının, "topraksız halk için halksız toprak" esası üzerine inşa edilen Siyonist hareketin görüşünden ortaya çıktığını söyleyerek, "İsrail, ırkçılığa doğru yuvarlanıyor, 1948 Filistinlileri aleyhinde etnik temizlik politikası inşa ediyor." dedi.
"İsrail'deki Filistinliler, ayrımcılığa ve daha fazla baskıya maruz kalacak. Bu proje, çeşitli tanımlamalar altında Filistinlilerin bireysel veya kitlesel tehcirini hızlandıracak." diyen Avkel, bu yasayla, Yahudilerle aynı kentlerde yaşayan Filistinlilerin kovulacağını kaydetti.
Avkel, İsrail'in yeni yasasını, Güney Afrika'daki ırk ayrımcılığı yasası şeklinde nitelendirerek, "Dünya, Güney Afrika'daki ırkçılığa tahammül etmedi, İsrail ırkçılığına da etmeyecek." diye konuştu.
Yahudi yerleşim birimleri inşasının, devlet politikasının bir parçası haline geldiğine işaret eden Avkel, yerleşim birimlerinin son yıllarda uygulanması ve devletin teşvikine rağmen bu yasanın, Filistinlileri topraklarından çıkararak Yahudileri onların yerine yerleştirme sürecini başlattığını belirtti.
Avkel, "İsrail, bir dizi yasayı onaylayarak, Filistinlilerle barış sürecini sonlandırıyor." ifadesini kullandı.
"Irkçı ve faşist bir yasa"
Filistinli yazar ve siyasi analist Abdulmecid Suveylim, yasayı, "ırkçı ve faşist" şeklinde nitelendirerek, Ortaçağ'a ait bir Nazi yasası olduğunu aktardı.
"Bu yasa, Filistin ve İsraillilerin birlikte yaşamasına ilişkin herhangi bir söylemi temelden yıkıyor, barış sürecini resmi olarak sonlandırıyor." diyen Suveylim, yasanın mevcut çatışmayı daha da tırmandıracağını belirtti.
Suveylim, İsrail'in Filistin topraklarının Yahudi halkına ait olduğu vehmiyle bu kararı aldığına işaret ederek, İsrail'in ayrıca kendi ifadeleriyle 'Yahudi olmayanların onların yüce ulusal çıkar ve egemenliğine tabi olduğunu' düşündüğünü aktardı.
"BM'nin yasal ve ahlaki sistemiyle çelişiyor"
Uluslararası kanunların, ırkçı temeller üzerinde siyasi bir devlet kurulmasına karşı olduğunu belirten Suveylim, "Kanun, Birleşmiş Milletler'in yasal ve ahlaki sistemiyle çelişiyor." dedi.
İsrail'in 1967 sınırlarında işgal edilmiş topraklardaki Yahudi yerleşim birimlerini, devlet çıkarlarının bir parçası haline getirdiğini belirten Suveylim, "İsrail hükümetinin artık Yahudi yerleşim birimlerini resmi olarak desteklemesinin önünde hiçbir engel kalmadı." ifadelerini kullandı.
Suveylim, İsrail'in ayrıca işgal altındaki topraklara resmi olarak Yahudileri getirmek için çalışacağını söyledi.
Birzeit Üniversitesinde Siyasi Bilimler alanında dersler veren Cihad Harb da yasanın, Filistinlilerle siyasi anlaşma yolunu kapattığını, Kudüs'ün "İsrail'in başkenti" şeklinde tanımlanmasına teşvik ettiğini belirtti.
"Bu da Kudüs konusunun kesinlikle müzakere edilemeyeceği anlamına geliyor." diyen Harb, "Yahudilere kendi kaderini tayin hakkı veren yasanın, asıl toprak sahibi insanlara kendi kaderini tayin hakkı bulunmayan azınlıklar şeklinde yaklaştığını" dile getirdi.
Harb, yasayı, "ırkçı yasalardan biri" şeklinde tanımladı.
Siyasi analist ve araştırmacı Süleyman Beşarat ise İsrail'in meclisten geçirdiği kanunları kullanarak Filistinlilerle çatışmasında yeni bir dönem inşa ettiği değerlendirmesinde bulundu.
"Yasa, Yahudiler ve Filistinliler arasındaki ırk ayrımını ve Filistinlilerle Yahudilerin karışık olarak yaşadığı şehirlerde göç ettirme faaliyetlerini destekler nitelikte." diye konuşan Beşarat, İsrail'in Yahudi olmayanları azınlıklar olarak tanımlayacağını ve uluslararası kanunları göz ardı edeceğini ifade etti.
Beşarat, İsrail'in barış sürecini bitirerek uluslararası kanunlar temelinde Filistinlilerle siyasi çözüme ulaşma yollarını kapadığını sözlerine ekledi.
Yahudi ulus devlet yasası ne getiriyor?
İsrail meclisinde çok az bir oy farkıyla kabul edilen Yahudi ulus devlet yasası, iki farklı vatandaş modeli öngörüyor. Buna göre, 8 milyonu aşkın nüfuslu ülkenin yüzde 20'den fazlasını oluşturan Arapların ikinci sınıf vatandaş konumuna düşeceği belirtiliyor.
Hâlihazırda uygulamada var olduğu belirtilen ayrımcı politikaları hükme bağladığı eleştirileri yöneltilen yasayla, Arapça resmi dil olmaktan çıktı ve ülkenin tek resmi dili İbranice oldu. Bununla birlikte yasanın en çok tepki çeken diğer maddeleri arasında şu hükümler yer alıyor:
Ülkede kendi kaderini tayin etme hakkı sadece Yahudilere aittir, İsrail dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi ana vatanıdır, dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail'e dönme hakkı vardır, Yahudilerin dini günleri resmi tatil sayılacaktır ve İsrail'in başkenti Kudüs'tür.
Yasada, "İsrail, tüm dünyadaki Yahudilerin tarihi ana vatanıdır." denilerek Filistinlilerin bu topraklar üzerindeki tarihi varlığı ve haklarının da görmezden gelinmiş olduğu dile getiriliyor.
İsrail, dünyanın değişik bölgelerinde bulunan Yahudileri İsrail'e gelip yerleşmeye teşvik ederken, 1948'de vatanlarından sürdüğü Filistinlilere geri dönme hakkını tanımayı ise reddediyor.
AA