"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mevlidlerle doğu ve batıyı kaynaştırdık

30 Eylül 2018, Pazar 00:01
İlk mevlidi Van’da yapmaya karar vermiştik. 1967’de. Maksadımız, garpla şarkı kaynaştırmaktı. Irkçılık, bölücülük gibi fitnelerin önünü kesebilmek noktasında fayda sağlayacağını öngörmüştük.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için

“Mevlid olayı” denilince, 1990 Ankara Kocatepe Camii’nde tertiplediğimiz mevlid ve sonrasında gelişen olaylar kastedilmekle birlikte; Nurculuk tarihinde “mevlid okutma”nın tarihi daha eskilere dayanır. Zübeyir Ağabey zamanına kadar gider.

Biz mevlidleri, iki ana gaye için düzenledik:

İlki, Üstadı her sene anma amacına yönelikti. Bu vesile ile Üstadı gündeme getirmekti.

İkincisi ise yer tesbitini etkileyen bir gerekçeydi. Şöyle ki:

İlk mevlidi Van’da yapmaya karar vermiştik. 1967’de. Bundan maksadımız, garpla şarkı kaynaştırma hedefine yönelikti. Irkçılık, bölücülük gibi fitnelerin önünü kesebilmek noktasında fayda sağlayacağını öngörmüştük.

Çünkü binlerce insan, Türkiye’nin batısından doğusuna otobüslerle gidiyordu. Yolculuk şartları, konaklamalar ve Van’da bu insanların misafir edilmesi gibi sosyal aktiviteler, insanî ilişkiler göz önüne alınınca, böyle bir tercihin bu faydayı sağlayacağı çok açıktı. Biz batıyı doğuya taşıyorduk. Bunun yanında orada insanlar bir heyecan, bir gayret içine giriyorlardı.

Van ahalisinin hepsi değilse de, bir kısmı Kürttü. Dolayısıyla batıdan gelen Müslüman kardeşlerini şahsen tanımalarına veya başka bir ilişki içinde bulunmalarına gerek kalmadan, sadece kardeşlik duygusu ile misafir etmeleri, ağırlamaları; aralarında samimiyet, sevgi gibi sıcak duygular oluşturmakta, büyük dostluklara sebep olmaktaydı.

Bu düşüncemiz ve uygulamamız memleketin lehindeydi. Ama devlet bundan çok endişelendi. İlk mevlidde, devletin baskısına maruz kaldık. On beşe yakın insan tevkif edildi. Bunlar yedi ay hapishanede kaldılar. Sene 1967’ydi.

O zaman İttihad çıkıyordu. Biz direndik ve üstünde durduk, yılmadık. Ertesi yıl tekrar yaptık. Tabiî ikincide daha çok tedbir aldılar, ama tevkif yapmadılar. Sonra biz onu gelenekselleştirdik. Önceleri Erek Dağı’nın eteğinde, kırda yapıyorduk, artık camide yapmaya başladık.

Bu bir mücadele gerektiriyordu ve cesaret meselesiydi. Halbuki insanlar, böyle olduğu zaman, ikinci sefer bir daha yapmazlar.

Burada bize karşı takınılan tavrı anlamakta zorlanıyorum. Devlet, bizim maksadımızı gayet iyi bilmesine rağmen neden böyle evhama kapılıyor, üstümüze geliyor diye taaccüple karşılıyorum tavrını. Kaldı ki biz, zaten böyle fesatçılara, ihtilâlcilere, ırkçılara karşı mücadele veren, ilmî ve fikrî çalışan bir cemaatiz.

ANKARA MEVLİDLERİ (KOCATEPE CAMİİ)

Kürtçülük meselesinde doğuda-güneydoğuda arkadaşlarımız gerçekten, merdane ve cansiparane mücadele verdiler, faydalı da oldular, gelişmesini önlediler. Ne zaman gücümüz kırıldı, tesirimiz azaltıldı; işte o zaman bu bölgedeki bölücülük hareketleri aldı başını gitti. Bölücülüğün 1980 sonrası azgınlaşması ve tesirini arttırmasını, hatta o bölgemizde halk içinde taban bulmasını tesadüfe bağlamak mümkün mü? 12 Eylül sonrası üzerimizde uygulanan stratejiler ve sonuçları ile bölücülüğün artış seyri paralellik göstermektedir. Bu gerçek, bizim ırkçılık noktasında ne kadar etkili görüşlerimiz ve tesir sahamız olduğunu ispat etmektedir. Elbette bu güç Risale-i Nur’da, Üstadımızın kaydettiği ölçülere uygun hareket etmemizden kaynaklanmaktaydı.

Van’da, 1980’den sonra da mevlit yapalım dedik. Ama, müracaat etmemizden dahi endişeye kapıldılar, dehşete düştüler. Müracaat eden Raif Zernekli Ağabeyi tevkif ettiler. Diyarbakır’a gönderdiler. Sadece müracaata bunu yaptılar. “Müsaade etmiyorum” de bitsin iş. Müracaata cesaret etmeyi bile cezalandırıyor. Bu, olacak iş değildi elbette.

Mevlidlerin esas amacı buydu. Garp ile şarkı kaynaştırmak, insanları birleştirmekti. Başka bir düşüncemiz yoktu. 1980’e kadar bu geleneğimiz devam etti. İyi oldu.

Hatta aynı cümleden olarak biz, Isparta’da da mevlid ihdas ettik. Bu sefer de “şarkı garba taşıyalım” dedik. “Şarklılar hem Risale-i Nurlar’ın yazıldığı yerleri görürler, hem de şark, garba taşınmış olur” dedik ve bunda da başarılı olduk.

12 Eylül’den sonra ise bunları kaldırdılar, müsaade etmediler.

Farklı hizmetler ve iç mücadelelerle 1990’a kadar geldik. Malûm olaylardan sonra, artık Yeni Asya Nurcuları olarak Nurcuların üzerine örtülen “şal”ı bizim yırtmamız gerekiyordu. 

1990’a kadar, zaten tek bilek, tek yumruk olarak hareket imkânımız yoktu. Biz yine zorlardık; ama buna karşı olanlar vardı. “Aman rahatsız olmasınlar; aman Turgut Özal hükümeti sıkıntıya girmesin” diye, onlar sahiplenmiyorlardı. Olumlu cevap alamıyorduk mevlid tekliflerimize.

Bu bakımdan o mesele biraz gecikti, ama artık bunun yapılması lâzım geldiğini kararlılıkla tesbit ettik. Bu sefer yer olarak Ankara Kocatepe Camii’ni seçtik. Hem doğudan, hem batıdan ulaşımı en kolay yerdi. Hem de artık vereceğimiz mesaj açısından bundan daha etkili bir mekân bulmak mümkün değildi. 

Vermek istediğimiz mesaj şuydu:

“Risale-i Nur’un mesleğini temsil eden, devam ettiren Yeni Asyacılar olarak biz hâlâ dimdik ayaktayız.  Cemaatin kahir ekseriyeti bizimle beraberdir.” Bu mesaj hem kendi gruplarımıza, hem devlete yönelik anlamlar taşıyordu.

Ayrıca Fırıncı Ağabeylerle ayrıldıktan sonra bizim zaafiyetimizi dile getiren yorumlar söz konusu olmuştu. Hatta Ruşen Çakır bana şunu sormuştu:

 “Artık siz bittiniz. Her şey elinizden alındı. Anadolu’daki cemaat de sizinle birlikte değil; Fırıncı Ağabeyin yanında. Esas kuvvet, artık Yeni Nesilcilere geçti. Matbaa, yayınevi, gazete orada kaldı” dedi ve yorumumu istedi. 

Ben de ona dedim ki:

“Hayır, cemaat de bizimle, güç de bizimle. Bak yakında biz Kocatepe’de mevlid yapacağız. Gelir orada görürsün.”

KOCATEPE MEVLİDİ İLE “DİM DİK AYAKTAYIZ” MESAJI VERDİK

Mevliddeki zamanlamamız da çok önemliydi. Çünkü birilerinin, “Biz bunları bitirdik” dediği bir zamanda yapmıştık mevlidi.

Millete, “Ellerinden bu gazeteyi, matbaayı, bütün emvali aldık. Artık bu iş bitmiştir” mesajı veriliyordu. Bizim de bunun böyle olmadığını göstermemiz gerekiyordu.

Daha dar dairede bunu konuştuk, tartıştık. Yer seçimi hem organizasyon kolaylığı, hem de vermek istediğimiz mesaja uygunluğu bakımından değerlendirilmişti. Ama Cumhuriyet Bayramından bir gün öncesine rastlama meselesini, cidden hiç dikkate almamıştık. Çünkü cumhuriyetle ilgili olumsuz herhangi bir düşüncemiz olmadığından, sadece yukarıda ifade ettiğim noktaları dikkate almıştık. Ama hâkim güç bu meseleyi kullandı. Zira bizi geniş kitleler nazarında mahkûm edecekleri başka bir malzeme bulamadıklarından, bu tevafuku o şekilde kullandılar. Yani bizi ve Üstadımızı cumhuriyet düşmanı olarak göstererek, zulümlerine gerekçe oluşturmak istediler.

Mevlidle verdiğimiz, “Üstadın tarzını devam ettiren grup Yeni Asya grubudur” mesajı, bana göre hem devlet, hem cemiyetin içinde bulunan İslâmî gruplarda, tam olarak alındı ve artık muhatap da büyük ölçüde Yeni Asya oldu Nurculuk, Risale-i Nur ve Said Nursî söz konusu olduğunda.

FETHULLAH GÜLEN’İ BİZİM ÖNÜMÜZÜ KESMEK İÇİN PARLATTILAR

Bu bağlamda bir başka hususa paragraf açmak istiyorum. Bana sorarsanız, Fethullah Hoca’nın medya vasıtası ile o günlerde dikkate sunulmasının bir sebebi de, Yeni Asya’yı Nurculuk açısından tek merci olmaktan çıkarmak idi.

“Yeni Asya yine büyük bir güç haline geliyor” diye; bunu gördüklerinden Fethullah Hoca’yı medyaya aktardılar. Bu zatı bizim önümüzü kesmek için parlattılar. O güne kadar Hoca medyada yoktu.

Okunma Sayısı: 12182
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı