"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’an Medeniyetinin esasları müsbettir

16 Mayıs 2018, Çarşamba 00:03
-Said Nursî’nin Batı medeniyeti tahlili ve alternatif medeniyet görüşü - 3

İslâm Medeniyeti, kendi mekanizmalarını allah ile bağladığından esaslarını Batı Medeniyeti gibi güç, rekabet, heva üzerine tahsis etmeyip, medeniyetini fazilet, doğruluk, hakperestlik, kardeşlik ve teavün gibi Kur’ân esaslı bina etmiştir.

Avrupa’nın bugün gayet değer verdiği Nietzsche’nin alçakgönüllülüğün iletişim maliyetini zayıflattığı için öğretilmemesi gerektiğini savunması12 ve bu anlayışa göre öldürücü rekabet olmalı ki güçlü olan ayakta kalsın düşüncesi, Sigmund Freud’un hedonistik tezlerini ahlâkın temeli yapıp menfaati için yalanı ve hileyi kabul etmesi, her halükârda mutlu olmayı hedef kabul edip haz peşinde koşmayı temel esas alması örnekleri meselemize binlerce örnek arasından ufak örnekler olup, Batı Medeniyeti’nin temel taşlarının ve bundan beslenen dehalarının fıtrattan ne derece uzak ve ne kadar içler acısı bir durumda olduğunu bizlere göstermekle beraber, Bediüzzaman’ın Batı Medeniyeti için ifade ettiği beş menfi esasın ne kadar yerinde ve doğru tesbitler olduğunu ortaya koymaktadır.

İşte böyle bir medeniyet, insanı manen ihmal ve huzursuz edip fakir ve sefih bir hale getirmiştir. Savunduklarıyla hakikî hürriyeti elde edememiş, aksine metaların esiri olmuştur.

BEDİÜZZAMAN’IN İSTİFA ETTİĞİ MEDENİYET

Bediüzzaman Said Nursî muradlarının “medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikler”den13 teşekkül ettiğini belirterek görmüş olduğu bu medeniyet ahlâksızlığı karşısında nefretini şöyle ifade etmiştir:

“Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. Evet, böyle istibdat ve sefahate ve zilletle memzuç medeniyete bedeviyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve sefih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet, nev-i insanın terakki ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev’iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet ettiğinden, bu nokta-i nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir.”14

Elbette ki sahip olduğu iman gereği meselelere her zaman ümitle bakan Bediüzzaman, Batı Medeniyeti’nin fıtrata ters ve zulme dayalı bir sistem benimsemesinden dolayı yıkılacağı kanaatine sahiptir. Bunun yerine ise Asya Medeniyeti’nin galebe çalacağını15 belirtmektedir.

Bütün bu değerlendirmelerimiz sonucunda hatırlatılmalı ve unutulmamalıdır ki Bediüzzaman Said Nursî meseleleri ve olayları izah ederken hiçbir zaman toptancı ya da totaliter yaklaşmamıştır. Nitekim Avrupa’yı ele alırken de öyle yapmıştır. Bunu da Birinci ve İkinci Avrupa tabirleriyle değerlendirmiştir. Batı Medeniyetini de bu nokta-i nazardan külliyen reddetmemiş fen ve sanayi gibi noktaları ait olduğumuz medeniyetin memnuniyetle alabileceğini ifade ederken de bu alımları Japon Medeniyeti’nin yaptığı şekilde yapmanın bize uyacağını “Japonlara iktida bize lâzımdır ki, onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mâye-i bekası olan âdât-ı milliyelerini muhafaza ettiler. Bizim âdât-ı milliyemiz İslâmiyet’te neşvünema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zarurîdir.”16 şeklinde ifade ederek meseleyi açıklık getirmiştir.

İslam’ın Getirdiği Medeniyet Anlayışı ve Temel Paradigmaları

Bediüzzaman Batı Medeniyeti’nin menfî esasları ile Kur’ân Medeniyeti’nin esaslarının uyuşmadığını çeşitli şekillerde eserlerinde ele almıştır. Bunun içinde Kur’ân’dan aldığı ilham ve feyiz ile Kur’ân Medeniyeti için Kur’ân ve sünnet merkezli düşünceler ifade etmiştir. Bütün bunları yaparken kâinatın büyük bir insan, insanında küçük bir kâinat olduğunun farkına varmıştır. Nitekim kâinatın dengesini maddenin geçiciliği ve mananın ebediliği sağlar.

Bediüzzaman’a göre de bu yolculuk bu dengeye, yani Allaha olan yolcuktur.17 Bu sebeplerden ötürü kozmos içindeki yerini bilen İslâm Medeniyeti, kendi mekanizmalarını kozmosun Sahibi ile bağladığından esaslarını Batı Medeniyeti gibi güç, rekabet, heva üzerine tahsis etmeyip, medeniyetini fazilet, doğruluk, hakperestlik, kardeşlik ve teavün gibi Kur’ân esaslı bina etmiştir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursî de bu durumu “Şeriattaki rahmet, sema-i Kur’ân’dandır. Medeniyet-i Kur’ân esasları müsbettir. Beş müsbet esas üzere döner çarh-ı saadet: Nokta-i istinadı, kuvvete bedel haktır. Hakkın daim şe’nidir adalet ve tevazün. Bundan çıkar selâmet, zail olur şekavet. Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe’nidir muhabbet ve tecazüp. Bundan çıkar saadet, zail olur adavet. Hayattaki düsturu, cidal, kıtal yerine düstur-i teavündür. O düsturun şe’nidir ittihat ve tesanüt; hayatlanır cemaat. Suret-i hizmetinde, heva-heves yerine hüda-i hidayettir. O hüdanın şe’nidir insana lâyık tarzda terakki ve refahet, Hem onların yerine rabıta-i dindir, nispet-i vatanîdir, alâka-i sınıfîdir uhuvvet-i imanî. Şu rabıtanın şenidir, samimî bir uhuvvet…”18 şeklinde açıklayarak ümmetin elini gevşetmeden bu hakikatlere dört elle sarılması gerektiğini yoksa mahvolacağını19 belirtiyor. Bugünkü İslâm Dünyası’nın ahvali de yukarıda belirtilen esaslara tam riayet edilmemesinden kaynaklanıyor ki, Bediüzzaman bunu asırlar öncesinden tesbit etmiş.

DİZİ: ÖMER KURANLI

[email protected]

-DEVAMI YARIN-

Okunma Sayısı: 1835
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı