Hürriyet Kasidesi altı yüz sene dünyayı adilâne idare etmiş olan ecdadının mağlûbiyet zamanında
yeniden diriliş ve şahlanış arayışlarının eseridir.
DİZİ - 1: NAMIK KEMAL’İN HÜRRİYET KASİDESİ VE BEDİÜZZAMAN - MEHMET ALİ KAYA
Hürriyet Şairi Namık Kemal’in en meşhur şiiri olan “Hürriyet Kasidesi” “Besâlet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye” adıyla yayımlanmıştır.
Encümen-i Şûrâ’nın en genç üyesi olan Namık Kemal Osmanlı’da siyasî değişimi başlatmış ve Meşrutiyet’e geçisin adımlarını atmıştır. Namık Kemal siyasette böyle bir değişimin adımını atarken Osmanlı Edebiyatının Şiir dalında da süsten, tasannudan, lâf kalabalığından ve gereksiz kelime oyunlarından arınmış, lafızdan çok manaya önem veren “Belâgatı” esas alan bir edebiyatın da adımlarını atmıştır. O’nun “Hürriyet Kasidesi” bunun en güzel örneğidir.
Namık Kemal yine kendisi gibi Encümen-i Şûrâ üyesi olan Leskofçalı Galib’in,
“Hüdâ me’yûs kılma gönlümü ikbâl-i milletden
Haberdâr eyle Rahman ismini ahvâl-i milletden
Olup mecrûh peykân-ı kazâdan tâir-i devlet
Demâdem hûn akar çeşmim gibi şehbâl-i milletden”1
Manzumesinden çok etkilenir ve “Hürriyet Kasidesi”ni yazmaya başlar. Bu arada Şinasi ile tanışır ve “Kânun-i Esasi” komisyonundan da ayrılırak “Bâb-ı Âlî”ye girerek “Genç Osmanlılar”a katılır. Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapatmasından sonra Londra’ya gider ve orada “Hürriyet” gazetesini çıkarır.
Namık Kemal içinde bulunduğu durumu “Kader”e yükleyerek ağlamaktan başka bir şey yapmayanlar gibi davranmadı. Mücadeleye başladı. Biliyordu ki mücadele adamı olmak imanlı olmak ve ihlâslı olmak demekti. Sabırlı olmak mücadele edebilecek cesarete sahip olup her nevi sıkıntıya katlanarak mücadele etmek demekti.
Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesinde” ortaya koyduğu ruh Anadolu’ya gelerek Osmanlı Devleti’ni kuran ve dünyaya meydan okuyan atalarının ruhudur. Bu ruh “İman Dâvâsını” esas alan, inandığı dâvâyı sonuna kadar savunan, dirayetli, iradeli, küçük hesap ve oyunların içinde olmayan, vatan ve milliyetperver, hamiyet sahibi, hayatın ve dünyanın anlamım çözmüş, karakter sahibi bir meydan ve gönül adamı ruhudur. Namık Kemal edebiyata, şiire ve sanata dâvâsına hizmeti esas alan bir şahsiyet kazandırmıştır. Sanatını dâvâsına araç yapmıştır. Sanat sanat içindir” diyenelere fiilen cevap vermiş “Sanat inaç ve davanın beliğ bir ifade aracıdır” demiştir.
Hürriyet Kasidesi altı yüz sene dünyayı adilâne idare etmiş olan ecdadının mağlûbiyet zamanında yeniden diriliş ve şahlanış arayışlarının eseridir. Şiirindeki üslûp inanmış bir dâvâ adamının haykırışını ifade etmektedir. Padişahlara ve devlet büyüklerine tasannuyu çağrıştıran ve enaniyetlerini okşayan övgüyü esas alan kaside geleneğine aykırı olarak “Vatan Sevgisi” ve “Dâvâ Aşkına” dönüştürerek Kaside sahasında yeni bir çığır açmıştır.
Hürriyet Kasidesinin Açıklaması
Şairler gelenek olarak yöneticilere olan tenkidi zarif şekilde “dehre ve feleğe” şikâyet şeklinde dile getirmişlerdir. (Bediüzzaman, ESDE, 2009, Münâzarât, s. 264-265.) Bu sebeple Namık Kemal de “Ahkâm-ı Asrı” doğruluktan ayrılmış göstererek gerçekte istibdat idaresini tenkit ederek kasidesine başlamış ve:
“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı Hükûmet’ten”
“İdarenin ahkâmda, hukuk ve adalette doğruluktan ve millete güven vermekten ayrıldığını görerek biz de hükümet kapısından ayrılarak sivil hayatta milletin gönlünde “Hürriyet” aşkını uyandırmaya çalışıyoruz” demiştir.
Namık Kemal rahatını bozmamak adına hükümetin yanlış icraatlarına körü körüne destek olanları ikaz etmektedir. “Gelen ağam giden paşam” anlayışının Osmanlı’yı felâkete götüreceğini görmüştür. Yönetimin insanların hak ve hürriyetlerini güvence altına almak yerine kısıtlayarak bekasını temin edemeyeceğini ifade etmiş ve gelecek beyitlerde bunu açıkça ifade etmiştir.
“Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten...”
“Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmazlar. Mürüvvet sahibi olan, milletini düşünen hamiyet-i milliye sahipleri ve millet namına fedakârlık iddiasında olanlar zulme uğrayan mazlûmlara yardım etmekten hiçbir şekilde çekinmezler.”
Namık Kemal insanlığın ancak mürüvvet ve fedakârlıkla insanlık değerlerini koruyabileceğini, menfaat düşkünlüğü ve bencilliğin insanlık değerlerini yok edeceğini zarif bir şekilde ifade etmiştir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri “Hutbe-i Şamiye”de aynı hususun üzerinde durur: “Kimin himmeti milleti ise o tek başına küçük bir millettir. Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. Çünkü insanın fıtratı medenidir. Ebnay-ı cinsini mülâhazaya mecburdur. Hayat-ı içtimaiye ile hayat-ı şahsiyesi devam edebilir. Menfaat-ı şehsiyesine hasr-ı nazar eden, insanlıktan çıkar, masum olmayan cani bir hayvan olur” (ESDE, Hutbe-i Şamiye, 353-354.) demektedir.
“Hakir olduysa millet, şânına noksan gelir sanma,
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten...”
“Günümüzde milletin hakir düşmüş olsa da şanına zarar geleceğini zannetme; cevher yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez.”
Bin yıldır İslâm’a hizmet eden bu necip milletin içine düştüğü durum onun şanına ve şerefine ve dine hizmetine zarar veremez. Kökü sağlam ve güçlü olan ağacın dallarının kesilmesi o ağacın daha gür bir şekilde yeşerip, dal ve budak salmasını sağlar. Bu milletin de istikbali çok parlak olacaktır.
Tevik Fikret Yahya Kemal Beyatlıya “Sen harabisin ve harabatisin / Gözün mazidedir, âtî değilsin” demesine karşılık “Ne harabî ne harâbâtiyim / Kökü mazide olan âtiyim” diye cevap verdiğini hatırlanmalı. Bu milletin istikbali çok parlak olacaktır. Bediüzzaman Hazretlerinin buyurduğu gibi “Şu istikbal ınkılâbatı içinde en yüksek gür sadâ İslâm’ın sadası olacaktır.” Öyle ise İslâmiyete dört elle sarılan da yükselecektir.
“Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten...”
“Vücudun, varlığın hamurunun mayası vatan toğrağındandır. Bu sebeple vatan yolunda sıkıntı çekse bundan üzüntü duyulmamalıdır.”
Bediüzzaman da şairin bu görüşünü paylaşmaktadır. “Madem ben bu vatanın evlâdıyım, bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.” (Emirdağ Lâhikası, 2006, s. 193.) buyurarak vatana hizmetin farz bir görev olduğunu ifade etmiş ve vatan müdafaasının başka ülkelere giderek değil, bizzat vatanın içinde velev hapishanesinde olsa dahi kalarak hizmetine devam etmenin en güzel örneğini vermiştir.
“Mûini zâlimin dünyâda erbâb-ı denâ’ettir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten...”
“Dünyada zalimlerin yardımcısı ancak aşağılık kimselerdir. Zira, insafsız avcıya hizmet etmekten zevk alan köpektir.”
Bu beyitte Namık Kemâl, zalimlere yardımcı olanları köpek tabiatlı olarak nitelemektedir. Zira köpek yaltaklık karakteri ile insafsız avcının yardımcısıdır.
Bediüzzaman Mektubat isimli eserinde “Cami-i şerifinize, Cuma gecesinde, sebepsiz olarak, mübarek bir misafirin gelmesiyle tecavüz edilmiş. Bu hâdisenin mahiyeti nedir? Neden sana ilişiyorlar?” diye sorulan soruya verdiği cevabında; “O hâdisenin mahiyeti, hilâf-ı kanun ve sırf keyfî ve zındıka hesabına, Cuma gecesinde kalbimize telâş vermek ve cemaate fütur getirmek ve beni misafirlerle görüştürmemek için bir desise-i şeytaniye ve münafıkane bir taarruzdur.
“Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” (Hûd Sûresi, 11:113.) âyet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür. İşte, bir ehl-i kemâl, kâmilâne, şu âyetin çok cevâhirinden bir cevherini şöyle tabir etmiştir: “Muîn-i zâlimîn dünyada erbâb-ı denâettir, / Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten...” beytini de ilâve ederek “Evet, bazıları yılanlık ediyor, bazıları köpeklik ediyor.” (Mektubat, 2005, 604-605.) demektedir.
“Felekden intikâm almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyîd-i gayret müstefîd olmak nedâmetten...”
“İdrak ehli için, pişmanlıktan istifade edip gayreti arttırmak felekten intikam almak demektir. Akıllı ve anlayışlı insanlar/toplumlar yaptıkları hata ve yanlışlardan ibret alarak gayretlerini daha da arttırmalıdırlar. Ancak bu şekilde felekten, yani, bizi ezen talihimizden ve düşmanlarımızdan intikam alabiliriz.”
-DEVAM EDECEK-