Risale-i Nur Enstitüsü’nde konuşan DESAM Başkanı Gürkan Avcı: Çağdaş, demokratik ve özgün bir millî bir eğitim sisteminin inşasını sağlamadan, talip olunan 2023, 2053 ve 2071 gibi millî hedefleri yakalamak ve korumak mümkün değildir.
DİZİ - 2: Gürkan Avcı Semineri
Çağdaş, demokratik ve özgün bir milli bir eğitim sisteminin inşasını sağlamadan talip olunan 2023, 2053 ve 2071 gibi milli hedefleri yakalamak ve korumak mümkün değildir. Yoksa Türkiye’nin var olan stratejik avantajları da riske girer. Fatih Projesi başta olmak üzere bir çok eğitim politikasındaki ölçüsüz devlet müsriflikleri eğitim vizyon kapasitemizi sürekli geriye götürmektedir. Eğitimde başarı ve verimi yakalayamıyor olmamızın temel nedenlerinden birisi de yapılan reformların veriye dayalı olmamasıdır. Bir diğer nedeni ise tüm eğitim paydaşlarının fikir ve katkılarını almadan ve pilot uygulama yapmaksızın alelacele hayata geçirmemizdir.
Türkiye’de reform deyince akla gelen ilk milli eğitim sistemidir. Küreselleşen dünyada her şey hızla değişiyor, eğitim de. Değişen yaşam doğasına hazır ve uygun nesiller yetiştirmek elbette gerekiyor. Fakat bizim ülkemizde sorun tespiti bilimsellikten uzak, ihtiyaç analizi yapılmamış, çözüm geliştirme perspektifi eksik, verileri belirsiz bir anlayışla, kapalı kapılar ardında, pedagojik bir vizyon yerine ideolojik bir kaygıyla kararların alındığı bir eğitim reformu ahlakımız var. Böyle olduğu için de Türkiye’de her iktidar, her bakan hatta her bürokratik kadro değişiminde ve aklımıza estikçe her yıl ve apansızca milli eğitimin rotası ve genetiği değişiyor. Her gelen Milli Eğitim Bakanı kendi kadrosu, öncelikleri ve dar kadrolarınca tercüme odalarında hazırlanmış çözüm yol haritaları ile geliyor.
Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmış bir Türkiye, demokrasi, insan hakları, kadın ve çocuk hakları, çevre gibi jenerik tüm başlıklarda en gelişmiş standartları yukarıya taşıyarak oluşabilir. Böylesi ideal bir hayat alanı inşasında temel referans güçlü ve çağdaş bir eğitim sistemi olacaktır. Sıkıntı şu ki, Cumhuriyet tarihi boyunca son 98 yılda 78 milli eğitim bakanı geldi. Ortalama 1.2 yıla bir bakan düşüyor. Dolayısıyla 1.2 yılda bir eğitimde reformdan söz ediyoruz. 78 milli eğitim bakanı arasında eğitim sisteminin mutfağında yetişmiş, eğitimden hakkıyla anlayan bakan sayısı ise o kadar az ki. Böyle olduğunda da hem dünya klasmanında hem de kendi içimizde eğitim sıralamalarında yıllar itibariyle geriye gidiyoruz.
Diğer taraftan, eğitime harcanan bütçe, harcanan para artıyor ama bu artış daha çok enflasyon sebepli. Milli eğitime ayrılan 113 milyar TL bütçe, milli gelirin ancak yüzde 2.5’i. Milli Eğitim bütçesindeki yatırım oranı yüzde 8. Bu çok yetersiz bir oran. Gerek genç nüfusu gerekse eğitim sistemindeki sorunları bizimle mukayese edersek kat kat düşük olan İsveç, İsrail, Danimarka gibi ülkeler milli gelirlerinin yüzde 7-8’ini milli eğitime ayırıyor.
Türkiye’de okullaşma oranları artıyor, okul binalarının kalitesi fiziksel imkanları iyileşiyor. Tüm bunlarda iyiye giden bir durum söz konusuyken eğitimde kalite ve başarı gittikçe düşüyor. Bunu sorgulamak lazım. Türkiye bilim ve aklın rehberliğinde bir eğitim sistemi için ortak akla ve veriye dayalı reformlar yapmalı. Türkiye kendi kültür, tarih ve önceliklerini göz önünde bulundurarak dünyadaki başarılı eğitim sistemlerini inceleyip kendi özgün eğitim sistemini oluşturmalıdır.
Bugün eğitim sistemimiz ezberci ve sınavcıdır. Eğitim sistemimiz iktidarlara ve bakanlara göre sık sık değişmiş, her gelen kişi milyonlarca öğrencinin hayatını hiçe sayarak ben yaptım oldu politikaları gütmüştür. Eğitimde fırsat ve nitelik eşitsizliği tavan yapmaya devam etmiş, özellikle kaliteli eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılmış ve seçkinlerin, zenginlerin satın aldığı bir meta haline getirilmiştir. Tercüme odalarında hazırlanan baştan savma eğitim reformları milli eğitimi yazboz tahtasına çevirmiştir. Mevcut iktidar partisi eğitim alanında adeta sınıfta kalmıştır. Eğitim sistemindeki bu başarısızlık devam ederse Türkiye, tarihi liginden düşüşün eşiğindedir. Türkiye’nin elinde eğitim adına hem çok büyük fırsatlar, hem de çok büyük tehlikeler bulunduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
—Devamı Yarın—