"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ayasofya, İslâm’ın fecr-i sâdıkıdır”

04 Nisan 2019, Perşembe
Bediüzzaman, şeair-i Nasraniye iken, şeair-i İslâmiye hâline getirilen Ayasofya’yı ‘Hıristiyanlığın İslâmiyete devir ve teslimini’ temsil eden bir âbide olarak gördüğünden, İslâmiyetin sevgi ve saygı cihetiyle de olsa yeniden dünyaya hükmetmesinin sembolü olarak Ayasofya’yı nazara verdi.

DİZİ-13: İslam Yaşar

***

Kur’ân’ın i’cazını, bütün âleme ilân ve beşeriyete tebliğ etmekle muvazzaf olan Bediüzzaman Said Nursî, talebesi Salih Özcan’a, İslâm âlemi başta olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinden elli dört tane adres tesbit ettirdi. Elli dört paket Risâle-i Nur hazırlattı ve parasını vererek o adreslere posta ile göndermelerini söyledi.Talebeleri de verilen adreslere Risâleleri gönderdi.

Bir süre sonra İran’a gönderilen paketin geri gelmesi üzerine üzülen Bediüzzaman, Van’daki Kâmil isimli talebesine, o Risâle paketini İran’daki adrese ulaştırmasını istedi. Kâmil, çok zor şartlarda kaçak yollardan İran’a giderek paketi adresteki şahıslara verdi. Bunu haber alınca çok sevinen Said Nursî, ‘İran halkının bende hakkı kalmadı’ diyerek, orada da vazifesini yapmanın süruru ile Allah’a şükretti. (Fırıncı Mehmed’e atfedilen bir hatıra)

MATBAALARDA BASILIYOR

Afyon Mahkemesi’nin 1956 yılında Risâle-i Nurlar’ın beraati hususunda nihaî kararı vermesi üzerine, 1957 yılında İstanbul’daki ve Ankara’daki bazı matbaalarda Risâlelerin neşir çalışmaları başladı. Atıf Ural, Mustafa Türkmenoğlu, Said Özdemir, Tahsin Tola, M. Emin Birinci gibi Nur Talebelerinin gayretleri ile Sözler, Mektubat, Lem’alar kısa zamanda neşredildi.

Bediüzzaman, bazı talepleri de nazara alarak zamanın mühim âlimlerinden biri olan kardeşi Abdulmecid Efendiye, hayatının Eski Said safhasında Arapça olarak telif ettiği İşârâtü’l İ’caz, Mesnevî-i Nuriye, Hutbe-i Şamiye gibi eserlerini Türkçeye tercüme ettirdi. Sonra da onları Lâtin harflerine çevirtti.

Onları da Risâle-i Nur Külliyatı adı altında matbaalarda bastıran talebeleri, Said Nursî’nin, her eserini gördükçe sevindiğini ve kendi parası ile satın aldığını görünce, Risâle-i Nur Külliyatı’nın mütemmimi mahiyetindeki Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı’nı hazırlamaya başladılar.

TARİHÇE-İ HAYAT YAZILDI

Zübeyir Gündüzalp’in ve Mustafa Sungur’un gayretleri ile Said Nursî’nin, bilhassa Nur hizmetine taalluk eden Tarihçe-i Hayat’ı yazıldı. Atıf Ural’ın talebi üzerine Medine-i Münevvere’de yaşayan Ali Ulvi Kurucu eserin mukaddimesini yazdı. 1958 yılında neşredilen kitap takdim edilince Bediüzzaman çok sevindi.

“Şimdi Risâle-i Nur’un bayramıdır. Benim vazifem artık bitti. Ben bu günleri bekliyordum. Artık gideceğim.” (Ş. Vahide s: 398)

Bu ve benzeri faaliyetlerle mânevî vazifesinin ‘hayat’ safhasında da mühim merhaleler kateden ve cemiyetteki ‘muttaki mü’min’ seviyesini yükseltmeye çalışan Bediüzzaman Said Nursî; ondan sonra ihtiyaç zuhur ettikçe ülkedeki siyasî gidişata bakarak gayretlerini, büyük ölçüde vazifesinin ‘şeriat’ safhasının zeminini hazırlamaya teksif etti.

Şeriat safhası, siyasete müteallik bir mesele idi. Her vesileyle ‘şeytandan ve siyasetten Allah’a sığındığını’ ifade eden Bediüzzaman, o safhayı fiîlen siyasete girerek değil de siyaset ve devlet adamları ile ‘Risâle-i Nur’un ve Nur Şakirdlerinin şahs-ı mânevîsi’ adına muhatap olup ‘siyaseti dine âlet ve vasıta yaparak’ gerçekleştirme cihetine gitti.

İÇTİMAÎ ŞARTLARIN HAZIRLANMASI

Bunun için önce içtimaî şartların hazırlanması, yani cemiyetin lâakal yüzde altmış yetmişinin muttaki mü’min olması gerekirdi. Hayat safhasının kemale ermesinin işareti olan o seviyeye zamanla ulaşılacağı için gelecek nesillerin bu hususta bir hareket tarzına ve şeair-i İslâmiye sayılan sembole ihtiyacı vardı.

Müslümanların dünyaya büyük ölçüde hükmetmesini sağlayan Feth-i Mübinin gerçekleşmesi neticesinde camiye çevrilen ve şeair-i Nasraniye iken, şeair-i İslâmiye hâline getirilen Ayasofya’yı ‘Hıristiyanlığın İslâmiyete devir ve teslimini’ temsil eden bir âbide olarak gördüğünden, İslâmiyetin sevgi ve saygı cihetiyle de olsa yeniden dünyaya hükmetmesinin sembolü olarak Ayasofya’yı nazara verdi.

“Ayasofya, İslâm’ın fecr-i sâdıkıdır.”

-Devam Edecek-

Okunma Sayısı: 3717
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı