"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet duygusu yeniden kazandırılmalı

27 Nisan 2019, Cumartesi
Türkiye toplumunun Türk insanının adalet duygusunu yeniden kazanmasını sağlamaya çalışmalıyız. Çünkü adalet dediğiniz zaman, Asr-ı Saadet’ten ve Sultan Fatih döneminden kalan birkaç menkıbeyi geçmeyen bir müktesebatımız var. Ve bu müktesebat da aslında şunu beraberinde ihsas ettiriyor: Adalet dediğiniz şey âlicenap ulu’l-emrin veya sultanların, raiyetindekilere birer lütf-u ihsanı olarak telâkki ediliyor.

Avukat Kadir Akbaş Semineri (3)

***

Bu dönemde Terörle Mücadele Kanunu (TMK), uygulanma biçimi ve oluşturduğu yargı içtihatlarıyla geriye çok kötü bir gelenek bıraktı. Yani bugün siyasî iktidarın değişmesi, iş başına yeni bir siyasetin, yeni bir siyasî partinin gelmesi maalesef beraberinde başka riskleri de taşıyor olacak. Bugün ortaya konulan içtihatlar ve idarî gelenek dinî gurupları yakın bir zamanda başka risklerle de karşı karşıya bırakacak gibi görünüyor. Bu yüzden bu dönemin uygulamalarının bu döneme ve bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyan siyasî partiye münhasır olmayacağı endişesini taşıyorum. Dinî gruplar ve cemaatlerin bundan sonraki dönem için de gerçekten hazırlıklı olması gerekiyor. Bu nasıl olacak? Elbette ki mevcut yasal düzenlemeleri gözeten, dikkate alan bir yapılanma içerisinde olmaları gerekiyor.

2-3 yıl önce İstanbul’da yapılan Risale-i Nur Kongresi’nde, özellikle bu noktada çarpıcı değerlendirmeler ve tesbitler yapıldı. Artık dinî gruplar, cemaatler olabildiğince şeffaf olmalı, olabildiğince kamunun denetimine açık ve denetlenmeye hazır hâlde olmalı, gizli bir gündeme sahip olmadıkları konusunda emin ve rahat olmalılar ve elbette ki güvenlik bürokrasisi de bu noktada kendini demokratik ülkelerdeki standartlarda düşünerek emin hissetmeli.

EN GÜÇLÜ ALAN, EN ZAYIFA DÖNÜŞEBİLİR

Yani bugün yaşanan şeylere baktığımızda kendinizi en güçlü hissettiğiniz şey, en zayıf alanınıza dönüşebiliyor. Elbette ki mahrem bilgilerinizi sokağa saçmamak başka bir şeydir, ama ancak bir istihbarat örgütünün ihtiyaç hissedebileceği türden gizlilikler ve mahremiyet anlayışı, maalesef beraberinde hukuken izah edemeyeceğiniz pek çok suçlamalara kapı aralar hâle getirir. Yani ihtiyatlı tedbirli davranmak başka bir şeydir, sizi başka bir şey zannedilebilecek hâle dönüştürecek kadar agresif bir tutum daha başka bir şeydir. 

Yani insanların birbiriyle tanışırken gerçek isimlerini söylemekten imtina etmeleri, birbirleriyle ilgili gerçeği ifade etmemeleri, kod ad kullanmaları ve buna bir dizi şey eklediğiniz zaman ortaya cemaat veya bir sivil toplum yapılanmasının dışında bir şey çıkıyor.

Yani niye Terörle Mücadele Kanunu’nun unutulmaması gerekiyor? Çünkü orada, bugün oluşan içtihadî uygulamaları ve yasal düzenlemeleri göz önünde tutmak gerekir. Bu anlamda, gizli bir gündemi olmayan, kamuoyuna açık davranan, faaliyetlerini kamuoyunun önünde gerçekleştiren, hesap vermeye hazır cemaatler, dinî gruplar, sivil toplum kuruluşları belki bu dönemi ve bundan sonraki dönemi nispeten daha rahat atlatacaklardır.

YENİDEN ADALET

Ama “yapılması gereken şey nedir” dersek, her halde Türkiye toplumunun Türk insanının adalet duygusunu yeniden kazanmasını sağlamaya çalışmak olmalı. Çünkü adalet dediğiniz zaman, Asr-ı Saadet’ten ve Sultan Fatih Mehmet döneminden kalan birkaç menkıbeyi geçmeyen bir müktesebatımız var. Ve bu müktesebat da aslında şunu beraberinde ihsas ettiriyor: Adalet dediğiniz şey âlicenap ulu’l-emrin veya sultanların, riayetindekilere birer lütf-u ihsanı olarak telâkki ediliyor. Yani adalet, olmazsa olmaz, her şartta gözetilmesi gereken, her şartta erişilmesi gereken bir hakikat gibi değil; ihtiyaç hissedildiği zaman göz ardı edilebilen, ihtiyaç hissedildiği zaman da bir ulufe, bir lütuf gibi bize devlet büyüklerinin ihsan edeceği, edebileceği bir tavır gibi lanse ediliyor. Bunun böyle olmadığının da anlaşılması, aktarılması gerekiyor.

Ve elbette ki hukuk düzeninin, ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinin, -hangi değeri korumak istiyorsanız isteyin- en vazgeçilmez değer olduğu konusunda yeniden toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Yani himaye etmek istediğiniz şey dinin kutsiyeti ise bunun da yine hukukun üstünlüğü ve adaletin teminiyle olabileceğini; eğer ülkenin beka problemi kaygınız varsa, ülkenin coğrafî, siyasî sınırlarıyla ilgili bir endişeniz varsa bu endişeyi izale etmenin, minimuma indirmenin çaresinin de yine adaletin gözetildiği bir devlet ve toplum hâline gelmemizde olduğu konusunda geniş halk kitlelerinin ikna edilmesi kaçınılmaz bir gereklilik olarak önümüzde duruyor.

ADALET Mİ, BEKA MI?

Çünkü bugünün temel problemi adaleti talep etmeyen, adaletin gözetilmesinde ısrarcı olmayan, aksine eğer devletin bekası söz konusu ise adaletin gözetilmeyebileceği hatta gözetilmemesi gerektiği konusunda bir tavır içerisinde olan geniş halk kitleleri. Yani bugün ülkedeki temel problem bence bu. Bu aşılmadan ne yargının evrensel hukuk ilkeleriyle hareket etmesini sağlamak mümkün olacak ne de yargı üzerinde açıkça hissedilen siyaset ve devletin güvenlik ve istihbarat bürokrasisinin baskısını ortadan kaldırmak söz konusu olacak. Önce, geniş halk kitlelerinin, adalet talebini en yüksek sesle dile getiriyor olmaları lâzım.

Böyle bir dönemde Risale-i Nur Enstitüsü bu seminer dizisiyle en azından bizim gündemimizde adaletin hep var olması gerektiği konusunda hizmet ediyor. Neşriyatlarımız bunu sürekli gündemde tutmaya çalışıyor. Ama burada çok dikkat edilmesi gereken bir şey var. Masumiyet karinesi ile kişilerin adil yargılanmaları ve adil bir yargılama sürecinin sonucunda da muhakkak surette masum insanların hukuklarının korunması amacına erişim temel alınmalı. Bu gözetilmediği takdirde, yargılama faaliyeti, neredeyse önceden hazırlanmış bir mahkûmiyet hükmünün tefhim edilmesine kadar geçen bir zaman periyodu, bir ritüel gibi değerlendirilecek olursa anlamsız hâle geliyor.

Devem Edecek

Okunma Sayısı: 2304
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı