"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mü’min ile kâfir aynı şeyleri farklı görürler

05 Kasım 2024, Salı
(Colin Turner’ın facebook.com sayfasından tercüme edilerek alınmıştır.)

İngiltere Durham Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Colin Turner Yeni Asya için yazdı: Kur'an hakikatinin son kalesi: RİSALE-İ NUR

Bir zaman biri bana dedi ki: “Senin problemin, dünyayı çok fazla arzulaman!”

Ona cevaben dedim ki, belki zahiren öyle görünüyor olabilir; lâkin hakikatte, dünyayı arzulamak mantıksızdır. Çünkü kimse hakikatte dünyayı talep edemez. Zira bütün kemalât ve mükemmellikler O’na (cc) aittir ve hakikî matlup ancak O’dur (cc). Bizim asıl meselemiz, O’nu (cc) fânî ve geçici şeylere aksettirmemiz, O’nu (cc) o fânî eşyalarda vehmedip, o şeylerin talep edildiğini zannetmemizdir. Halbuki, aslında talep edilen o eşya değil, onların ardında tecelli eden kemal ve cemal sıfatlarıdır. Fakat biz, bu sıfatları fânî şeylerde gizli zannederiz ve onlara meylederiz.

İnsanların sevdiğini düşündüğü şeyler -mal, servet, şöhret, yemek, nefsanî hazlar, büyük araba, hatta evlât ve aile- sadece O’nun (cc) güzel isimlerinin değişik tecellilerinin üzerilerine örtülen birer perdedir. Kimse yemeği sırf yemek için sevmez; ancak yediğinde hissettiği lezzet için sever. Güzel bir sima, kendi zatı için değil; uyandırdığı his ve vaat ettiği zevk için sevilir. Nasıl ki “bütün yollar Roma’ya çıkar,” yaratılan her şey de nihayetinde O’na (cc) çıkar. Eğer dünyalık şeyleri arzuluyorsan, bil ki derinlerde onlardan zannettiğin lezzet ve tatminini istiyorsun. Fakat hakikatte sana o hisleri veren O’dur (cc), peşinden koştuğun o şeyler değil.

Şunu da bil ki, Cenab-ı Hakk’ın isimlerini ve sıfatlarını sevmekte bir beis yoktur; lâkin onları mahlûkata izafe etmemeliyiz. Meselâ Rezzak isminin tecellisi olarak bir nimeti severek yiyebilirsin; fakat o rızkı bir inek yahut gıda üreticisine nispet etmek en büyük hatadır. Dünyayı “din” ve “dünya” diye bölme alışkanlığını terk etmeliyiz. Zira hakikatte sadece O’nun (cc) Zât-ı Akdes’i vardır. Ancak biz, gaflet sebebiyle O’nu (cc) binlerce fânî perde ve putlarla örtmeye meyilliyiz.

Mü’min ile kâfirin gördüğü şeyler farklı değildir; lâkin aynı şeyleri farklı görürler. Küfrün esası, nazardaki bozukluktur; hakikate perde olan bir körlükten ibarettir.

Okunma Sayısı: 1309
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı