"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir robot da 'mühendis'siz olmaz...

26 Şubat 2016, Cuma 15:47
Amerikan teknoloji devi Google’ın 2013’te satın aldığı Boston Dynamics şirketi tarafından geliştirilen Atlas robotu birçok açıdan birçok insanı farklı düşüncelere sevk etti.

Zerrelerden yıldızlara kadar san'atla ve hikmetle yaratılan ve her sayfasında ve her satırında nice hikmetler gözlemlenen, yaratılış ağacının meyvesi olan insanlığın istifadesine yönelik olarak bünyesinde nice kolaylıklar derc edilen Kainat Kitabı'nı keşfetmeye, tanımaya insanlık olarak devam ediyoruz ve bu vesileyle, hakikatli ve nurlu bir Kur'an tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinde de dikkat çekilen 'eserden san'atkara geçmek' prensibiyle kainatı ve içindeki mevcudatı, Kainat Kitabı'nın Sahibine götüren bir güzide eser şeklinde okuyoruz ve tefekkür ediyoruz ve bu çerçevedeki bütün gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Bu doğrultuda insanlık olarak Kainat Kitabı'nı daha yakından tanımaya vesile olan her yeni gelişmede heyecanlanıyor ve insan nev'i adına mutluluk duyuyoruz.

Hz. Muhammed Aleyhissaltu Vesselamının ''Çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmışsa, o iş kendisine kolay hale getirilir.'' uyarılarını bilerek veya bilmeyerek en güzel şeklide uygulayan dünya çapındaki teknolojinin öncülerinden Google’ın, teknoloji dünyasına kattığı yenilikler,tefekkür dünyamıza farklı pencereler açarak Cenab-ı Hakk'ın Alim, Mukaddir, Adl gibi birçok isminin tecellilerine ayna oluyor ve bu isimleri farkında olsun veya olmasın bütün insanlığa okuyor okutuyor.

'Atlas robotu' ve daha nice teknolojik ve bilimsel gelişmeyi bu çerçevede değerlendirmeliyiz. Peygamberlerin öncülüğünde insanlığın ortak çalışmasının neticeleri olan bilimsel ve teknoloji gelişmeler ve bu gelişmelerin geldiği noktayı Bediüzzaman'ın ufuk açıcı tespitleriyle birlikte okumalıyız.

Bediüzzaman Said Nursi, Bakara Suresi'ndeki "Âdem'e bütün isimleri öğretti." ayet-i kerimesinin; insanlığın bütün bilimsel gelişmelerdeki birikimine ve ilerlemelerine, san'at harikalarına "tâlim-i esmâ" (Hz. Adem'e Allah tarafından isimlerin öğretilmesi) ifadesiyle çok önemli noktalara işaret ettiğini vurgulamaktadır.

Herbir kemalin, herbir ilmin, herbir bilim dalının, herbir teknolojik gelişmenin hakikatinin ve kemal noktasının Allah'ın bir ismine dayanarak bulunabileceğini dile getiren Bediüzzaman bu hususu Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 20. Söz'de şöyle izah etmektedir:

''Şu âyet-i acîbe, insanın câmiiyet-i istidadı cihetiyle mazhar olduğu bütün kemâlât-ı ilmiye ve terakkiyât-ı fenniye ve havârık-ı sun'iyeyi "tâlim-i esmâ" ünvanıyla ifade ve tabir etmekte şöyle lâtif bir remz-i ulvî var ki:

Herbir kemâlin, herbir ilmin, herbir terakkiyâtın, herbir fennin bir hakikat-i âliyesi var ki, o hakikat bir ism-i İlâhîye dayanıyor.

Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyâtı ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla, o fen, o kemâlât, o san'at kemâlini bulur, hakikat olur. Yoksa, yarım yamalak bir surette, nâkıs bir gölgedir.

Meselâ, hendese bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i müntehâsı, Cenâb-ı Hakkın ism-i Adl ((Sonsuz adaletle sahibi olan Allah))  ve Mukaddir'ine (herşeyi tam bir ölçü ile takdir edip yaratan Allah) yetişip, hendese âyinesinde o ismin hakîmâne cilvelerini haşmetiyle müşahede etmektir.''

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#414

Kur'an-ı Hakim'de zikredilen Peygamber Mucizleri'nin nasıl anlaşılması gerektiği ile ilgili olarak Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 20. Söz'ün 2. Makamı'nı okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#398

Bilimsel gelişmelere, teknolojik yeniliklere öncülük eden her bilim insanı, her kurum ve kuruluş bilerek veya bilmeyerek aşağıda zikredilen külli hakikatlerin gereklerini yerine getirmektedirler:

"İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir." (Kur'an-ı Hakim, Necm Suresi, 53/39)

''Hikmet ve ilim Mü'minin kaybolmuş malıdır, onu nerede bulursa hemen alsın.'' (Hadis-i Şerif)

''İlim Çin’de de olsa alınız.'' (Hadis-i şerif)

''Çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir.'' (Hadis-i Şerif)

''Çünkü samimî bir ihlâs, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.'' 

((HAŞİYE: Evet, "Men talebe ve cedde, vecede" bir düstur-u hakikattir. Külliyeti geniş ve genişliği mesleğimize de şâmil olabilir.))  -Bediüzzaman Said Nursi-

"Men talebe ve cedde, vecede'': Bir şeyi gönülden dileyen ve onu elde etmek için azim ve iradesinin hakkını vererek çalışıp çabalayan insan, mutlaka istediği o şeyi bulur anlamındadır. Bu prensip her meslekte her alanda her durumda geçerliliği olan bir prensiptir. Evet, ihlâs ile fiili ve kavli olarak gerekliliklerini yerine getirerek kim ne isterse Allah verir.  

...Peki ne zaman ve ne sebeple Müslümanlar ilim öncülüğünü yabancılara kaptırdılar?

Büyük İslâm âlimî Bediüzzaman Said Nursî yüz sene kadar önce yazdığı ‘Muhakemât’ adlı eserinde “Fe yâ lilaceb! Köle efendisine... ve hizmetkâr reisine ve veled pederine nasıl düşman ve muarız olabilir? Halbuki İslâmiyet funûnun seyyidi ve pederidir” demektedir.

Yeni Asya Yazarı M. Latif Salihoğlu'nun Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi'nin yazarı merhum Şaban Döğen'le yaptığı röportaj 'Ne zaman ve ne sebeple Müslümanlar ilim öncülüğünü yabancılara kaptırdılar?' gibi birçok önemli soruya cevap niteliğinde...

İşte o röportaj ve alanında çığır açan bir ansiklopedinin hikâyesini okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/2009/12/11/elif/default.htm

Bir iğne ustasız, bir harf katipsiz, bir robot da 'mühendis'siz olmaz...

Amerikan teknoloji devi Google’ın 2013’te satın aldığı Boston Dynamics şirketi tarafından geliştirilen 1,75 santimetre boyunda ve 81 kilogram ağırlığındaki Atlas robotu ile bilim kurgu gerçeğe dönüştü.

Boston Dynamics, insana en yakın olduğu belirtilen robota ait görüntüler yayınladı. Bağlantı kablolarından arınmış ve özgür bir şekilde iki ayağı üzerinde yürüyen Atlas, kapıları açabiliyor ve zorlu tabiat koşullarında dengesini koruyarak ilerleyebiliyor. 4,5 kilogram yük taşıyabilen robot, bir işçi gibi bu yükleri raflara dizebiliyor. 

Hatta robot, dışarıdan yapılan sert müdahalelere rağmen dengesini koruyabiliyor. Sert cisimlerle kendisine vurulup yere düşürülse bile azimle yeniden kalkıyor ve işine kaldığı yerden devam edebiliyor. 

Elektrikle çalışan ve hidrolik güçle hareket eden 81 kilogram ağırlığındaki Atlas, alüminyum, çelik ve titanyumdan yapıldı. Bacaklarındaki ve vücudundaki ileri teknoloji ürünü sensörlerle dengesini koruyabiliyor. Kafasındaki stereo sensörlerle engellerden kaçabiliyor, araziyi inceleyebiliyor ve yönünü tayin edebiliyor. 

Bilim kurgu hayranları, gelecekte askeri ve sivil amaçlar için hizmet edebilecek seviyeye gelmesi planlanan Atlas’ı ‘Terminator’ filmlerindeki ölümcül robotlara benzetiyor.

ATLAS ROBOT, DİKKATLİ NAZARLARI KENDİSİNİ TASARLAYAN MÜHENDİSLERE YÖNLENDİRİYOR

Birçok özellikle donatılan Atlas robot, kendisiyle birlikte ama kendisinden daha çok tasarımında yer alan mühendisleri, tasarımcıları gösteriyor ve göstermesi gerekir.

Bilim ve teknoloji dünyasında her geçen gün yeni gelişmelere şahit olurken nazarlarımız ister istemez bu gelişmelerin arkasında imzası olan isimlere ve insanlığın geldiği bu hayal ötesi aşamaya çevriliyor.

Bu noktada Üstad Bediüzzaman'ın "Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? veciz ifadeleri akıllara geliyor.

Bu veciz ifadedeki harika kıyas ölçüsüyle; hayran kaldığımız teknoloji harikası, cansız, şuursuz bir robotun arkasındaki canlı, şuurlu , akıllı, ve ruh sahibi tasarımcıyı gördüğümüz gibi, o tasarımcıyı da tasarlayan, yaratan sonsuz ilim, kudret sahibi Cenab-ı Hakk'ı görebiliriz.

Bu aşamada yaratılış kavramının doğru anlaşılması konusunda ufuk açıcı nitelikte Yeni Asya yazarlarının Kur'an-ı Hakim'in hakikatli tefsiri olan Risale-i Nur'dan ilhamen kaleme aldığı yazıları istifadenize sunuyoruz;

Yaratılış kavramı nasıl anlaşılmalıdır? İki yaratılış kavramı: İbda ve inşâ

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/iki-yaratilis-kavrami-ibda-ve-insa_336748

Yaratılışın sırrı: İbda ve inşa

http://www.yeniasya.com.tr/mustafa-usta/yaratilisin-sirri-ibda-ve-insa_386730

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur'dan Lem'alar isimli eserden 23. Lem'a olan Tabiat Risalesi'nde 'tabiattan gelen fikr-i küfriyi(inkar fikrini) dirilmiyecek bir surette öldürüyor; küfrün temel taşını zir ü zeber ediyor.'

Tabiat Risalesi İbrahim Sûresi'nde yer alan "Peygamberleri onlara dedi ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah hakkında şüphe olur mu?" ayet-i kerimesinin bu asra bakan yönleriyle, Allah'ın varlığını ve birliğini iki kere iki dört eder derecesinde izah ve ispat ederek akıl, kalp ve ruhunun aynı anda hissedar olmasını isteyen bu asrın insanına hitap etmektedir.   

Bediüzzaman Tabiat Risalesi'nin temelini oluşturan bu ayet-i kerime ilei lgili olarak ''Şu âyet-i kerime, istifham-ı inkârî ((birşeyin öyle olmayacağını soru sorarak ifade etme, hiç böyle olur mu)) ile, "Cenâb-ı Hak hakkında şek olmaz ve olmamalı" demekle, vücud ve vahdâniyet-i İlâhiye bedâhet derecesinde olduğunu gösteriyor.'' ifadelerini kullanmaktadır.

Üstad Bediüzzaman; mesleklerinin iç yüzünü göremeyen inkar ehli tabiiyyunun (( tabiatçılar, herşeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini savunan, Allah'ın varlığını inkar eden, kabul etmeyen inkacılar, materyalistler)) gittikleri yolun içyüzünün ne kadar akıldan uzak ve ne kadar çirkin ve ne derece hurafe olduğunu çarpıcı örnek ve tespitlerle beyan etmektedir.

Bu doğrultuda Bediüzzaman çarpıcı bir değerlendirmede bulunarak , var olan ve inkar edilemeyen ve san'atlı ve hikmetli yaratılan ve sabit olamayıp yenilenen mevcudatın yaratılışının izahı ve anlamı noktasında akla gelne dört yoldan başka bir yol yoktur diyor ve bu dört yolun üç tanesinin (( sebeplerin neden-sonuç ilişkisi şeklinde yaratması, kendi kendine olma, kendi kendine yaratılma, kendi kendine meydana gelme ve üçüncü olarak da tabiatın yaratması, tabiatın meydana getirmesi )) muhal, akıldan uzak, batıl, imkansız, kabul edilemez olduğu kesin bir şekilde ispat edilrse, dördüncü seçenek olan ''tarik-i vahdâniyet'' yolunun ((bütün mevcudatın, bütün varlıkların sadece Allah tarafından yaratıldığını kabul etme yolu)) şüphesiz ve açık bir şekilde kesinliğinin ve doğruluğunu ortaya çıkacağını ifade ediyor.

Bediüzzaman'ın önemli uyarılarının yer aldığı Tabiat Risalesi'ndeki ilgili husus şu şekilde geçmektedir:

''Ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var; ehl-i iman bilmeyerek istimal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini beyan edeceğiz.'

Birincisi: Evcedethu'l-esbab, yani, "Esbab bu şeyi icad ediyor."

İkincisi: Teşekkele binefsihî, yani, "Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor."

Üçüncüsü: İktezathu't-tabiat, yani, "Tabiîdir, tabiat iktiza edip icad ediyor."

Evet, madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem, her mevcut san'atlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Herhalde, ey mülhid, bu mevcudu, meselâ bu hayvanı, ya diyeceksin ki, esbab-ı âlem onu icad ediyor, yani esbabın içtimaında o mevcut vücut buluyor; veyahut o kendi kendine teşekkül ediyor; veyahut, tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücuda geliyor; veyahut bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretiyle icad edilir.

Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur. Evvelki üç yol muhal, battal, mümteni, gayr-ı kabil oldukları kat'î ispat edilse, bizzarure ve bilbedâhe, dördüncü yol olan tarik-i vahdâniyet şeksiz, şüphesiz sabit olur.''

Akılsız, şuursuz, cansız, amaçsız, kör, sağır, dilsiz sebeplerin neden-sonuç ilişkisi şeklinde yaratması, kendi kendine olma, kendi kendine yaratılma, kendi kendine meydana gelme ve üçüncü olarak da tabiatın yaratması, tabiatın meydana getirmesi şeklindeki temelsiz, düşünceler, akıldan uzak iddialar neden doğru değildir ve bütün mevcudatın, bütün varlıkların sadece Allah tarafından yaratıldığı düşüncesi neden şüphesiz ve açık bir şekilde kesin ve doğru olduğunu çarpıcı örnek ve izahlarla Tabiat Risalesi'den okumak için tıklayınız: 

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/lemalar/#420

Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 10. Söz olan ve Kur'an-ı Hakim'in başta Rum Suresi'nden "Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir." ayet-i kerimesinin hakikatli bir tefsiri olan ve 'yüzer âyât-ı Kur'âniyeden süzülmüş bazı katarattır' şeklinde tariflenen Haşir Risalesi ((Öldükten sonra dirilme)) imanların kurtarılması ve taklitten tahkike geçmesi ve kuvvetlendirilmesi noktasında çok önemlidir.

((Not: 10. Söz'ün başlangıcında; harika bir tarzda Allah'ın varlığını ve birliğini, haşrin ve ahiretin, basit ve avam lisanıyla ve vâzıh bir tarzda beyan edildiği temsili hikayecikte iman ve küfür muvazeneleri, dalalet ve hidayet mukayeseleri en güzel şekilde izah edilerek; imanlı bir akış açısıyla, inkar eden, bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen, herşeyi maddede aradığı için aklı gözüne inen maneviyata karşı körleşen küfri bakış açısının ciddi bir münazarasına yer verilmektedir.))

İşte o münazaradan konuyla ilgili kısa bir bölüm:

Evvelâ o sersem dedi: "Padişah kimdir? Tanımam."

Sonra arkadaşı ona cevaben: "Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? Ve bu kadar çok servet—ki, her saatte bir şimendifer HAŞİYE-1 ((Seneye işarettir. Evet, bahar, mahzen-i erzak bir vagondur, gaipten gelir.)) gaipten gelir gibi, kıymettar, musannâ mallarla dolu gelir, burada dökülüyor, gidiyor—nasıl sahipsiz olur? Ve her yerde görünen ilânnameler ve beyannameler ve her mal üstünde görünen turra ve sikkeler, damgalar ve her köşesinde sallanan bayraklar nasıl mâliksiz olabilir? Sen, anlaşılıyor ki, bir parça firengî okumuşsun. Bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun. İşte, gel, en büyük fermanı sana okuyacağım."

Bu önemli münazaranın devamını ve Onuncu Söz'ün tamamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#82

"BİZE HALIKIMIZI TANITTIR, MUALLİMLERİMİZ ALLAH'TAN BAHSETMİYOR''

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi'yi ziyarete gelen lise talebeleri son derece önemli bir konuda kendisinden yardım istemişlerdir.

Bir 'karanlık' dönem hakkında bizlere bilgi veren çarpıcı bir kaynak niteliğinde değerlendirilebilecek bu 'yardım talebi', 'eğitim' adı altında işlenen ve nice gençlerin dünyevi ve ebedi hayatını mahveden karanlık anlayışı gözler önüne sermektedir.



Din ve fen ilimlerinin birlikte okutulmasını isteyen ve Medresetüzzehra Projesi ile bu projesini gerçekleştirmek idealinde olan Bediüzzaman'ın yanına gelen ve kendisine "Bize Hâlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar" diyen gençlere verdiği cevaplar çok önemlidir.  

Risale-i Nur'daki konuyla ilgili bazı bölümleri istifadenize sunuyoruz;

''Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. "Bize Hâlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar" dediler. 

Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz. 

''...Hem nasıl ki bir harika şehirde milyonlar elektrik lâmbaları hareket ederek her yeri gezerler. Yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası, şeksiz, bedahetle elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mucizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, yaşasınlar ile sevdirir. 

Aynen öyle de, bu âlem şehrinde, dünya sarayının damındaki yıldız lâmbaları, bir kısmı kozmoğrafyanın dediğine bakılsa küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa sür’atli hareket ettikleri halde, intizamını bozmuyor, birbirine çarpmıyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor. 

Okuduğunuz kozmoğrafyanın (Astronomi, Gök Bilimi) dediğine göre, küre-i arzdan bir milyon defadan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşayan ve bir misafirhane-i Rahmâniyede bir lâmba ve soba olan güneşimizin yanmasının devamı için, her gün küre-i arzın denizleri kadar gazyağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzımdır ki sönmesin.

Ve onu ve onun gibi ulvî yıldızları gazyağsız, odunsuz, kömürsüz yandıran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatı, ışık parmaklarıyla gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektrik lâmbaları ve idareleri ne derece o misâlden daha büyük, daha mükemmeldir; o derecede, sizin okuduğunuz veya okuyacağınız, fenn-i elektrik mikyasıyla, bu meşher-i âzam-ı kâinatın Sultanını, Münevvirini, Müdebbirini, Sâniini, o nuranî yıldızları şahit göstererek tanıttırır, tesbihatla, takdisatla sevdirir, perestiş ettirir.'' Sözler, 13. Söz, 2. Makam

Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 13. Sözün 2. Makamı'nın tamamını okumak için tıklayınız;

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#232

BÜYÜK İSLAM ALİMİ BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ DİN VE FEN İLİMLERİNİN BİRLİKTE OKUTULMASINI İSTEMEKTEDİR

Bediüzzaman Said Nursi ilimle dinin uzlaşmazlığı yolundaki iddiaları reddederek hakikatli ve nurlu bir Kur'an tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinde, eserden san'atkara geçmek prensibiyle kainatı ve içindeki mevcudatı, Kainat Kitabı'nın Sahibine götüren bir güzide eser şeklinde tarif edip izah ve ispat ederek ilme din namına sahip çıkmaktadır.

Bu noktada ifade etikleri ''Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir.  Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder." veciz sözleri bilim ve din ilişkisini doğru anlamak ve yorumlamak konusunda oldukça önemlidir. 

Bediüzzaman Hazretleri din ilimleri ile fen ilimlerinin beraber okutulmasını istemektedir.

Bu doğrultuda fen ilimleri ile aklın problemlerinin çözüleceğini, din ilimleri ile de kalp ve vicdanın iman nuru ile dolacağını ifade ederek, bu iki cenahın birleşimi ile hakikatin tecelli edip, insanın taklit ve taassuptan kurtulacağını beyan etmiştir. Bu fikir ve düşüncenin de ömür boyu takipçisi olmuş.

OKUMAK OKUMAK OKUMAK YİNE OKUMAK...

Bediüzzaman Said Nursi'nin 'Kainata değişmem dediği' değerli talebeleri, merhum Zübeyir Gündüzalp'in ''Okumak okumak yine okumak. Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitab-ı kebir-i kainat(büyük kainat kitabını) okumak.'' şeklindeki veciz ifadeleri, hakikate ulaştıracak okumaların, tefekkürlerin önem derecesine vurgu yapmaktadır.

Bu doğrultuda Kur'an-ı Hakim'in hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur penceresiyle Kainat Kitabı'nın okumaya devam ediyoruz.

Ve Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ında da vurguladığı ''De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (Ankebut Suresi,20) fermanı ve Peygamber Efendimizin -Aleyhissalatu Vesselam- “Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır” hadis-i şerifleri doğrultusunda Cenab-ı Hakkın kainattaki zerrlerden yıldızlara kadar olan azim tasarrufatını tefekkür ediyoruz.



“Her kim olursan ol; bak, gör. Yalnız gözünü aç, hakikati müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar”. 

Konuyla ilgili makaleleri, araştırma yazılarını ve bilimsel haberleri okumak için tıklayınız;

NASA'yı değil, anlattıklarını dinleyiniz!

http://www.yeniasya.com.tr/dunya/nasa-yi-degil-anlattiklarini-dinleyiniz_366749

Yaratılış kavramı nasıl anlaşılmalıdır? İki yaratılış kavramı: İbda ve inşâ

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/iki-yaratilis-kavrami-ibda-ve-insa_336748

Şimdiye kadarki çekilen en büyük astronomik fotoğraf, tefekküre medar oldu

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/simdiye-kadarki-cekilen-en-buyuk-astronomik-fotograf-tefekkure-medar-oldu_364959

Risale-i Nur penceresiyle bir tefekkür yolculuğu: 'Big Bang Teorisi' ve 'Yaratılış'

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/risale-i-nur-penceresiyle-bir-tefekkur-yolculugu-big-bang-teorisi-ve-yaratilis_364403

Kainat 'biz biriz ve bir elden çıkmışız' diyor: Levh-i Mahfuz ve İnsan Hafızası

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/kainat-biz-biriz-ve-bir-elden-cikmisiz-diyor-levh-i-mahfuz-ve-insan-hafizasi_364034

Kur’ân-ı Azîmüşşân'ın ders verdiği tarzda doğru 'Allah' inancı nasıldır?

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/kur-an-i-azimussan-in-ders-verdigi-tarzda-dogru-allah-inanci-nasildir_355363

Komşu gezegen Mars’taki önemli gelişmeleri nasıl tefekkür etmeliyiz?

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/komsu-gezegen-mars-taki-onemli-gelismeleri-nasil-tefekkur-etmeliyiz_360046

Güneş'ten Plüton'dan Allah'a ulaştıran bir tefekkür yolculuğuna davetlisiniz

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/gunes-ten-pluton-dan-allah-a-ulastiran-bir-tefekkur-yolculuguna-davetlisiniz_347293

Kainat Kitabı'nda tefekkür saati: 35 km/sn hızla evimizin çok yakınından geçecek

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/kainat-kitabi-nda-tefekkur-saati-35-km-sn-hizla-evimizin-cok-yakinindan-gececek_366058

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 6721
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı