"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bize atılan iftiraların temeli yoktur

16 Temmuz 2018, Pazartesi
Kimseden takdir falan bekliyor değiliz, ama en azından hakkaniyet ölçüleri içerisinde bizim duruşumuzun altının çizilmesini lâzım geldiğini düşünüyoruz. Bu yönüyle son zamanlarda üfürülen birtakım iftiraların hiçbir temeli yoktur ve olması da mümkün değildir. Bu iftira atanlar için sadece 'Allah ıslah etsin' demekle yetiniyoruz.

Dünden devam

Sanırım bu tavır Yeni Asya’nın Türkiye’nin darbeler tarihindeki genel duruşunu da özetliyor…

Öyle de diyebilirsiniz. Yeni Asya tarihi derinliği olan bir gazetedir, yalnız gazete değil bir fikirdir. Fikriyatının kaynağını Risale-i Nur oluşturur. Duruşu Bediüzzaman’ın duruşudur.

Bildiğiniz gibi Yeni Asya 21 Şubat 1970’de kuruldu. Ondan önce haftalık yayınlanan İttihad Gazetesi de 1967’de yayın hayatına girdi. O günden itibaren Türkiye’de yapılmış, ya yarım kalmış veya tam olarak yapılmış bütün darbe ve ihtilâllere karşı çıkmış bir gazete. Bu duruş bir cemaatin gazete lisanıyla darbeler gibi antidemokratik olaylar karşısındaki genel tavrının ifadesidir. Bu dersi Üstadından almıştır. Bu Kur’ânî bir duruştur; yani Kur’ânî prensipler çerçevesinde oluşturulmuş bir tavırdır.

O yüzden bir bütün olarak Yeni Asya cemaati her türlü darbe girişiminin karşısındadır. 31 Mart Hadisesi’nde Üstadın tavrı ortadadır. 1960 ihtilâlinde ise Üstad Hazretleri vefat etmiş, henüz Yeni Asya gazetesi yok, ama bir cemaati var. Ve bu cemaat 1960 darbesine karşı çıkmıştır. 12 Mart 1971’de yapılmış bir muhtıraya da karşı çıkılmıştır. Sonra onu takiben 12 Eylül 1980’de yapılmış darbeye de net bir şekilde karşı çıkışı söz konusudur. Öyle ki, 80 ihtilâlinden sonra yapılmış anayasaya karşı çıkan, “Hayır!” diyen tek cemaattir. Yeni Asya cemaati darbe anayasasına “Hayır!” diyen tek cemaat olarak tarihteki yerini almıştır. Bu tarihî bir hadisedir. Yeni Asya, bu konuda pusulası doğru olduğu için şaşmamıştır. Ancak bedelini çok ağır şekilde ödemiştir. Gazete, bu tavrından ötürü 470 gün kapatılmıştır. Bunu başka sair birçok baskılar takip etmiştir; ama hiçbir şekilde Yeni Asya yolundan vazgeçmemiştir. Dolayısıyla diyebiliriz ki; darbelere karşı oluş noktasında bizim kadar temiz sicile sahip başka herhangi bir grup, ya da cemaat yoktur. Darbeler ve ihtilâller konusunda, demokrasiye karşı yapılan kalkışmalar konusunda sicilimizde en küçük bir leke yoktur. Ne yazık ki Yeni Asya bu prensipli, hakkaniyetli ve temkinli duruşunun bedeli olarak iftira ve yaftalamalara maruz kalıyor. Bugün de aynı şey söz konusu.

Bugün olan nedir?

Biz darbelerin, darbecilerin, darbecilerin yanından geçenlerin hep karşısında olmuş bir Cemaatiz. Bugün de 15 Temmuz kalkışmasını başından lânetledik. Ama şunu yapmadık, aklımızı ve vicdanımızı, yaslandığımız Kur’ânî prensipleri bir kenara koymadık, onların rağmına hareket etmedik.

15 Temmuz’un aydınlatılması bizim de temennimizdir. Ancak bu süreçte yazılarımızla, manşetlerimizle yapılan hukuk dışı uygulamalara, oluşturulan mağduriyetlere dikkat çektik. Biz bunlardan bahsederken bize “darbe yanlısı” “FETÖCÜ” suçlamaları yapıldı, gazetemiz baskı altına alındı.

Biz ne dedik? Darbecilerle hukuk kuralları içinde mücadele ediniz, mağduriyetler üzerinden farklı çatışma alanları oluşturmayınız, toplumsal barışa zarar verecek uygulamalardan ve söylemlerden kaçınınız, hızlıca normalleşme yolunda adımlar atınız, yargılamalarda suçun şahsiliği ilkesini gözden kaçırmayınız… vs.

Tabi bu durum, bizim de bir cemaat olmamız hasebiyle bazılarını rahatsız etti demek. Rahatsız olanların çoğunlukla düne kadar o yapıyla beraber olmaları, onlarla beraber hareket etmeleri ayrı bir garabet tabi…

Şunu da sormak istiyorum. 15 Temmuzla anılan cemaatin devlet içinde kadrolaşmaya gittiğini bilmeyen yok. Siyaset de ne istedilerse verdik savunmasında… Yeni Asya’nın siyasetle ilişkisinde durum nedir?

Biz başından beri cemaatlerin manevî hizmetlerle ilgilenmesi gerektiğini söyledik. Uhrevî hedefleri olanların dünyevî beklentileri ve hedefleri olur mu? Olursa burada bir terslik söz konusudur. Cemaatlerin aslî vazifesi insanın imanlı bir şekilde kabre girmesine vesile olmaktır, buna çalışmaktır. Ahlâklı, imanlı, serseriliğe bulaşmayan, çalmayan, başkasına zarar vermeyen, Allah ile ilişkisini zedelemeyen nesiller yetiştirmek... Cemaatlerin gaye-i hayali bu olmalıdır. Siyasetle ilişkisini bu hedeflerini gerçekleştirmek yolunda taleplerle kurmalıdır. Bu talepler de demokratik işleyişin sağlanması, fikir hürriyetinin önünün açılmasıdır.

Bu noktada bizim bu güne kadar siyasetten maddî bir talebimiz olmadı, kadro vs. hep bunların dışında durduk. Dikkatli ve şuurlu bir şekilde dışında durduk. Asla zerresine dahi tenezzül etmemeye çalıştık. Ve tek başına bu bile bizim ne kadar sağlam bir çizgi üzerinde olduğumuzun ispatıdır.

Bizlere birçok şeyler teklif edildi. Meselâ, biliyorsunuz 1980 ihtilâlinden sonra 1983 senesinde gazetemizin İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, o günün ihtilâlcileri tarafından gönderilen heyetin yaptığı tekliflerin tamamını reddetmiştir. Konsey ‘dediklerimizi yaparsanız sizi ihya ederiz’ demiştir. Kutlular Abimiz bunları reddetmiş, cemaatimiz bu tür tekliflerden uzak durmuştur. Bunun da bedelini bize ödetmişlerdir.

Ama ağlamak, sızlamak bizim işimiz değil. Biz yine vazifemizi yapmaya çalıştık o dönemde, şimdi de yapmaya çalışıyoruz.

Evet, esasen cemaatler netice itibariyle gönüllülük esasına dayanan hizmet kuruluşlarıdır ve öyle de kalmaları lâzım. Temiz ve saf duruşlarına halel getirecek hareketlere girmemeleri lâzım. Ve çok hassas bir şekilde uzak durmaları lâzım. Nitekim girildiği zaman bunun neticelerinin çok zararlı bir şekilde sonuçlandığına geçmişte de şahit olduk, bugün de şahit olmaya devam ediyoruz.

Bugün neler yaşanıyor?

Darbe girişiminin öznesi kabul edilen cemaat dolayısıyla dinî kavramlar zarar gördü. İnsanlar cemaatlerden uzak durmaya başladı. Oysa cemaatler ve tarikatlar bu toprakların sosyolojik gerçeği ve bin yıllık bir geleneğin parçası olarak bu toprakların manevî mimarlarıdırlar. Bu yapılar yıpratılmamalıdır. Bu yapılar zarar görürse ülkemizin manevî anlamda geleceği de zarar görecektir. Bu noktada, ne yazık ki, cemaat, hizmet gibi kavramlar neredeyse kullanılamaz oldu.

Tabi buradan da önemli dersler çıkarmak gerekir. Cemaatler kendileriyle yüzleşmeli, gereken dersleri çıkararak siyasetle ilişkilerini doğru konumlandırmalıdırlar.

Bu tavrınız sosyal medyada ya da farklı alanlarda Yeni Asya’nın “FETÖ” ile birlikte hareket ettiğine dair iddiaları da doğurdu. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar gülünç iddialar tabi. Bunlarla ilgili hukukî takiplerimizi de yapıyoruz. Her şeyden önce tarihimiz böyle bir birlikteliği yalanlamakta, geçmişimiz bu birlikteliği reddetmektedir. Çok iddialı bir şekilde altını çizerek söylüyorum ki; bu konuda bizim kadar müktesebatı temiz başka herhangi bir grup ve cemaat yoktur. Siyasî gruplar için de aynı şeyi söyleyebiliriz. 1973-74 senelerinden itibaren, Gülen bizimle yolunu ayırdı ve bunu herkes biliyor. Risale-i Nur’un hizmet metodlarından farklı bir metodu benimsedi, bunu farklı yollarla farklı şekillerde de zaman zaman dile getirdi.

Bunun üzerinden kırk seneyi aşkın bir süre geçmiş oluyor. Yani Türkiye’nin henüz daha ismini bilmediği zamanlarda yollar ayrılmış. Biz, doğabilecek problemleri kendisine söylemişiz, muhtemel yanlışları ve sonuçlarını görmüşüz, kendisini ikaz ve ifade etmiş bir cemaatiz. Gülen kendine göre bir hizmet anlayışı takip etmiştir ve bu anlayışın, Risale-i Nur’dan bizim anladığımız prensiplere uymadığı noktaları hep ifade etmişizdir. Bu yönüyle, kimseden takdir falan bekliyor değiliz, ama en azından hakkaniyet ölçüleri içerisinde bizim duruşumuzun altının çizilmesini lâzım geldiğini düşünüyoruz. Bunu zaten Türkiye’de gerek resmî kurumlar, gerek sivil kesimler yakînen biliyor. Devletin kayıtlarında da bu çok açık bir şekilde vardır. Bu yönüyle son zamanlarda üfürülen birtakım iftiraların hiçbir temeli yoktur ve olması da mümkün değildir. Sadece Allah ıslah etsin demekle yetiniyoruz.

Yalnız bu durum hakkaniyet, vicdan, insaf gibi kavramların nasıl tarumar edildiğini göstermesi açısından da turnusol hükmündedir. Fikirlerin, zihinlerin, vicdanların böyle durumlar karşısında hakkın değil de gücün yanında yer almalarını göstermesi bakımından üzücüdür. Köşe yazarıdır, siyasetçidir, bir cemaatin önde gelen adamıdır… hiç fark etmiyor.

Yahu düne kadar beraber olmuşsunuz, beraber hareket etmişsiniz, bizim hizmet tarzımızı küçümsemişsiniz, hizmet işte böyle yapılır diye hava atmışsınız; siyaseten de ne istemişlerse vermişsiniz. Şimdi güç odağı değişince hemen değişiveriyorsunuz. Bizi de “FETÖCÜ” ilân ediyorsunuz. Bu zaten gerçekle örtüşmediği gibi, hakkaniyet ve adalet ölçüleriyle de örtüşmüyor. Bu günahlara ortak arama çabasından başka bir şey değil.

Bugün hem dinî gruplar, hem de siyaset kanadında; hatta bugünkü hükümet kanadında olanlar çok değil birkaç sene önce nerede durduklarına bir baksınlar önce. O günkü uyarılarımızı dikkate almayanların hiç olmazsa bugün bize biraz kulak vermelerini tavsiye ediyoruz.

Risale-i Nur hakikatleri dünyevî amaçlara ve menfaatlere feda edilemez. Bu yüzden biz hiç kimseden para da istemeyiz makam da.

Yeni Asya’nın da banisi olan ve Üstad Bediüzzaman’ın “Kâinata değişmem” dediği talebesi Zübeyir Gündüzalp’in Mehmet Kutlular’a asla unutulmaması lâzım gelen öğüdü şudur: “Para veren emir de verir. O bakımdan istiğna düsturunu ciddî ve hassas bir şekilde en küçük bir taviz vermeksizin sürdürmek lâzım.” Yeni Asya çizgisi bu tavsiye ile başlamış bir yayın çizgisi.

Üstadın hizmet tarzıyla ilgili prensiplerini Zübeyir Gündüzalp, neşriyat sahasına yansıttı. O birikimi Mehmet Kutlular şahs-ı manevî ile beraber aynı hassasiyet içinde sürdürdü. 47 senedir o çizgi devam ediyor. İslâm âleminin çeşitli buhranlarla karşı karşıya olduğu, kardeşin kardeşe kırdırıldığı, kan ve göz yaşıyla masumların boğdurulduğu bir zamanda Yeni Asya; adalet-i mahza çizgisini temsil ediyor ve hak ve hakikati sesi olarak yayın hayatına devam ediyor. Kıyamete kadar da devam edecek inşaallah.

Röportaj: Lütfiye Kef

Fotoğraf: Murat Sayan - Yeni Asya

-SON-

Okunma Sayısı: 28857
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şevket Paksoy

    16.7.2018 02:44:22

    Yüreginize saglik cok guzel degerlendirmeler izahatlar ... Yaşasın sıdk Ölsun yeis Muhabbet devam etsin Şura kuvvet bulsun...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı