Dünya |
O olayı hiçbir zaman unutmayacağım |
İsraİl’İn “Dökme Kurşun Operasyonu” adını verdiği Gazze saldırıları sırasında askerlerin “kalkan” olarak kullandığı Gazzeli çocuk Macid Rabah (11), “o olayı hiç unutmayacağını, daima hatırlayacağını” söyledi. Gazze’nin Tel El Hava mahallesindeki evinde, yerel Filistin haber ajansı Maan’a yaşadıklarını anlatan Macid, İsrail askerlerinin patlayıcılarla dolu olduğundan şüphelendikleri çantayı açmasını istemeleriyle ilgili olarak, “yaşadığı her saniyeyi aklında tutacağını” ifade etti. Rabah’ın ailesi de, İsrail askerî mahkemesinin çocuğu kalkan yapan iki askere rütbe indirme ve 3’er ay tecilli hapis cezası vermesi konusunda, bu cezanın yaşadıkları travmanın karşılığı olmadığını açıkladı. Macid’in annesi Fatima Rabah (49), “Bu çocuk neler olduğunu ne zaman unutabilir? Bunlar, 3 aylık bir cezayla mukayese edilemez” diye konuştu. İsrail yargı sisteminden adalet beklemediğini belirten Fatima, olayı uluslar arası mahkemenin ele almasını istediğini söyledi. Cezayı yeterli bulmadığını “Bu İsrail askerlerine Filistinli çocuklara karşı ne isterlerse yapabilecekleri yetkisini veriyor” sözleriyle dile getiren anne Fatima, “Filistinli çocuklardan bir çoğunun İsrail silâhlarıyla öldüğünü ve kimsenin cezalandırılmadığını” savundu. Macid’in 9 yaşındayken yaşadıkları, Gazze’deki operasyonun devam ettiği sıralarda, kara birliklerinin Tel El Hava mahallesinde ilerlediği 15 Ocak 2009’da meydana gelmişti.
ÇOK KORKTUM, PANTOLONUMU ISLATTIM...
O gün yaşananları anlatan anne ile oğul, yaklaşık 40 kişilik bir grubun sığınak olarak kullandıkları bir binanın bodrumunda toplandıklarını, askerlerin gelerek Macid’den banyoda buldukları iki spor çantasını açmalarını istediklerini söylediler. Maan’a olayı anlatırken “Çok korktum, pantolonumu ıslattım... Ne bağırabildim ne bir şey söyleyebildim. Çünkü çok korkuyordum” ifadelerini kullanan Macid, askerlerin kendisini 20 metre kadar sürüklediklerini belirtti. Macid, “Silâhını bana doğru tutuyordu. Bana bağırıyordu, ama ben bir şey anlamıyordum. Beni yakalayıp duvara doğru itti” dedi. Binadakilerden birine ait olan ve içinden para ile kişisel eşyaların çıktığı ilk çantayı korkudan titreyerek açabildiğini söyleyen Macid, ikinci çantayı açamadığı için askerlerden birinin saçından yakalayıp yüzüne vurduğunu, elindeki tüfeğiyle çantaya ateş ettiğini anlattı. Macid’in annesi Fatima da, aynı gün askerlerin bodrumdaki kadın ve çocukları erkeklerden ayırdıklarını ve binayı terk etmelerini istediğini, kadın ve çocukların da Filistin Kızılayına ait El Kudüs Hastanesine kaçtıklarını ifade etti. Aynı gün El Kudüs Hastanesi İsrail uçakları tarafından bombalanmıştı. Macid, iki kızkardeşi ve annesi, Gazze’deki Kızılhaç binasına gitmek üzere bir ambulansla oradan ayrılışlarını da hatırlıyor. Konuyla ilgili konuşan Çocuklar için Savunma örgütünden Ayed Ebu İkdaş da İsrail ordusunun, Yüksek Mahkemenin 2005 yılındaki kararıyla, Filistinlileri kalkan olarak kullanılmasını yasakladığını hatırlattı. İkdaş, karara rağmen örgütün kayıtlarında, o günden beri çocukların bu ve benzer şekilde kullanıldığını gösteren 15 vak'a bulunduğunu belirtti. |
25.11.2010 |
Çin’e “K. Kore’yi durdur” çağrısı |
Japonya Başbakanı Naoto Kan, Çin’i Kuzey Kore üzerinde etkili olmaya çağırdı. Kan, “Kuzey Kore üzerinde nüfuzu bulunan Çin’i, bu ülkeyi başka saldırıda bulunmaktan alıkoyacak olan uluslararası seviyede sarf edilen çabalara katkıda bulunmaya çağırıyoruz” dedi. Avustralya’nIn, Çin’i Kuzey Kore üzerinde etkili olmaya çağırdığı bildirildi. Sky News haber kanalına açıklamalarda bulunan Avustralya Dışişleri Bakanı Kevin Rudd, durumun çok gergin olduğunu, Kuzey Kore üzerinde nüfuzu bulunan Çin’i, bu nüfuzunu kullanarak, Pyongyang üzerinde etkili olmaya çağırdı. Rudd, bu konu hakkında ABD, Güney Kore ve Japon yetkilileriyle de görüştüğünü belirtti. Amerikan Kongresinde yer alan Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörler, Kuzey Kore’nin Güney Kore’nin Yeonpyeong Adasına topçu ateşi açmasını kınadı. Çin’i, müttefiki Kuzey Kore üzerinde etkili olmaya çağıran senatörler, kendi deyimleriyle, “Kuzey Kore’nin cüretkâr davranışlarını değiştirmesini sağlaması” ve bu ülkeyi daha sorumlu davranmaya itmesi için Çin’i doğrudan bir rol oynamaya dâvet etti. Senatörler, öte yandan, ABD Başkanı Barack Obama’yı da “Kuzey Kore’nin hamisi Çin’in” üzerindeki baskıları arttırmaya çağırdı.
ÇİN MEDYASI ELEŞTİRMEKTEN KAÇINDI
Kuzey Kore’nin, Güney Kore’nin Yeonpyeong adasına topçu ateşi açmasını duyuran Çin medyasının, Kuzey Kore’yi eleştirmekten kaçındığı bildirildi. Çin’in resmî gazetelerinden Global Times, Kuzey Kore’nin, ateş açmakla “kararlılık” gösterdiğini belirtti ve Güney Kore hükümetinin Kuzey Kore’ye karşı yürütüğü sert politikasını eleştirdi. Çin Merkez Televizyonu (CCTV) ise Kuzey Kore televizyonundan gelen görüntüleri ekrana getirerek, Kuzey Koreli yetkililerin Güney Kore’yi suçlayan ifadelerine yer verdi.
2 SİVİLİN CESEDİ BULUNDU
Güney Koreli yetkililer, Kuzey Kore’nin saldırdığı adada, yanmış 2 erkek cesedi bulunduğunu bildirdi. Güney Kore Sahil Güvenlik yetkilileri, saldırı sonucu yıkılan bir inşaatta bulunan cesetlerin 60’lı yaşlarda olduğu tahmin edilen iki inşaat işçisine ait olduğunu belirtti. Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye ait bir adaya önceki günkü topçu saldırısında bulunması sonucu 2 deniz piyadesi ölmüş ve siviller yaralanmıştı. |
25.11.2010 |
Avrupa’nın mânevî kökleri sergisi |
İsvİçre’nİn girişimiyle, Paris’deki UNESCO merkezinde ‘’Doğu-Batı:Avrupa’nın Manevi Kökenleri’’ konulu bir fotoğraf sergisi ve uluslararası bir konferans düzenlendi. Sergide, Avrupa’nın kimliğini oluşturan din, felsefe ve inanç unsurlarının geniş bir coğrafyaya yayıldığı tezi işlendi ve bunlar arasında Anadolu uygarlıklarının kültür mirasından eserlerin görüntülerine geniş yer verildi. Sergide Türkiye’den Kadim Harran Üniversitesi, ilk Selçuklu camileri, Nemrut Dağı heykelleri, Konya’daki Mevlana Türbesi, Süleymaniye camisi ve Ayasofya ile Kanuni Fermanı’nın fotoğrafları da yeraldı. Alman şairi Goethe’nin ‘’Doğu ve Batı asla birbirinden ayrılamaz’’ sözünden hareketle düzenlenen sergi ve konferans, İsviçre’nin UNESCO Daimi Temsilciliği, Martin Bodmer Vakfı ve Friburg Üniversitesi’nce hazırlandı. Sergi ve konferans UNESCO’nun ‘’Uluslararası Kültürlerin Yakınlaşması Yılı’ ve ‘’Dünya Felsefe Günü’’ etkinlikleri çerçevesinde düzenlendi. Sergide yeralan fotoğraflar, izleyicilere, fotoğraf sanatçısı Frederic Mori’nin açıklamaları eşliğinde sunuldu. |
25.11.2010 |
Haiti’de kâbus büyüyor |
Haİtİ’de yaklaşık 5 hafta önce patlak veren kolera salgını can almaya devam ediyor. Bugüne kadar bin 300’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan salgın hızla yayılıyor. Bu yıl başında depremle sarsılan Haiti, şimdi kolera salgınıyla mücadele ediyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı UNICEF, bütün hastanelerin ve sağlık merkezlerinin dolu olduğu ülkede seyyar çadırlarda hastane ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Haiti’de görev yapan Fransız doktor Margarate Colepodre, salgınla ilgili olarak, kendilerini asıl endişelendiren şeyin banliyölerdeki hijyenden yoksun harabe bölgeler olduğunu söyledi. Bölgede görev yapan UNICEF Sağlık Uzmanı Mireille Tribie ise halkın yeterli ve temiz su ihtiyacını karşılamak için ellerinden geleni yaptıklarını dile getirdi. |
25.11.2010 |
700 cinayete 6 yıl hapis |
Bosna-Hersek’İn Zvornik şehrinde 1992 yılında 1 günde 700 Boşnak’ın katledilmesinden sorumlu 2 kişi için, önceki gün Sırbistan’ın başşehri Belgrad’da savaş suçları mahkemesince verilen 6 ve 15 yıl hapis cezası, kurbanların yakınlarını isyan ettirdi. Bosna’nın doğusunda bulunan Sırbistan sınırındaki Zvornik’te 1 Haziran 1992 yılında 700 Müslüman Boşnak’ı, “insanlık dışı muameleye tabi tuttuktan sonra” tutuklayıp öldürmekle suçlanan, Sırbistan vatandaşı ve savaş zamanında Zvornik Belediye Başkanı olan Branko Grujic ile o dönemde bölgedeki Çetnik birliklerinin komutanı Branko Popoviç’in Belgrad’da yargılandıkları dâvâ önceki gün karara bağlandı. Mahkeme, katliâmın baş sorumlularından Branko Grujic’e 6 yıl, Popoviç’e 15 yıl hapis cezası verdi. Mahkemenin kararı, katliâmda yakınlarını kaybeden ailelerin ve Bosna-Hersek’teki çeşitli sivil toplum örgütlerinin tepkisine sebep oldu. Mahkemenin kararını anlamakta güçlük çektiğini belirten İsmayiloviç, “Bu dünyada adalet varsa bu karar adalet adına büyük bir utançtır. Bu kadar kişinin ölümü için böyle küçük ceza verilmesi bizi şaşkına çevirdi. Suçlulara verilen ceza kadar yıllarımızı mahkeme salonlarında harcadık. Bu süreç beş yıl devam etti” dedi. Bosna-Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan, Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre, çoğu sivil en az 100 bin Boşnak’ın öldürüldüğü, 12 bin 500’ünün halen kayıp olduğu, 50 bin kadının sistematik tecavüze maruz kaldığı savaşta, suçluların çoğu ise henüz yakalanamadı. |
25.11.2010 |