Güncel |
İHL’ler 59. yaşını kutluyor |
Bundan 59 yıl önce, 1951-52 öğretim yılında ilkokula dayalı dört yıl öğrenim süresi olan okullar olarak öğretime başlayan İmam Hatip Liselerinın açılmasının yıldönümü münasebetiyle okullarda düzenlenen programlarda, İHL'lerin kuruluş ve bugüne geliş safahatı değerlendirildi. TÜRKİYE'NİN çok partili demokrasiye geçişmesinin ardından Demokrat Parti iktidarı tarafından halkın talepleri doğrultusunda açılan İmam Hatip Liselerinin (İHL) kuruluşunun 59. yılı kutlanıyor. Dörtyol Anadolu İmam Hatip Lisesinde düzenlenen kuruluş yıldönümü program saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. Açılış programda okulun eski mezunlarından Rıza Ateş Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile öğrencileri mestetti. Okul Müdürü Yusuf Parlak yaptığı konuşmada İmam Hatiplerin nasıl kurulduğunu ve hazinli öyküsünü anlatarak, genç nesillerin bu okulları geleceğe taşımak için üzerine düşen vazifeleri sıraladı. Parlak, her bir imam hatip öğrencisinin toplumun örnek şahsiyetlerinden biri olmalarını ve yaşantısını buradan aldığı terbiye ve eğitim ile sürdürmesi gerektiğini söyledi. Ardından konuşmacı olarak davet edilen Belen Müftüsü ve Dörtyol İmam Hatip Lisesi 1996 yılı mezunlarından Hüseyin Hazırlar öğrencilere hitap etti. Kendi okul yaşantısını anlatarak başladığı konuşmasında İmam Hatip öğrencilerinin misyonu, nasıl bir öğrenci profili, mezunların iş potansiyeli ve halkın imam hatipten beklentileri konusunda tecrübelerini aktardı. 1920’li yılların sonunda imam alınırken aranan şartlar konusunda öğrencilere bilgi veren Hazırlar imam olacak kişinin topluma yön veren her konuda sözüne ve bilgisine güvenilen ve yardımına başvurulan kişi olması gerektiğini söyledi. Konuşmanın ardından Dörtyol İmam Hatip Lisesi’nin yapımında emeği geçmiş, bugünlere ulaşmasına vesile olmuş tüm hayırsever, öğretmen, öğrenci ve yöneticilerden ebediyete intikal etmiş olanların anısına daha önce öğrenciler tarafından okunan Hatm-i Şeriflerin duası yapıldı. |
19.10.2010 |
İşitme engellilere ücretsiz kurs |
BAKIRKÖY Belediyesi tarafından hizmete açılan Bakırköy Gençlik Eğitim Merkezi’nde (BAKGEM), işitme engellilere ücretsiz üniversiteye hazırlık eğitimi veriliyor. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, eğitimde fırsat eşitliği meydana getirmek için bu projeyi oluşturduklarını ve geçen yıl açılan BAKGEM’den maddî imkânsızlıkları sebebiyle dershaneye gidemeyen ya da dershanelerin işitme engeli olduğu için kabul etmedikleri gençlerin yararlandığını ifade etti. BAKGEM’in ilk yıl 110 olan kapasitesinin yeni binaya geçilmesiyle 450’ye çıktığını belirten Erzen, ‘’Bu yıl Türkiye’de benim bildiğim ilk ve örnek bir uygulamayı da başlatarak, işitme engellilere üniversiteye hazırlık eğitimi vermeye başladık. 25 kişilik sınıflarda eğitim veriyoruz. Normal dershaneler işitme engelli gençlerimizi kabul etmiyorlar. Önümüzdeki günlerde ayrıca omurilik felçlilerine de özel bir sınıf açacağız. Arkadaşlarımız bunun çalışmasını yapıyor.’’ |
19.10.2010 |
Yasaksız ALES |
YÖK, başörtüsüne özgürlük yolunda yeni bir karara daha imza attı. ÖSYM’nin düzenlediği ve 19 Aralık 2010’da yapılacak Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş (ALES) Sonbahar Dönemi Sınavı’nda başörtüsü yasağı kaldırıldı. ÖSYM tarafından 19 Aralık 2010’da yapılacak ALES Sonbahar Dönemi sınavı başvuru kılavuzu, ÖSYM’nin web sitesinde yayınlanmaya başladıdı. Kılavuzda, başörtülü adayları sevindiren değişiklikler dikkat çekti. Kılavuzun, “Başvurma İşleminin Tamamlanması” başlıklı bölümünde, ÖSYM Başvuru Merkezleri’ne yapılacak başvurularda aranan “başı açık olma” zorunluluğu ifadesi tamamen çıkarıldı, başörtülü fotoğraf kullanımının önü açıldı. ALES kılavuzunda, adayların sınava girerken uymaları gereken kuralların ayrıntılı olarak belirtildiği “Sınava Girerken Adayın Yanında Bulundurması Gereken Belgeler” başlıklı bölümden de sınava girerken uyulması gereken “başı açık olma ve kılık kıyafet mevzuatına uygunluk” kısmı tamamen çıkarıldı. Böylelikle ilk kez ÖSYM’nin düzenlediği bir sınavda adayların sınava başörtülü girebilmelerinin önü açılmış oldu. Dün başlaayan ALES Sonbahar Dönemi başvuruları 28 Ekim’de sona erecek. |
19.10.2010 |
Gazlı içecekler yerine meyve suyu tüketilsin |
MERSİN’İN Tarsus ilçesi Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer,”7’den 70’e kadar herkesin gazlı içecekler yerine başta narenciye ürünleri olmak üzere nar ve diğer meyvelerin suyunun tüketilmesini arzu ediyoruz. Meyvelerimizin inanılmaz faydaları var’’ dedi. 4-6 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Çukurova Tarım Fuarında paketler içinde tanelenmiş nar dağıtacaklarını bildiren Ergezer, Oda olarak Tarsus’ta nar üretim alanlarının hızla artmasını sağladıklarını ve Türkiye’nin nar üretiminin yarısını karşıladıklarını söyledi. Bu yılki Fuarda tanelenmiş nar dağıtarak, narın tanıtımına da katkı sağlayacaklarını belirten Ergezer, paket halindeki narın şoklanmadan 12 gün tazeliğini koruyabileceğini kaydetti. Ergezer, ‘’Nar suyu şişelenerek tüketime sunulabilir. Nar ekşisi ve nar sosu zaten yavaş yavaş sektör haline geliyor” dedi. |
19.10.2010 |
Dün yargılandı bugün program yapılıyor |
BEYAZIT Meydanı’nda muhteşem bir finalle Türkiye turunu noktalayan Bediüzzaman Hizmet ve Tanıtım TIR’ının etkisi sürüyor. Pazar günü coşkulu bir kalabalıkla İstanbul’da ağırlanan Hizmet TIR’ı, Bizim Radyo’dan yapılan canlı yayınla dinleyicilere aktarıldı. Beyazıt Meydanı’nda TIR’ın yanında gerçekleştirilen canlı yayına katılan Yeni Asya yazarlarından Ali Ferşadoğlu, Bediüzzaman’ın gündeme gelmesinin önemli olduğunu söylerken, Psikolog Hakan Yalman ise Üstadın yıllar önce yargılandığı mekânda yapılan TIR programının çok yerinde olduğunu kaydetti. Fatma Yılmaz ve İbrahim Bedir’in sunuculuğunu üstlendiği “Hizmet TIR’ı Beyazıt Finalinde” programı gün boyu naklen yayınla Beyazıt’taki atmosferi dinleyicilerine aktardı. Programda çeşitli konuklara yer verilerek görüşleri alındı. Gazetemiz yazarlarından Ali Ferşadoğlu da canlı yayına katılan konuklar arasındaydı. Bizim Radyoya konuşan Ferşadoğlu, organizasyondan büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, Bediüzzaman’ı gündeme taşıdıklarından dolayı Yeni Asya’ya teşekkür etti. “Risâle-i Nur’u tanımadan önce adeta ölü idik, Risâlelerle tekrar dirildik” diyen Ali Ferşadoğlu, şöye devam etti: “Kör idik Risâle-i Nur gözlerimizi açtı, sağır idik Risâle-i Nur kâinatta cevelan eden bütün seslerin mânâlarını bize ulaştırdı. Aynı zamanda bütün duygularımıza yön verdi. Risâle-i Nur Külliyatı, bütün sorunlarımıza çareler getiren bir kaynaktır. Bu noktada etrafa bakıyorduk ama görmüyorduk. Risâleler kalbimizi açtı ve kâinatla bağlantımızı kurdu. Bediüzzaman duygularımızı nasıl yönlendireceğimizi bize öğretti.” YALMAN: NURLU GELECEĞİ HİSSEDİYORUZ
DR. Hakan Yalman da Bizim Radyo’ya verdiği demeçte, TIR Projesinin önemini anlattı. Yalman, “Burada Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Bediüzzaman’ın ve Hz. Muhammed’in (asm) insanlık âlemine sunduklarını bu asıra taşıma görevi yapılıyor. Bu görevin artık bütün dünya tarafından karşılandığı bir istiklâl talebi olduğunu gözlemliyoruz. Hem İslâm âlemi açısından hem de dünyada farklı dinlerin Risâle-i Nur’a bakış açısından algılandığında Türkiye’nin bu anlamda çok önemli bir konumu var. Türkiye’de de İstanbul’un çok büyük önemi var. Bugün burada yaşadığımız tablo geleceğe yönelik umutlar veriyor. Dünya genelinde Risâle-i Nur’un kabullenildiğinin dünyanın, insanların ona sıcak baktığının göstergesi. Bir dönem Üstadın yargılandığı bir mekânda böyle bir tablonun yaşanmasının manevi anlamda önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.” Yaşadığı dönemde Üstadı devlet kademesinin ve halkın anlayamadığını belirten Yalman, şunları kaydetti: “O dönem cumhuriyetin yeni kurulduğu bir dönem ve üstadın ne yapmak istediğinin anlaşılmadığı bir dönem. Hasan Basri Çantay’ın hatıratında ‘biz onun eteklerine yapışıyorduk, onu çekmeye çalışıyorduk, ne yapmak istediğini anlamamıştık’ diyerek itiraf ettiği gibi. Bugün bakıyoruz hem devlet kademesinde, hem de halk arasında kılık kıyafetleriyle, yaşantı biçimlerini yansıtan özellikleriyle, her yaştan her kesimden her bakış açısından insanlar var. Bu da üstadın artık topluma mal olduğunu ve fikirlerinin karşılık bulduğunu gösteriyor. İnsanlığın onu anladığının da bir göstergesi. Çok yakın zamanda da dünya genelinden çeşitli insanların Üstadı anlamaya çalıştığı bir tabloya da şahit olmuştuk. Türkiye’de bu tablo, Ankara’da o tabloyu görünce Türkiye insanlarının sıkıntılı olan dönemin, karanlık bulutların ülkemiz üzerinden çekildiğinin ülkemiz açısından nurlu bir geleceğin olduğunu hissediyoruz.”
ELİF NUR KURTOĞLU /İSTANBUL |
19.10.2010 |
KCK dâvâsı başladı |
Terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması KCK ile ilgili dâvânın ilk duruşması Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Duruşmayı izlemek üzere aralarında avukat, gazeteci, sanık yakınları ile yurt dışından gelenlerin de bulunduğu kişiler üst araması yapılarak içeri alındı. TERÖR örgütü PKK’nın şehir yapılanması KCK ile ilgili davanın ilk duruşması, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Diyarbakır Adliyesinde özel salonda başlayan duruşma öncesi bina çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Bazı kavşak ve caddeler de trafiğe kapatıldı. Duruşmayı izlemek üzere aralarında avukat, gazeteci, sanık yakınları ile yurt dışından gelenlerin de bulunduğu kişiler üst araması yapılarak içeri alındı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da beraberinde bazı BDP’li milletvekilleri ile duruşmayı izledi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, tutuklu 103 sanığın tamamı hazır bulundu. Aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın da bulunduğu tutuksuz 48 sanıktan 18’i ve çeşitli barolara kayıtlı 260 avukat da duruşmaya katıldı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince çevrede alınan yoğun güvenlik önlemi sürerken, aralarında sanık yakını, yerli ve yabancı heyetler ile BDP’lilerin bulunduğu grup, adliyenin yanındaki Büyükşehir Belediyesi önünde bekleyişini sürdürdü. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 103’ü tutuklu 151 sanık hakkında ‘’devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma’, ‘’terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma’’, ‘’terör örgütüne yardım ve yataklık etme’’ suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor. |
19.10.2010 |
HSYK seçimleri tamam |
HSYK'ya adlî ve idarî yargıdaki hakim ve savcılar arasından yapılan seçimlerin ardından, kurula Yargıtay kontenjanından katılacak 3 asıl ve 3 yedek üye de belli oldu. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Üyesi Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu, 3. Ceza Dairesi üyesi Ahmet Karayiğit ve 7. Hukuk Dairesi üyesi Ulvi Yüksel asil üyeliğe, 6. Ceza Dairesi Üyesi Erkan Öztürk, 9. Hukuk Dairesi Üyesi Ömer Hicri Tuna ve 13. Hukuk Dairesi üyesi Rahmi Ünal yedek üyeliğe seçildi. HAKİM ve savcıların, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliği için önceki gün yaptıkları seçimin ardından, Yargıtay Genel Kurulu da kendi kontenjanından Kurul üyesi olacak 3 asil ve 3 yedek üyeyi belirledi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ali Em, yaptığı açıklamada, seçimlerde aldıkları oy sayısına göre asıl üyeliklere İbrahim Okur, Teoman Gökçe, Ömer Köroğlu, Nesibe Özer, Hüseyin Serter, Ahmet Kaya ve İsmail Aydın’ın seçildiğini belirtti. Em, adli yargıdan HSYK yedek üyeliğine ise Harun Kotalak, Celal Avar, Hayrettin Türe ve Ali Öztürk’ün seçildiğini bildirdi. Ali Em, idari yargıdan Ahmet Berberoğlu, Birol Erdem ve Resum Yıldırım’ın aldıkları oy sayısına göre asıl üyeliklere, idari yargıdan yedek üyeliğe ise Halil Koç ve İbrahim Topuz’un seçildiğini kaydetti.
YARGITAY DA HSYK ÜYELERİNİ BELİRLEDİ HSYK üyelerinin istifasının ardından kurula Yargıtay kontenjanından katılacak 3 asıl ve 3 yedek üye bugün yapılan seçimle belli oldu. Yargıday 12. Hukuk Dairesi Üyesi Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyesi Ahmet Karayiğit ve Yargıtay 7. Hukuk Dairesi üyesi Ulvi Yüksel asil üyeliğe, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Üyesi Erkan Öztürk, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi üyesi Ömer Hicri Tuna ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesi üyesi Rahmi Ünal yedek üyeliğe seçildi. HSYK üyeliği için Cumhurbaşkanınca 4 asıl üye, Danıştay Genel Kurulunca 2 asıl, 2 yedek, Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca da 1 asıl, 1 yedek üye belirlenecek.
Sadece ikisi bakanlık bürokratı
ADALET Bakanı Sadullah Ergin, HSYK üyeliğine YARSAV’ın belirlediği adayların seçilememesine ilişkin, ‘’Bu iddia seçimde gösterilen iradeye saygısızlıktır. 16 kişiden sadece 2’si Bakanlık bürokratıdır” dedi Ergin, Bakanlığa girişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin HSYK’daki seçim sonuçlarını değerlendirmesini istemesi üzerine Ergin, sonuçların hayırlı olması dileğinde bulundu. 11 bin hakim ve savcının YSK’nın denetimi altında iradelerini ortaya koyduklarını belirten Ergin, ‘’Bundan sonra bu iradeye saygı duymaktan başka yapacak bir şey yoktur. Herkesin buna saygı duyması gerekiyor’’ diye konuştu. Ergin, YARSAV’ın desteklediği adayların seçilemediği yönündeki bir soru üzerine, şunları söyledi: ‘’Bunu sadece YARSAV bağlamında değerlendirmek doğru olmaz. Başka bir yargı derneği de listesini açıkladı, YARSAV da açıkladı. Ama her iki listeden de kimsenin seçilmemesini şöyle okumak mümkün mü acaba? Yargı tabanı, hakimlerimiz ve savcılarımızın marjinal söylemlere rağbet etmediğini gösteriyor.” Başka bir gazetecinin ‘’seçilenlerin Adalet Bakanlığına yakın isimler olduğu’’ iddialarına yönelik sorusu üzerine Bakan Ergin, ‘’Bu iddia seçimde gösterilen iradeye saygısızlıktır. 16 kişiden sadece 2’si Bakanlık bürokratıdır. YARSAV’ın listesinde de Bakanlık çalışanları vardı ama bunlar seçilemediler. Demek ki Bakanlık bünyesinde çalışması yeterli değil, farklı özellikler de aranıyor. Burada artık herkesin bu saygıyı göstermesi gerekir. Diğer 14 kişiyi ne ile izah edeceksiniz? Bunlara bakıldığında yapılan bu değerlendirmenin doğru olmadığı ortaya çıkacaktır’’ diye konuştu. |
19.10.2010 |
12 Eylül dönemi araştırılsın |
DSPGenel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Hasan Macit ve 19 arkadaşı, 12 Eylül 1980 darbe döneminin araştırılması için Meclis araştırması açılmasını istedi. 5 DSP, 14 CHP ve İzmir Bağımsız Milletvekili Recai Birgün imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan araştırma önergesinin gerekçesinde, 12 Eylül 1980 ile ‘’faili meçhullerin, işkencelerin, idamların, yüz binlerce gözaltı ve tutuklamaların olduğu karanlık bir döneme girildiği, hukuk, adalet ve bilimin yok edildiği’’ belirtildi. Gerekçede, 1961 Anayasası ile tanınan tüm kazanımların, hakların ortadan kaldırıldığı, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Halkevleri gibi kurumların kapatıldığı, üniversitelerin özerkliğine son verildiği ifade edildi. Siyasî partilerin kapatılarak, yetişmiş ve birikimli siyaset kadrosunun yok edildiğinin vurgulandığı gerekçede, şöyle denildi: ‘’12 Eylül’ün siyasal, sosyal ve ekonomik hedefleri vardı. Siyasal hedefi; tüm yurtsever ve Atatürkçü güçleri dağıtmak ve onları güçsüz hale getirmek. Ekonomik hedefi; 24 Ocak ekonomik kararlarını uygulamaya sokmak, karma ekonomik sistemden, liberal sisteme geçmek ve sosyal devleti ortadan kaldırmak. Sosyal hedefi ise Türkiye’yi çağdaş demokrasi değerlerinden uzaklaştırmak, ülkemizi yeşil kuşak teorisine uygun bir Ortadoğu ülkesi haline getirmek. 12 Eylül bu üç hedefinde de başarıya ulaşmıştır. Türk demokrasisinde kara bir leke olarak düşen bu dönemin araştırılması ve gerçeklerin günyüzüne çıkartılması için Meclis araştırması açılmalıdır.’’ |
19.10.2010 |
Kurbanlık sıkıntısı yok |
DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, “Bu itibarla kurban kesimini etkileyecek bir şey söz konusu değil” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Bardakoğlu, ‘’kurban ibadeti ve 2010 yılı vekaletle kurban kesimi organizasyonu’’ hakkında, Türkiye Diyanet Vakfı Kocatepe Camisi Konferans Salonunda yaptığı bilgilendirme toplantısında, yetkililerden aldığı bilgiler doğrultusunda Türkiye’de 10 milyondan fazla büyükbaş ve 27 milyon civarında küçükbaş hayvan bulunduğunu öğrendiklerini söyledi. Bardakoğlu, Türkiye’de hayvan rezervi sıkıntısı olmadığını ifade ederek, ‘’Herhangi bir sıkıntı ile karşı karşıya değiliz. Bu itibarla kurban kesimini etkileyecek bir şey söz konusu değil’’ dedi. Bu sebeple ‘kurban yerine başka bir ibadet yapmayın’ diye konuşan Bardakoğlu, her ibadetin kendisine ait olduğunu kaydetti. |
19.10.2010 |
Bağış: Önemli olan fasıl değil, zihinleri açmak |
DEVLET Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “önemli olanın fasıl açmak değil, zihinleri açmak olduğunu” belirtti. Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezinde (ATAUM) kursiyerlere AB süreciyle ilgili “açılış dersi” veren Bağış, Avrupa Birliğini “Türkiye’nin diyetisyeni” olarak tanımladığını belirtti. Bağış, “Televizyon karşısında dondurma yemek elbette daha çekici, ancak AB müktesebatı daha sağlıklı, daha şeffaf, insan haklarına daha duyarlı bir ülke olmamızı sağlıyor” dedi. AB üyelik müzakerelerinin 5 yılını değerlendiren Bağış, beş yılda sadece 13 fasıl açılmasının eleştiri konusu olabileceğini, ancak bunun sorumlusunun Türkiye olmadığını kaydederek, “Önemli olan fasıl açmak değil, zihinleri açmak” dedi. Bağış, “reform trenini raya oturtmanın önemine” işaret ederek, AB olmasa Türkiye’nin bazı reformları kendi başına yapmakta zorlanacağını belirtti. |
19.10.2010 |
Çiçek, mahkemeye koltuk değneğiyle geldi |
“İRTİCA ile Mücadele Eylem Planı’’ iddialarıyla ilgili hakkında dâvâ açılan ve tutuklu bulunan Albay Dursun Çiçek, cezaevinde spor yaparken ayağını incittiği için duruşmaya koltuk değnekleri ile geldi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar Albay Çiçek, avukat Serdar Öztürk ve Mehmet Deniz Yıldırım ile tutuksuz sanık Ufuk Akkaya katıldı. Tutuksuz sanıklar İlhami Ümit Handan ve Özel Yılmaz ile hakkında yakalama kararı bulunan Bedrettin Dalan ise duruşmaya gelmedi. Yaklaşık 1,5 ay aradan sonra devam edilen duruşmada Dursun Çiçek’in stajyer avukat olan kızı İrem Çiçek de, stajını tamamlayarak avukatlık ruhsatını almasının ardından duruşmaya babasının avukatı olarak katıldı. Cezaevinde spor yaparken ayağını inciten Dursun Çiçek’in de koltuk değnekleri ile duruşmaya geldiği görüldü. |
19.10.2010 |
Statüko, özgürlük talebine direnemez |
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç: “Gelişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan, statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edemiyor. Anayasaların ve AYM üyelerinin toplumun istekleri karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Biz vereceğimiz kararlarla bu alanları genişletip insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız.” DEVLET HERKESİ KUCAKLAMALI “Özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturmak ancak zorba devletlerin işidir. Devletin görevi yükselen bu sesleri susturmak değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek maskeli ve iki yüzlü bir ahlâkın oluşmasını engellemektir. Irkı, rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın, insan onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak zorundadır.” Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükseldiğini belirterek, ‘’Buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir’’ dedi. Kılıç, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayıştay kontenjanından seçilen Hicabi Dursun ile Türkiye Barolar Birliği kontenjanından seçilen Celal Mümtaz Akıncı’nın yemin töreninde yaptığı konuşmada, bireyin doğuştan ve sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerini korumanın Anayasa Mahkemesinin asli görevi olduğunu ifade etti. Anayasa yargısının özünün ırk, renk ve inancı ne olursa olsun, insan olma ortak paydasına sahip herkesin var olan onurunu yükseltmeyi gerektirdiğini belirten Kılıç, bu görevi başarıyla yürütebilmenin ancak adil ve tarafsız kalmayı becerebilen yargıçların varlığıyla mümkün olduğunu vurguladı. ‘’Anayasa yargısı hak ve özgürlüklerin güvencesidir’’ diyen Kılıç, şunları söyledi: ‘’Bu yargı, gücü elinde bulunduranlara ölçülü ve makul olmayı öğretir, güçlüleri hukukun içine çekerek bireyi koruma altına alır. Çoğulcu, katılımcı, insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış, değişime açık, toplumun değerleriyle bütünleşmiş, farklılıkları uzlaştıran anayasalar bir toplumun hayat sigortasıdır. Tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir. Anayasaların ve anayasa mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Bizler, vereceğimiz kararlarla bu alanları genişleterek insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız. Zira, özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturabilmek, ancak zorba devletlerin işi olmuştur. Devletin asıl görevi, yükselen bu sesleri susturmak değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek, maskeli ve ikiyüzlü bir ahlâkın oluşmasına engel olmaktır. Irkı ve rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın, insan olma onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak zorundadır. Hukuk dışı yollarla bu isteklere karşı koyan devletlerin, güç ve itibar kaybetmekten başka bir kazancı olmayacaktır.’’
‘’DEMOKRATİK SİSTEM TEHDİTLE KORUNMAZ’’ Haşim Kılıç, güçlü devletin ‘’kendini koruma hakkı’’ anlayışının arkasına gizlenerek bireylerin hak ve özgürlüklerini yok etme girişiminin ‘’meşrû müdafa’’ zeminine de oturtulamayacağını, devletle birey arasındaki güç dengesizliğinin buna asla izin vermeyeceğini söyledi. Özgürlük, demokrasi, sevgi ve barış temeli yerine, otoriter devlet anlayışının düşman üretmekten başka bir sonuç doğurmayacağını ifade eden Kılıç, ‘’Demokratik sistemi meydan okuyarak, halkı tehdit ederek koruma imkânı da yoktur’’ diye konuştu.
DEMOKRATİK ÜLKELER, GÜCÜNÜ ÖZGÜRLÜKTEN ALIYOR
Demokratİk ülkelerin, gücünü daima özgürlüklerden aldığını hatırlatan Kılıç, ‘’Devleti güçlü, ancak özgürlüklerini doya doya yaşamamaktan dolayı halkı mutsuz olan bir ülkenin varlığının anlamsızlığı açıktır. Bu mutsuzluğun toplumsal bir öfkeye dönüşmesi de kaçınılmazdır’’ görüşünü ifade etti. Demokrasi ve özgürlüklerin artık evrensel olduğunu hatırlatan Kılıç, bu değerleri derinleştirmek, kökleşmesine katkıda bulunmak ve tehditler karşısında savunmanın Anayasa Mahkemelerinin temel görevi olduğunu vurguladı.
BAŞKALARININ ÖZGÜRLÜĞÜ DE ÖNEMLİ
Bu evrensel değerlerin tüm insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahip olduğunu dile getiren Anayasa Başkanı Kılıç, şöyle devam etti: ‘’Uygarlıkları çatıştırarak değil, onları buluşturarak birlikteliğimizi kurabiliriz. Farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye veya kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece bu hedefi yakalamak hayal değildir. ‘Kendi özgürlüklerimiz ne kadar önemli ise başkalarının özgürlükleri de o kadar önemlidir’ duyarlılığı ve ve bilinci, toplumsal çatışmayı önleyecek yegane formüldür. Bu bağlamda her ülke kendi gerçekleri ile dünya gerçeklerini örtüştürmek zorundadır. Düşmanca duygulardan, öfkeden, kinden arınmış, barışın ve sevginin hakim olduğu bir dünyayı gelecek kuşaklara teslim etmek istiyorsak, herkesin hayat tarzına, düşüncesine,inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek, insanlık onurunu yüceltmek, korumak ve kollamak zorundayız. Zira, tüm dünyada eksik ya da fazla hayata geçirilen tüm hak ve özgürlüklerin üzerini kazıdığınız zaman altından insanlık onuru çıkar. Bunu korumak ve kollamak ise başta anayasa mahkemeleri olmak üzere herkesin değişmez bir görevidir.’’ |
19.10.2010 |
Mucurdan 2 çocuk cesedi çıktı |
Dİyarbakır’da bir kamyonun boşalttığı mucur içerisinde brandaya sarılı 2 çocuk cesedi bulundu. Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır-Şanlıurfa karayolunun 14 kilometresindeki yol yapım çalışmalarına katılan, sürücüsü ve plakalı açıklanmayan bir kamyonun boşalttığı mucur içerisinden brandaya sarılı 2 çocuk cesedi çıktı. İşçilerin durumu polise bildirmesi üzerine olay yerine gelen polis ekipleri yaptıkları ilk incelemede, cesetlerin 12-13 yaşlarındaki çocuklara ait olduğunu belirledi. Polis ekipleri işçilerin ifadesine başvururken olayla ilgili soruşturma başlattı. |
19.10.2010 |
İHH, bayramda 2 milyon kişiye ulaşacak |
İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı, 2010 Kurban Organizasyonu ile dünyada 125 ülkeden 2 milyon kişiye ulaşmayı hedeflediğini ve kurban yardım bedelini 300 TL olarak belirlediklerini bildirdi. İHH’dan yapılan yazılı açıklamada, İHH’nın, Filistin, Irak, Lübnan, Ürdün, Pakistan, Afganistan, Patani, Moro, Darfur ve Somali gibi savaş, kriz, doğal afet yaşanan bölgeler ile mülteci kamplarında, Müslümanların azınlık olarak bulunduğu beldelerde ve yoksulluğun ileri boyutlarda yaşandığı bölgelerde kurban organizasyonunu gerçekleştireceği belirtildi. Açıklamada, projenin 1993 yılında bir grup hayırseverin ilk kurban çalışmasını gerçekleştirmesiyle başladığı ifade edilerek, bu yıl tüm ülke ve bölgeler için bütün organizasyon giderleri dahil olmak üzere belirlenen kurban bedelinin 300 TL olduğu duyuruldu. Aıçıklamada, dünyada ve Türkiye’de ‘’Sponsor Aile Sistemi’’ ile 16 binin üzerinde yetim çocuğun bakımının İHH tarafından üstlenildiği de belirtildi. |
19.10.2010 |
Özer Çiller ifade verdi |
Eskİ Başbakanlardan Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller, ‘’Devrimci Karargâh Örgütü’’ soruşturması kapsamında ‘’mağdur’’ sıfatıyla Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde ifade verdi. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık tarafından ‘’mağdur’’ sıfatıyla ifadesi alınan Özer Çiller, daha sonra adliyeden ayrıldı. Çiller’in avukatı Semra Ertürk, müvekkilinin şikâyetçi olup olmadığı yönündeki sorular üzerine, ‘’Ne oluyorum ne olmuyorum yönünde bir şey söylemedi. Kendisi daha sonraki süreçte karar verecek’’ dedi. Bu arada, Doğan Haber Ajansı (DHA) Genel Müdürü Uğur Cebeci, soruşturma kapsamında İstanbul Adliyesi’ne gelerek ifade verdi. |
19.10.2010 |
ÖSYM Kanun Taslağı Millî Eğitim Bakanlığı’nda |
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSYM Kanun Taslağını Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya sundu. Prof. Dr. Özcan, ÖSYM Kanun Taslağını sunmak üzere Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’yu makamında ziyaret etti. Yaklaşık 1 saat süren ziyaretin ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Özcan, ÖSYM ile ilgili kanun taslağını Bakan Çubukçu’ya sunduğunu ifade ederek, ‘’Bakanımız birkaç gün taslağı inceleyecek, değişiklik önerileri olursa onları bize bildirecek. Ondan sonra da Başbakanlığa sevk edecek’’ diye konuştu. YÖK Başkanı Prof. Dr. Özcan, başörtüsü konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iki grup başkanvekilinin görevlendirildiğini, artık onların bu işle uğraştığını söylediğini belirterek, ‘’Başörtüsü ile ilgili artık bundan sonra laf etmeyeceğim. Gerçekten de siyasetin halletmesi gereken bir mevzu idi. Artık biz bu konuda yokuz. Hiçbir şey söylemeyeceğiz’’ dedi. |
19.10.2010 |
TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE |
Türkiye'yi adım adım dolaşan BEDİÜZZAMAN tanıtım ve hizmet tırını en güzel şekilde karşılayan ve nice fedakarlıklar göstererek çalışan Nur sevdalılarına gönülden TEŞEKKÜRLERİMİZİ sunuyoruz. Üstadım, İzmir’e hoş geldin
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin 1925 yılında, sürgün hayatının başlarında Burdur’a giderken İzmir’e uğrayıp, şimdi yıkılıp yerine otopark yapılan Mezarlıkbaşı semtindeki Abdülkadir Paşa Otelinde kaldığını duyunca; gençliğimizde devam ettiğimiz otelin çayhanesinden tanıdığım arkadaştan bu eski kayıtları istedim. Kendisi bu kayıtların olduğunu, fakat yıkım hazırlığı sırasında kaybolduğunu ifade etti. Bediüzzaman Hizmet TIR’ı Tire’den geçerken Rasin Tekeli ağabey “Üstad ‘İzmir’e geleceğim’ dedi ve hizmet TIR’ıyla geldi” deyince, bazı hatıralar resmi geçit yapmaya başladı. Bunlardan birisi de, Ahmet Feyzi Kul ağabeyin vefatında kabrinin başında muhterem Sungur Ağabeyin anlattıklarıdır. Sungur Ağabeyin bizzat Üstad Hazretlerinden duyduğunu ifade ettiği şu cümleler elbette çok manidardır: “Kardeşim, benim Ege’ye ve İzmir’e mutlaka gelmem lâzımdı; fakat orada bir Nur görüyordum ki, benim gelmeme ihtiyaç bırakmadı. İşte o Ahmet Feyzi’dir.” Üstad’ın hem Ege ve İzmir’e verdiği önemi, hem de Ahmet Feyzi ağabeyin Üstad’ın yanındaki değerini ifade etmesi bakımından önemli bir hâtıra olarak hafızamda yer etmiş. Hz. Üstad, vefatından elli yıl sonra Bediüzzaman Hizmet TIR’ı ile yine İzmir’e muhteşem bir şekilde geldi, İzmir’i fethetti. Ve İzmir onu bağrına bastı. Alkışlar, duâlar ve gözyaşlarıyla karşılandı ve uğurlandı. Bu vesileyle muazzez Üstadıma şiirimle “hoş geldin” demek istiyorum.
Ey felâket ve helâket asrının adamı Dâvân için basit gördün sürgünleri, idâmı Durmayıp haykırdın, âlem duydu sedânı Devrin istikbalini ferâsetinle bildin Ey şanlı büyük Üstad, İzmir’e hoş geldin
Hayâtın baştan sona nurlu bir hece Hikmetle bakmayana Nurlar bilmece Büyük bilinenler yanında kaldı cüce Zulmet penceresini açan nurlu bir eldin Ey mübarek Üstad İzmir’e hoş geldin
Açılırken yepyeni bir devre-i zulüm Bu güzel beldeye uğramıştı yolun Kırılmak istenirken kanadın kolun Küfrün kalelerini Nurunla yıkıverdin Ey şanlı misafir, güzel İzmir’e hoş geldin
Tekniğe meydan okudu kuvvet-i îman Bin kalemle yazılmış bu tefsir-i Kur’ân Hizmet fedaileri olan nice kahraman Yükseldiler tâ arşa, sen de yükseldin Ey müfessir-i Kur’ân, İzmir’e hoş geldin
HASAN ŞEN
Bediüzzaman geliyor
ABDİL YILDIRIM
Ufukta belirdi muhteşem bir TIR, Belli ki çok uzaklardan geliyor. Üzerinde garip bir yolcu taşır, Sanki Asr-ı Saadet’ten geliyor.
Bu yolcu kimsesizlerin kimsesi, Sözler’i ruhlara hayat bûsesi, Melek dinler, semek dinler bu sesi, Kulak ver, Dellâl-ı Kur’ân geliyor.
İşte karşımızda nurlu bir sîma, Bakışları güven verir daima, O’na gıpta eder zemin ve semâ, Nur’a gark olmuş bir insan geliyor.
Sevgisini tâ yürekten duyalım, Yollarına başımızı koyalım, Hoşâmedî ile karşılayalım, Zira gönüllere Sultan geliyor.
Hizmet aşkı ile yollara düşmüş, Acıyla yoğrulmuş, çileyle pişmiş, Hakikat söylemiş, ne hayal ne düş, Kalbe iman, akla irfan geliyor.
Devâsı ondadır şu mâriz asrın, Bu hasta unsurun, şu alil uzvun, Sahipsiz devletin, şanlı milletin, Bütün dertlerine derman geliyor.
Onunla nurlanır devirler çağlar, Gezdiği iklimde hep huzur çağlar, Yol verin ovalar, eğilin dağlar, Müceddid-i âhir zaman geliyor.
Sadece Kur’ân’ın kapısını çalmış, Başka kapılara lüzum kalmamış, Resul-ü Ekrem’den icazet almış, Elinde bir nurlu ferman geliyor.
Cefa çekmiş hep hayatı boyunca, Zindan, sürgün, acı, zulüm işkence, Istırap deyince, çile deyince, Aklıma BEDİÜZZAMAN geliyor.
Nice serden geçmişler
HASAN YEŞİLKAYA
Nice serden geçmişler, nura olmuş pervane, Serkeş nefis, neden olmuşsun divane? Şeyda bülbül bile, gül için gelmiş figâne, Cihan şümul dâvâya kalınır mı hiç bigâne?
Üstadın “Dünyaya değişmem” dediği Zübeyr'i, Bayram’ı, Sungur’u, Hulusi’si, mutlu Tahir’i, Sıddık Süleyman, Hasan Feyzi şâiri, Ahirete göçmüşler saff-ı evvelin kahiri,
Fırıncı, Birinci, Av. Berk’i, Mehmet Kutlular, Her biri bu âlî dâvâda gayet mutlular, Hizmet yoluna bir çok şeyleri yuttular, Haksızlığı yerip, hakka taraf olup tuttular,
İşte dün Bediüzzaman TIR’ı Anadolu’da dolaştı, Risâle-i Nurları tanımayanlara gitti ulaştı, Hasretle gönül dostları hep kucaklaştı Bayram havasıyla meydanlar dolup taştı,
Hakikat nuru, Kur’ân tefsirini bulmak, Cuşû hurûşa gelip, nurlarla dolmak, Hüsrandır, bu yüce dâvâda bigâne kalmak Üstad Bediüzzaman’ın talebesi olmak,
Son Beyazid’de bu âlî görev buldu hitam, Can dostları mutlu, ne güzel bir ortam, Tekrarını nasip eylesin Rabim budur duâm, Yeni Asya’ya kucak dolusu olsun selâm,
Bediüzzaman TIR’ının ardından ağlıyorum
NAZMİYE KESELİ
—TIR’ın gidişi anısına— Bediüzzaman TIR’ı şehrimi terk ettiğinde; Sulanmamış çiçeğe döndüm soldum hemen Çocuğun oyuncağı elinden alındığı zaman; Nasıl olursa ben öyle oldum. Dondum. Siz bunu biliyor musunuz?
Hatıralarım canlandı, acılarım tazelendi. 20 yaşımda 27 günlük lohusa iken; Bir sabah erken, eşim tutuklanıp giderken; Polislere, “Kelepçe takmayın” diye yalvardığımı; Pencereden dışarıya bakıp nasıl ağladığımı; Onun geriye dönüp bana nasıl baktığını; O ateşin o gün beni nasıl yaktığını; Sizler biliyor musunuz?
Üstadım bugün şehrimize geldiyse; Vardır bunda bir lütuf, bir hikmet. Hizmetimizde kusur etmeyelim Yapmayalım bu güzel lütfa nikmet.
İştah kabartıyordu hazırladığımız kermesler Kulaklarımdan gitmiyor TIR’ımdan gelen sesler Heyecandan kesildi o anda bütün nefesler Görseydiniz burada kuruldu sanki bir meşher Bizler hizmet erleriyiz, muhabbet fedaileriyiz Husumet etmeye hiç vaktimiz olmaz Olmaz bizim olduğumuz yerlerde şer
TIR gelince gönül yarama derman geldi Dertlerime nur iksirinin şifasını verdi Bediüzzaman TIR’ı gidince ben tekrar soldum Siz bunu biliyor musunuz?
Üzülüyordum hediyelerimi veremedim diye Anladınız mı? Tire’de çiçekleri verdim niye, Çünkü bugün buraya Üstadım geldi Açan çiçekleri dermeye diye Siz bunu biliyor musunuz?
Ben bugün kederlenip ağlıyorsam; Kim bilir? Üstadım oradan oraya sürgüne giderken; Talebeleri nasıl figân ediyordu? Gam çekenler kervanına ben de eklendim Siz bunu biliyor musunuz?
Üstadım hep demokrasi yanlısıdır Bizden zarar gelmez bu vatana Hürmet edelim toprak altında yatana Bırakın. Bugün demokrasi bayramı olsun. Sokaklar TIR’dan saçılan sevgiyle dolsun Bugün şehrimde bayram olsun. Mutluyuz. Siz bunu biliyor musunuz?
TIR gece misafirimiz olacaktı; Tire’den Ödemiş sapağına saptı Özkan kardeşim onu bizden kaptı |
19.10.2010 |
“Sadece iki üye bürokrat” |
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, HSYK üyeliğine seçilenlerin Bakanlığa yakın olduğu iddiasının sandığa gidenlerin iradesine saygısızlık olduğunu söyledi. Ergin, “16 kişiden sadece ikisi Bakanlık bürokratıdır. YARSAV'ın listesinde de Bakanlık çalışanları vardı, ama bunlar seçilemediler” dedi. ADALET Bakanı Sadullah Ergin, HSYK üyeliğine YARSAV’ın belirlediği adayların seçilememesine ilişkin, ‘’Bu iddia seçimde gösterilen iradeye saygısızlıktır. 16 kişiden sadece 2’si Bakanlık bürokratıdır” dedi Ergin, Bakanlığa girişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin HSYK’daki seçim sonuçlarını değerlendirmesini istemesi üzerine Ergin, sonuçların hayırlı olması dileğinde bulundu. 11 bin hakim ve savcının YSK’nın denetimi altında iradelerini ortaya koyduklarını belirten Ergin, ‘’Bundan sonra bu iradeye saygı duymaktan başka yapacak bir şey yoktur. Herkesin buna saygı duyması gerekiyor’’ diye konuştu. Ergin, YARSAV’ın desteklediği adayların seçilemediği yönündeki bir soru üzerine, şunları söyledi: ‘’Bunu sadece YARSAV bağlamında değerlendirmek doğru olmaz. Başka bir yargı derneği de listesini açıkladı, YARSAV da açıkladı. Ama her iki listeden de kimsenin seçilmemesini şöyle okumak mümkün mü acaba? Yargı tabanı, hakimlerimiz ve savcılarımızın marjinal söylemlere rağbet etmediğini gösteriyor.” Başka bir gazetecinin ‘’seçilenlerin Adalet Bakanlığına yakın isimler olduğu’’ iddialarına yönelik sorusu üzerine Bakan Ergin, ‘’Bu iddia seçimde gösterilen iradeye saygısızlıktır. 16 kişiden sadece 2’si Bakanlık bürokratıdır. YARSAV’ın listesinde de Bakanlık çalışanları vardı ama bunlar seçilemediler. Demek ki Bakanlık bünyesinde çalışması yeterli değil, farklı özellikler de aranıyor. Burada artık herkesin bu saygıyı göstermesi gerekir. Diğer 14 kişiyi ne ile izah edeceksiniz? Bunlara bakıldığında yapılan bu değerlendirmenin doğru olmadığı ortaya çıkacaktır’’ diye konuştu. |
19.10.2010 |