05 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Said nursî gerçek demokrat ve cumhuriyetçi

Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı Batman’dan sonra iki önemli ve büyük şehirde iki tanıtım programı düzenledi.

Bediüzzaman’ın cumhuriyetle bir problemi yok Diyarbakır ve Mardin’de aynı gün art arda düzenlenen programlarla Bediüzzaman’ın sesi bölgede yankılandı.

Diyarbakır girişinde Yeni Asya okuyucuları tarafından karşılanan TIR’ımız ilk olarak Bediüzzaman Camiine geldi. Bediüzzaman Camiinde çekilen hatıra fotoğrafının ardından Diyarbakır’da şehir merkezindeki Kayapınar mevkiinde bulunan Parkorman önüne konaklayan TIR’ımız burada Diyarbakırlılarla buluştu. Ücretsiz kitap, broşür ve gazetenin dağıtıldığı programda yapılan konuşmaların ardından Işık Doğudan Yükselir adlı sinevizyon gösterimi yapıldı.

Tırımızı Diyarbakır girşinde karşılayan heyette bulunan İrfan Yıldırım programımızla ilgili şunları söyledi: “Diyarbakır’daki Bediüzzaman TIR’ı karşılama komitesinde görev alıyorum. Çok duygulandık. Muhteşem bir hizmet. Cenâb-ı Hak muvaffak eylesin. Böyle karışık bir zamanda ve Güneydoğu’daki sıkıntılı dönemde inşallah bu faaliyet hayırlar getirir. Bir rahmete vesile olur. Memleketimizde akan gözyaşları silmeye vesile olacaktır inşallah. Eğer Bediüzzaman’ın fikirleri burada hakim olsa, lâyık-ı vechiyle Üstad Hazretlerini tanısalar emin olun bir mermi bile patlamayacaktır. Çünkü ortak payda İslâmiyet’tir, cadde-i kübray-ı Kur’ânidir. Şimdi Avrupalı’nın içimize atmış olduğu fitne ateşi elbette sönecektir. Anadolu Müslümandır ve Müslüman kalacaktır. Anadolu Kur’ân’ı sever, Anadolu Hazreti Muhammed’i (asm) sever. Anadolu Üstad’ı da sever. Bu sebeple sizleri tebrik ediyorum. Cenâb-ı Hak yardımcınız olsun. Buraya hoşgeldiniz. Gittiğiniz yollar da açık olsun.”

Bizleri karşılayan bir başka Diyarbakırlı Celâl Şengör ise şöyle konuştu: Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz. Bediüzzaman TIR’’ıyla Türkiye’nin yollarına düştünüz. Sizleri tebrik ediyorum. Yeni Asya Medya Grubu’na ve sizlere çok çok teşekkür ediyorum. Hepinize binlerce alkışlar gönderiyorum. TIR’ımızı görünce çok duygulandık hep beraber. Üstad’ımıza fatihalar gönderdik. Sanki o şahsen buraya gelmiş gibi hissettik. Öyle bir halet-i ruhiyeye girdik. Sizinle Bediüzzaman Camii’ne gittik. Çok duygulandık gerçekten. Keşke daha fazla bizimle kalsanız.

UMUT YAVUZ / [email protected]

DİYARBAKIR - MARDİN

05.10.2010


 

Risâle-i Nur ile evim medrese oldu

TIR'IMIZI ziyaret eden Ferzande Fidanten adlı Diyarbakırlı 4 yıldır Risâle-i Nur’u tanıdığını söylüyordu.

Fidanten, “Risâle-i Nurla birlikte hayata bakış açım değişti, derinleşti. Herşeye mânâ-yı harfiyle bakmaya başladım. Sanki kalbim hep böyle bir eseri arıyordu ve sonunda kavuşmuştum. Ben hep hayatım boyunca medresede okumayı hayal etmiştim. Ama nasip olmadı. Ancak Risâle-i Nur’u tanıyınca bir de baktım ki medrese benim evimin içine girdi. Gece saat 1’lere, 2’lere kadar okuyorum Risâle-i Nur’u. Adeta bırakmak istemiyorum. Kendi kendime mütalâa ediyorum sürekli olarak. TIR’ımızı görünce sanki Üstad’ın manevî şahsiyeti buraya gelmiş gibi hissettim. Uzun süredir bekliyorduk sizleri. Bir de şunu söylemek istiyorum. Cumhuriyetin başından beri eğer Üstad dinlenilseydi, biz bu noktaya gelmeyecektik. Sadece Türkiye’de değil, Orta Doğu’da da sorunlar bu kadar büyümezdi.”

05.10.2010


 

BEDİÜZZAMAN TIRI NE GÜN, NEREDE?

5 Ekİm 2010 SalI,

Saat: 11:00, Gaziantep,

Demokrasi Meydanı

5 Ekİm 2010 SalI,

Saat: 16:00, Kahramanmaraş,

Trabzon Caddesi, Özel İdare İşhanı yanı

6 Ekİm 2010 Çarşamba,

Saat: 15:00, Adana, DDY 6. Bölge Md.lüğü, İstasyon Meydanı

Konuşmacı: İslâm Yaşar

7 Ekİm 2010 Perşembe,

Saat: 11:00, Nevşehir

7 Ekİm 2010 Perşembe,

Saat: 14:00, Kayseri-Mimar Sinan

Kurşunlu Camii yanı

Konuşmacı: İslâm Yaşar

05.10.2010


 

Diyarbakır’dan sonra hedef Mardin

DİYARBAKIR'DAN sonra yönünü Mardin’e doğru çeviren TIR’ımız burada Öğretmenler Lojmanı Sitesi Sahası’nda konakladı.

Melih Atom’un sunuculuğunu yaptığı programda konuşan Yeni Asya Medya Grubu Genel Müdürü Recep Taşcı, katılımlarından dolayı bütün Mardinlilere teşekkür etti. Yeni Asya Medya Grubu’nun Bediüzzaman Said Nursi’nin görüşleri ekseninde faaliyet yapan bir kuruluş olduğunu hatırlatan Taşcı, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı projesinin de bu görüşleri Türkiye’ye mal etmek ve yaygınlaştırmak maksadıyla ortaya çıkmış bir proje olduğunu ifade etti.

BEDİÜZZAMAN'IN CUMHURİYETLE

BİR PROBLEMİ YOKTUR

Taşcı’dan sonra söz alan Harran Üniversitesi Daire Başkanı ve eski Mardin İl Millî Eğitim Müdürü Tahir Ünverdi ise, Bediüzzaman’ın memleketin en büyük probleminin eğitim olduğunu tesbit ettiğini ifade etti. Bediüzzaman’ın bu sebeple Van’dan İstanbul’a gelerek Şark’ın problemlerini Sultan’a iletmek istediğini ifade eden Ünverdi, Bediüzzaman din ve fen ilimlerinin bir arada okutulduğu bir şark üniversitesi projesini Sultan’a sunduğunu belirtti. Şarklı insanlarda din hissinin etkili olduğunu ifade eden Ünverdi, Bediüzzaman’ın buna da dikkat çektiğini belirtti. Bediüzzaman’ın üç büyük düşman olarak, cehalet, fakirlik ve ihtilâfı saydığını belirten Ünverdi, Bediüzzaman’ın cehalet ve fakirliğe çözüm olarak, din ve fen ilimlerinin bir arada okutulduğu bir üniversite projesi geliştirdiğini söyledi. Ünverdi sözlerini şöyle sürdürdü: “Bediüzzaman Hazretleri asrı okumuş bir İslâm âlimidir. Bir filozoftur, bir edebiyatçıdır, bir pedagogtur, bir sosyologtur. İslâmiyet’in en büyük meselelerini Allah’ın inayetiyle çözmüş bir İslâm alimidir. En büyük bir İslâm âliminden, en dinsiz bir filozofa kadar herkese meydan okumuştur. Herkese din ile iman ile ve ilim ile meydan okumuştur. Bediüzzaman’ın en büyük hedeflerinden biri de ülkede huzur, barış ve kardeşliğin tesisidir. O bu ülkede ırkçılık illetinin yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Irkçılık olmasın istiyordu. Bu illeti aramıza koyan ifsad komiteleri, “din yok, milliyet var” diyordu. İşte bundandır ki 25-30 seneden beri ülkemiz kan gölüne döndü. Dinî silerseniz içtimaî hayattan, anarşi doğar. Çünkü meşhur tabirle “Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası. İhya-ı din ile olur şu milletin ihyası.” Dinî hayattan çıkarıp atarsan, anarşiyi davet edersin. Bediüzzaman en gerçek hürriyetçi, demokrat, cumhuriyetçi insandır. Bediüzzaman’ın cumhuriyetle bir problemi yoktur. Ancak cumhuriyet adı altında diktatörlük yapanlarla mücadele etmiştir. Biz demokratız, cumhuriyetçiyiz. Bediüzzaman hürriyet, demokrasi, kardeşlik, eğitim, kalkınma, din, iman ve Kur’ân için mücadele etmiştir. Biz de bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Evet Bediüzzaman demin bahsettiğimiz 6 hastalığı şöyle sıralıyor: Ümitsizlik, adavete muhabbet, sosyal ve siyasal hayatta sıdkın yani doğruluğun ölmesi, dördüncüsü ehli imanı birbirine bağlayan manevî bağları bilmemek, beşincisi çeşit çeşit bulaşıcı hastalıklar gibi yayılan istibdat yani diktatörlük, altıncısı ise menfaati şahsiyesini himmetini hasretmek... İşte bizi geri bırakan altı tane dehşetli hastalık. Bu hastalıkların çaresini de Kur’ân’da göstermiştir.” Mardin’de de konuşmaların ardından sinevizyon gösterimi yapıldı. Gazete, broşür ve kitapçıklar dağıtıldı.

05.10.2010


 

Diyarbakırlı hanımlardan büyük ilgi

DİYARBAKIRLI hanımlar da Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR’ı hakkında gazetemize açıklamada bulundu.

Bir öğretmen olan Nesrin Aygün şunları söyledi: “Risâle-i Nurları 1990 yılında tanıdım. Bu andan sonra hayatım tamamen değişti. Bediüzzaman’a ve Risâle-i Nur’daki hakikatlere herkes muhtaç bence. Siz de bu hizmetinizle insanlara bunu yaymaya çalıştığınız için teşekkür ederim.” Esma Yiğithan ise şunları anlattı: “1982’den bu yana Diyarbakır’da yaşıyorum. Benim babam imamdır, Risâle-i Nurları o bize tanıttı. Ben o zaman 12 yaşındaydım. O zaman bizim köyde Risâle-i Nur yasaktı. Babam bize gizlice okuturdu. Ders yapar, açıklardı. Bizim köyün muhtarı da bizleri hep şikâyet ediyordu. Biz de böyle durumlarda kitapları götürüp yaylada saklıyorduk. 1970’li yıllarda oluyordu bunlar. Şimdi Diyarbakır’da rahat rahat okuyoruz. Hanımlar bir araya gelip dersler yapıyoruz. Allah Üstad’ımızdan razı olsun. Her okuyuşumuzda onu rahmetle anıyoruz. Size de çok teşekkür ediyoruz. Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz.”

Üniversite öğrencisi olan Sümeyra Şahin ise Risâle-i Nurları 10 yaşındayken tanımış. Şahin şunları söyledi: “Elimizden geldiğince bütün arkadaşlarımıza anlatmaya çalışıyoruz Risâle-i Nur’u. TIR’ımızı burada görünce çok heyecanlandık, çok sevindik. Allah sizlerden razı olsun. Allah yolunuzu açık etsin.”

05.10.2010


 

Cizreliler minibüsle geldi

MARDİN'DE dikkatleri çeken çok uzak mesafelerden çevre ilçe ve illerden programa katılımın yoğun olmasıydı.

Sözgelimi Şırnak’ın Cizre ilçesinden bir minibüs dolusu insan onca yolu sadece Mardin’de gerçekleşen programa katılmak için gelmiş ve büyük bir aşk ve şevkle iştirak edip, hatıra fotoğrafları çektiriyordu. Öte yandan çocuklar da Bediüzzaman Hizmet Tırı’na ilgi göstermiş ve konuşmaları dikkatle dinliyordu. Diyarbakır ve Mardin’deki renkli programların ardından tırımız Bediüzzaman’ın vefat ettiği Peygamberler şehri Şanlıurfa’ya doğru yola çıktı.

05.10.2010


 

İzmir, Bediüzzaman’ı karşılamaya hazır

YOLA çıktığı günden beri Türkiye’de heyecan meydana getiren, hayranlık uyandıran ve milletimizin hayır duasını alan Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR’ı, İzmir’de de heyecanla bekleniyor.

11 Ekim Pazartesi günü İzmir Tire’de halkımız ile buluşacak olan Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı aynı gün Ödemiş ilçesine geçecek. 12 Ekim Salı sabahı Ödemiş’ten hareket edecek olan Bediüzzaman Tır’ı Bayındır ve Torbalı ilçelerine uğrayarak, aynı gün saat 15.00’te İzmir Bornova Cumhuriyet Meydanında olacak. İzmir il ve ilçeleri, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tır'ını en güzel ve anlamlı biçimde karşılamak üzere hazırlıklarını tamamladı. İzmir’de protokol ve resmî zevatı davet etmek üzere 500 adet özel davetiye hazırlandı. Davetiyeler, Bediüzzaman tanıtım broşürleri ile birlikte aynı zarfa konacak ve özel kuryelerle sahiplerine ulaştırılacak.

Özel araçların Bediüzzaman tanıtım afişleri ile süslendiği İzmir’de, son beş gün kala halka ve insanlara 25 bin el ilânı dağıtılarak program duyurulacak. Ayrıca Başak FM, Yıldız FM ve Özmen FM radyolarında radyo reklâmı yayınlanacak. Yeni Asya İzmir Bürosunda, Yeni Asya Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Temsilcisi Hasan Şen tarafından 11 Ekim 2010 Pazartesi günü saat 11.00’de basın toplantısı yapılarak Bediüzzaman Tır’ından tüm basın bilgilendirilecek.

Bediüzzaman Tanıtım Programında ev sahipliğini İzmir adına İzmir’in Bornova ilçesi yapacak. Şehir girişinde Gaziemir ilçesi civarında konvoyla karşılanacak Tır, konvoy eşliğinde Bornova ilçesinde program yapılacak alana giriş yapacak. Açış konuşmasını Abdullah Eraçıkbaş’ın yapacağı ve İslâm Yaşar’ın konuşmacı olarak katılacağı programda, Bornova okuyucularımız tarafından halka lokma dağıtılacak. İslâm Yaşar ve Süleyman Kösmene kitaplarını imzalayacak. Katılımcılara Bediüzzaman’ı ve eserlerini tanıtıcı broşürler dağıtılacak. Ayrıca halka 2000 adet Yeni Asya gazetesi ve çok sayıda Can Kardeş ücretsiz olarak dağıtılacak.

Bilgilendirme yaparak şevk ve motivasyonu arttırmak maksadıyla “Basında Bediüzzaman” konulu haber ve video sunumları yapılırken, İzmir kız öğrenci grubunun Bediüzzaman TIR’ını mânâlı skeçlerle canlandırdıkları öğrenildi.

05.10.2010


 

Sigara tüketiminde büyük düşüş

KAPALI alanlarda sigara yasağı uygulaması, sigara satışlarını bu yıl yüzde 16,2 oranında düşürdü.

Ancak yine de devlet bütçesinden yatırımlara giden paraya yakın bir tutar, sigara için vatandaşın cebinden çıkıyor. Geçen yılın ilk 8 ayında 3 milyar 641 milyon paket olan sigara tüketimi, bu yıl 3 milyar 50 milyon pakete indi. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan (TAPDK) edindiği bilgiye göre, 19 Mayıs 2008 tarihinde uygulamaya giren, 19 Temmuz 2009’da ise kahvehane, restoran, kafe ve barları da kapsamına alan kapalı alanlardaki sigara yasağı, etkisini özellikle geçen yılın ikinci yarısından itibaren göstermeye başladı. 2006 yılında ülkemizde 5 milyar 395 milyon 434 bin paket sigara tüketilirken, bu rakam 2007 yılında 5 milyar 372 milyon 748 bin pakete geriledi. Ancak, 2008 yılında sigara satışları tekrar 5 milyar 392 milyon 945 bin paket seviyesine yükseldi. 2009 yılında kapalı alanlardaki sigara yasağının kapsamının genişlemesiyle birlikte özellikle Ağustos’tan itibaren satışlarda belirgin bir düşüş ortaya çıktı. Yıl sonunda da tüketim, 5 milyar 377 milyon 748 bin paket oldu. Sigara satışlarındaki en ciddî düşüş ise bu yıl meydana geldi. Geçen yılın Ocak ayında 431 milyon 158 bin paket olan sigara tüketimi, bu yıl aynı ayda 343 milyon 52 bin pakete indi. Şubat’ta da geçen yıl 389 milyon 180 bin paket olan aylık satış miktarı da, bu yıl 298 milyon 129 bin pakete geriledi.

05.10.2010


 

Kışlık bakım, otomobili koruyor

HAVALARIN soğumaya başladığı bugünlerde otomobil sahipleri, araçlarının kışlık bakımlarını ihmal etmemeleri konusunda uyarıldı.

Konya Oto Tamirciler Odası Başkanı Recep Gözcü, otomobillerin yaz ve kış olmak üzere her iki mevsimde bakımlarının yapılması gerektiğini söyledi. Yaz şartlarına göre ayarlanan otomobillerin kış şartlarında da sorunsuz şekilde çalışabilmesi için havaların soğumaya başladığı bu dönemde kışlık bakımlarının ihmal edilmemesi gerektiğini ifade eden Gözcü, sürücülerin kış bastırmadan araçlarıyla servislere uğramasını tavsiye etti.

05.10.2010


 

Konut tercihinde öncelik güvenlik

BUGÜNE kadar 9 binin üzerinde konutun temelini atan Konya’nın merkez Karatay İlçesi Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, artık güvenlikli siteler ve estetik binaların talep edildiğini söyledi.

Konut sektöründe yaşanan hareketliliğin televizyon reklamlarına da yansıdığını, bu durumun krizden çıkışın önemli bir belirtisi olduğunu vurgulayan Hançerli, şunları kaydetti: ‘’Şu anda konuta büyük talep var ancak konut sahibi olmak isteyenler artık çok seçici davranıyor. Artık güvenlikli siteler ve estetik binalar talep görüyor. İnsanlar çocuklarının güvenle bahçesinde oynayabileceği, iyi düzenlenmiş yeşil alanı, oyun parkı, spor alanı ve günün yorgunluğunu atacağı kamerilerin bulunduğu sitelerde yaşamak istiyor. Artık binadaki yapı güvenliği konusu da ön planda tutuluyor. İnsanımız daha sağlam, daha estetik daha yaşanabilir binalar talep ediyor.

05.10.2010


 

ABD’de Kur’ân’a ilgi

ABD’NİN başşehri Washington’da geleneksel Türk Festivali düzenlendi.

DC Türk-Amerikan Derneği (ATA-DC) tarafından 8’incisi bu yıl düzenlenen festival, Beyaz Saray’a iki blok ötedeki Freedom Plaza’da yapıldı. Bu yıl, ‘’Washington DC’nin Kalbinde Türkiye’nin Harikalarını Keşfedin’’ temasıyla düzenlenen festival, Amerikalılara, Türkiye’nin tarih, kültür, san’at ve yemeklerini keşfetmenin keyfini yaşattı. Kültür ve turizm çadırında, hat, ebru, çini, minyatür ve halı dokuma gibi Türk san’atının seçkin örneklerini izleyen Amerikalılar, anı olarak isimlerini hat sanatçılarına yazdırmayı da ihmal etmedi. Girişin ücretsiz olduğu festivale gelenler ayrıca, Türk mutfağının leziz yemeklerini Türk restoranlarının mutfağından tattı. Kebap, döner, çörek, gözleme, sebze yemekleri ve tatlıların satışa sunulduğu stantların önünde uzun kuyruklar oluştu. Amerikalılar, Diyanet İşleri Başkanlığının dağıttı Kur’ân-ı Kerimlere de büyük ilgi gösterdi.

05.10.2010


 

Kime güvenip ikinci oğlumu göndereyim?

Vatanî görevlerini yaparken intihar ettiği öne sürülen asker ailelerinin gözyaşları dinmiyor. ‘Şehit’ kabul edilmeyen çocuklarının intiharına inanmayan anne ve babalar, askerî makamlarca yürütülen hukukî sürecin yavaş ilerlemesinden şikâyetçi. Oğlu Jandarma Uzman Çavuş Ahmet Solgun'un intihar ettiği belirtilen anne Fatma Solgun da, yetkililerin tatminkâr açıklama yapmamasına tepki göstererek, “Şimdi ikinci oğlumu kime nasıl güvenerek askere göndereyim?” dedi

İkinci oğlumu nasıl güvenip göndereyim? Vatanı görevlerini yaparken intihar ettikleri iddia edilen asker ailelerinin gözyaşları dinmiyor. “Şehit” kabul edilmeyen çocuklarının intihar ettiklerine inanmayan anne ve babalar, askerî makamlarca yürütülen hukuki sürecin yavaş ilerlemesinden şikâyet ediyor. Oğlunun askerde intihar ettiği belirtilen anne Fatma Solgun, yetkililerin tatmin edici açıklama yapmamasına tepki göstererek, “Şimdi ikinci oğlumu kime nasıl güvenerek askere göndereyim?” dedi.

İntihar gerekçeleri olarak sunulan raporları ikna edici bulmayan acılı aileler, evlatlarının ölüm yıl dönümleri vesilesiyle bir araya geliyor. Aynı kaderi paylaşan aileler, bu defa kaza kurşunuyla hayatını kaybettiği ileri sürülen Jandarma Uzman Çavuş Ahmet Solgun’un birinci ölüm yıl dönümünde toplandı. Baba İdris Solgun, evlerinin bulunduğu sokağa “Unutmadık, unutmayacağız” yazılı bir pankart astı. Oğlunun posterleriyle farklı bir program hazırlayan Solgun, oğlunun ruhu için Kur’ân-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okutup, davetlilere yemek ikram etti. Merkez Seyhan ilçesindeki evinde konuşan İdris Solgun, evlilik hazırlığı yaparken hayatını kaybeden oğlunun ölümünün üzerinden bir yıl geçtiğini ve halen konuyla ilgili doğru dürüst bir açıklama yapılmadığını söyledi. Şırnak Cizre’de askerlerinin silâh-doldur boşalt işlemi sırasında kaza kurşunuyla öldüğü belirtilen oğluyla ilgili olay yeri inceleme savcısının farklı, soruşturmanın yürütüldüğü Diyarbakır askerî savcısının farklı bir şeyler ifade ettiğini anlatan Solgun, çelişkili beyan ve raporların kafalarındaki soru işaretlerini artırdığını kaydetti.

DAMATLIK YERİNE KEFEN GİYDİ

Anne Fatma Solgun da “vatana hizmet yapsın, peygamber ocağı” diye davul zurnayla evladını askere gönderdiğini hatırlattı. 19 yaşında askerlik çağına gelmiş bir evladının daha olduğunu bildiren Solgun, gözyaşları arasında şunları söyledi:

“Yetkililere soruyorum; şu durumda kime nasıl güvenip onu askere göndereyim? Nasıl sivil hayatta çocuğun başına bir şey geldiğinde bakımından sorumlu annesi gözaltına alınıyor veya tutuklanıyor... Aynı şekilde ben oğlumu Silâhlı Kuvvetlerine emanet ettim. Bunun büyükleri neredeydiler, ona ne oldu? Ben de kendilerinden bunun hesabını soruyorum. 24 yaşındaki yavrumun düğün hazırlıklarını yaparken, damatlık giydirmek isterken, beyaz kefenle toprağa gömdüm. Şimdi 19 yaşındaki oğlumu nasıl askere göndereceğim? Günlerimin nasıl geçtiğini bir görsünler, bakayım. Gecem gündüzüm yok. En son oğlum rüyada nikâhına davet etti. Belki de kaza ile ölmüştür. Gözlerimle görmediğimden bir şey demiyorum. Ama bir yıl oldu; çocuğuma ne olduğunu açıklasınlar.”

“İNTİHAR ETMESİ İÇİN SEBEBİ YOKTU”

Konya’da vatanî askerliğini yaparken intihar ettiği kaydedilen Recep Onur Altunbaş’ın (21) annesi Fikriye Altunbaş da oğlunun intihar etmesi için bir sebebinin bulunmadığını açıkladı. Dâvâlarının açıldığını, ancak bir haber alamadıklarından yakınan Altunbaş, “Ben oğlumun intiharını kabul etmiyorum. Mahkemenin bir an önce sonuçlanmasını istiyorum.” diye konuştu.

“BİRŞEYLER Mİ GİZLENİYOR?” KUŞKUSU

Şırnak’ta intihar ettiği bildirilen 10 aylık asker Sedat Horoz’un (21) ağabeyi Aydın Horoz ise kardeşinin ölümünün üzerinden 11 ay geçmesine rağmen halen otopsi heyet raporunu beklediklerini açıkladı. 3-6 ay arasında çıkması gereken bu raporun neden bu kadar geciktiğini soran Horoz, “Hâlâ heyet raporu bekliyoruz. Bu rapor gelmediği için dâvâ açamıyoruz. Acaba bir şeyler mi gizleniyor? Eğer böyle bir şey olmazsa bu kadar gecikmez. Ben de sağlık camiasında çalışıyorum. Bu işleri biliyorum. 11 ay az bir süre değil. Türkiye’deki bütün illerde dolaşsa bile bu zaman zarfında şimdi raporun çıkması gerekirdi” diyerek tepki gösterdi.

AİLELERE DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinde 4 Eylül 2009’da intihar ettiği ileri sürülen Er Volkan Kamalak’ın baba Hayri Kamalak ise aynı acıyı paylaştığı ailelere dayanışma çağrısı yaptı. Kamalak, şöyle devam etti:

“Şu anda aramızda olan veya olmayan bizim gibi oğlu askerde ölen; neden, niçin veya nasıl olduğu kesin bilinmeyen; askerî mahkemelerde dîvâsı süren ciddî sayıda aileler var. Şu anda aynı acıları paylaştığımız ailelerle hukuk mücadelesi vereceğiz. Ölen evlatlarımızın masumiyetleri, savunmasızca ölmeleri bizi kahrediyor. İlgililerin vurdumduymazlığı ve meseleye sıradan bir ölüm gibi bakmaları bizleri kahrediyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Başka ailelerin bunu yaşamaması için susmayacağız.”

05.10.2010


 

ABD’nin kararları Türkiye'yi bağlamaz

Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, İran’a yönelik ambargo kapsamında Türkiye’nin BM’in aldığı yaptırım kararlarına uyacağını, ancak ABD’nin kararlarının Türkiye’yi bağlamadığını bildirdi.

Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi İkinci Bakanlar toplantısına katılan Çağlayan, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin İran’a yönelik ambargo kapsamında Türk bankacılara baskı yapılıp yapılmadığı konusundaki sorusu üzerine Bakan Çağlayan, ABD’den bir heyetin gelerek Türk bankacılarla görüşme yaptığını, ancak bankaların koordinasyonundan sorumla bakan olmasına rağmen ABD’lilerin kendisiyle bir görüşme yapmadıklarını söyledi. Çağlayan, Türk bankacılar üzerinde baskı havası oluşturulmaya çalışıldığını bildirdi. İran’a yönelik BM’de kabul edilen ambargo konusuna da değinen Çağlayan, BM’de kabul edilen listede sadece nükleer silah ve füze başlığı konusunda ambargo bulunduğunu ancak ona rağmen bebek maması da dahil her türlü ticarete ambargo koyulmak istendiğini vurguladı. Türkiye’nin BM kararlarına göre hareket edeceğinin altını çizen Çağlayan, ABD’nin tek başına aldığı kararların ise Türkiye’yi bağlamayacağını dile getirdi. ‘’BM, İran’a ambargo oylaması yaparken bile ret oyu vermiştik’’ diyen Çağlayan, ancak Türkiye olarak bu karara saygı duyduklarını belirtti ve ‘’Tabii ki BM yaptırımına uyacağız, ama ABD’nin kararları Türkiye’yi bağlamaz’’ ifadelerini kullandı.

05.10.2010


 

Teröristler iş makinesi yaktı

Diyarbakir’in Kulp ilçesinde teröristler iş makinesini yaktı, 6 kamyona zarar verdi.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesindeki bilgiye göre, 2 Ekim Cumartesi günü Şenyayla Mahallesi’nde bir grup terörist, yol çalışması yapan firmaya ait araçlara saldırıldı. Saldırıda 1 iş makinesi yakıldı, 6 kamyonda maddî hasar meydana geldi. Kulp Cumhuriyet Savcılığı, olayla ilgili soruşturma başlattı.

05.10.2010


 

206 hakim ve savcı HSYK adayı

Yüksek Seçim Kurulu, HSYK üyeliği için adlî yargıda 172, idarî yargıda 34 adaya ilişkin geçici listeyi yayınladı. YSK, itiraz süresinin bitmesinden itibaren iki gün içinde itirazları inceleyerek sonuçlandıracak ve kesin aday listesini, ‘’www.ysk.gov.tr’’ adresinden 7 Ekim 2010 Perşembe günü ilân edecek.

YÜKSEK Seçim Kurulu (YSK), HSYK üyeliği için adli yargıda 172, idari yargıda 34 adaya ilişkin geçici listeyi yayımladı. Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun gereği 17 Ekim Pazar günü HSYK üyeliği için yapılacak seçimlerde uygulanacak genelge ile adli ve idari yargı hakim ve savcıları arasından HSYK üyeliği için yapılacak seçimlerde il seçim ve sandık kurullarının görev ve yetkilerini gösterir genelge, YSK tarafından kabul edilerek Resmî Gazete'de yayımlandı. YSK kararında, HSYK üyeliği için yapılacak seçimlere katılacak adayların başvuru belgelerini ve niteliklerini incelemek için YSK üyesi Hüseyin Eken başkanlığında, Mehmet Kürtül ve Nilgün İpek'ten oluşturulan komisyonun çalışmalarını tamamladığı belirtilerek, değerlendirme sonuçlarının Kurula sunulduğu bildirildi. Buna göre, adli yargı hakim ve savcıları arasından adaylık için 173 başvurunun yapıldığı belirtilen kararda, başvurulardan 172'sinin usulüne uygun ve eksiksiz olduğu kaydedildi. Bunlar arasında Fethiye 2. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Hulusi Tahir İlgenli'nin, 30 Nisan 2009'da birinci sınıfa ayrıldığı, henüz birinci sınıf olma incelemesine tabi tutulmadığının belirlenmesi üzerine başvurusunun reddedildiği kaydedildi. İdari yargı hakim ve savcıları arasında adaylık için ise 34 adet başvurunun yapıldığı, başvuruların tamamının kabul edildiği belirtildi. Öte yandan adaylar veya seçmenler iki gün içinde aday listesine itiraz edebilecek.YSK, itiraz süresinin bitmesinden itibaren iki gün içinde itirazları inceleyerek sonuçlandıracak ve kesin aday listesini, ''www.ysk.gov.tr'' adresinden 7 Ekim 2010 Perşembe günü ilan edecek.

05.10.2010


 

CHP referanduma iptal dâvâsı açtı

CHP, referandum sonuçları ile ilgili işlemlerin iptali ve yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvurdu. CHP tarafından, YSK hakkında Danıştay Başkanlığına sunulan dâvâ dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: “Sandık Kurulu sonuçlarını açıklamamakta ısrar ederek anayasal görev ve sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyen, seçim sonuçlarına yönelik kuşkuları gidermeyen YSK’nın bu anlamsız ve haksız işlemine karşı Danıştay nezdinde tarafımızdan bu işlemlerin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle 04.10.2010 tarihinde dâvâ açılmıştır.”

Cumhurıyet Halk Partisi (CHP), referandum sonuçları ile ilgili işlemlerin iptali ve yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvurdu. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart tarafından Yüksek Seçim Kurulu (YSK) hakkında Danıştay Başkanlığı’na verilen dava dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: “Sandık Kurulu sonuçlarını açıklamamakta ısrar ederek, anayasal görev ve sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyen, seçim sonuçlarına yönelik kuşkuları gidermeyen, YSK’nın bu anlamsız ve haksız işlemine karşı Danıştay, nezdinde tarafımızdan bu işlemlerin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle 04.10.2010 tarihinde dâvâ açılmıştır.”

05.10.2010


 

Rabbanî ve Bediüzzaman İslâmî değerleri korudu

İSTANBUL İlim ve Kültür Vakfı tarafından ‘’İnsanlık Onuruna Layık Bir Gelecek İçin İlim, İman, Ahlâk’’ konusu ile bu yıl 9. kez düzenlenen, ‘’Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’’, 40’a yakın ülkeden gönderilen tebliğlerin sunumuyla devam etti.

Wow Otel’de önceki gün başlayan sempozyumun dünkü bölümü, ABD, Kanada, Hollanda, İran, Suudi Arabistan, Rusya, Nijerya, Hindistan, Filipinler ve Botswana’nın da aralarında bulunduğu 40’a yakın ülkeden gönderilen tebliğlerin sunumuyla devam etti.

Sempozyuma, İngiltere Durham Üniversitesinden ‘’Nursi’ye Göre Ölümsüzlük: Becker Prespektifi’’ adlı tebliğle katılan Prof. Dr. Colin Turner, bu dünya ile ahiret arasındaki farkın zihinsel açıklık olduğunu ifade etti. Bunun arkasında ideolojik motivasyonun da bulunduğunu belirten Turner, ‘’Aslında bugün ve yarın için imanın belirli olması üzerinde odaklanılmalıdır. Bir gün yok olunacağız. Ancak diğer hayatın içinde de bir hayat olduğu görüşü vardır’’ dedi.

Yakın geçmişte ‘’İslâmizm’’ diye yeni bir olgu çıktığını anlatan Turner, şöyle konuştu: ‘’Bu tehlikeli bir olgudur. Ahirete yönelik görüşleriyle bilinen Said Nursî’nin sosyal ve siyasî amaçlara bu anlamda hizmet etmediğini görürüz. Bazı kitapların üçte birinde yeniden hayata gelme, kıyamet ile ilgili fiiller, sonuçlar, cennet ve cehennemden bahsedilir. Kur’ân-ı Kerim’le ilgili çalışmalarımda dünyanın aslında dar, geçici bir ziraat tarlası olduğu, tohumun büyümesiyle bahçelere yayıldığı ve devam ettiğini fark ettim. Yani diğer bir deyişle dünyada ve ahirette aynı yaratılışın devamı olarak farklı dünyalar olduğunu söyleyebiliriz. Biri mekânla zamanla bağlıyken diğeri değil. Nursî ile Kur’ân-ı Kerim’in öğrettiği şey aynı. Bir sonraki dünya burada yaşadıklarımıza göre belli olacak. Eğer dünya ile ahiret ilişkisine bakarsak ikisi de varlık türü olup insan tutkularının yakıt olarak kullanıldığını görürüz.’’

Becker’in ise insanların neden bu kadar agresif olduğu üzerine odaklandığını bildiren Turner, ayrıca ölümsüzlük üzerine de projeler gerçekleştirdiğini ifade etti. Tarih boyunca insanların ne kadar güçlü olursa o kadar ölümden uzaklaşacağına inandığını savunan Turner, Becker’in en büyük gücü ‘ilâhi güç’ olarak gördüğünü dile getirdi. “MÜSLÜMANCA YAŞAMANIN KOLAY YOLUNU GÖSTERDİ” HİNDİSTAN Jawaharlal Üniversitesi’nden katılan Zubair Hudawi de, ‘’Hindistan Müslümanları ve Laiklik-Din İkilemi: Said-i Nursî’nin Öğretisinden Çözüm Arayışı’’ konulu konuşmasında, Nursî’nin modern ve geleneksel değerlerin birlikte yaşandığı bir dünyada Müslümanca yaşamanın kolay yolunu gösterdiğini kaydetti. Günümüzde ‘manevî cihat’ döneminin başladığını söyleyen Nursî’nin takipçilerine barış esaslı bir hizmet anlayışını öğrettiğini ifade eden Hudawi, ‘’İmam Rabbani ile Said Nursî, farklı zamanlarda benzer problemler karşısında İslâmî değerleri korumuşlardır’’ dedi. Sempozyum, bugün sona erecek.

05.10.2010


 

Depremler sürecek, tedbirli olmalıyız

BOĞAZİÇİ Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, Marmara Denizi’nde önceki akşam saatlerinde meydana gelen depreme ilişkin, ‘’Sismoloji bilimi ve teknoloji henüz depremin ne zaman olacağını ve hangisinin öncü olduğunu tespit edemedi.

Ama burası deprem bölgesi ve dikkatli olmak zorundayız’’ dedi. Erdik, depremin Silivri ile Bandırma arasında meydana geldiğini ve bu noktaya en yakın yerin 35 kilometre uzaklıktaki Silivri ilçesi olduğunu belirtti. Erdik, ‘’Deprem Silivri ile Bandırma arasında oldu. Yani Marmara Denizi’nin ortası diyebiliriz. Sismoloji bilimi ve teknoloji henüz depremin ne zaman olacağını ve hangisinin öncü olduğunu tespit edemedi. Yani ‘deprem öncesi’ kavramını doğru bir tanımlama olarak değerlendirmiyorum. Depremin şiddetine ‘hafif’ diyebiliriz. Bu şiddette herhangi bir yıkım olabileceğini düşünmüyorum. Ama burası deprem bölgesi ve dikkatli olmak zorundayız’’ şeklinde konuştu. Prof. Dr. Erdik, Marmara Bölgesi’nin deprem bölgesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ‘’Yaşanabilecek deprem büyük şiddette de küçük şiddette de yaşanabilir. Bu bölgede yaşayan herkes depremle yaşamayı öğrenmeli ve gerekli önlemleri almalıdır. Ama daha önce de belirttiğim gibi maalesef teknoloji henüz depremin şiddeti ve zamanını belirtme konusunda hâlâ yetersiz. Bunun için bilimin dışında tedbirlerimizi de almak zorundayız.’’

KORKULACAK BİR DURUM YOK

TÜRK Kızılayı Genel Başkan Başdanımanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara da depremi Çengelköy’deki evinde hissettiğini belirterek, öncü deprem olup olmadığına yönelik, ‘’Öncü deprem kavramı çok doğru bir kavram değil. Çünkü böyle olduğu zaman depremin de saatini bilmek ve bildirmek zorundasınız’’ dedi. Depreme hazırlıklı bir toplum için büyük bir deprem ve korkulacak bir durumun olmadığını söyleyen Prof. Dr. Işıkara, ‘’Korkulacak bir durum yok. Marmara Denizi’nde potansiyel bir tehlike var ve çok sık deprem oluyor. Olmaya da devam edecektir. Korkulacak bir rakam da değil ayrıca. Yani bu ölçekteki bir depremde hasar ve can kaybı olmaz. Ama depreme hazır bir toplumun bu sarsıntılara hazır olması ve korkmaması gerekir. Çünkü burası zaten deprem kuşağında bulunan potansiyel bir yer’’ diye konuştu. Deprem büyüklüğünü büyük bir hızla ulaştıran Kandilli Rasathanesi ile iftihar ettiğini de dile getiren Işıkara, toplumun depremle yaşamaya alışması gerektiğini hatırlattı.

ARTÇI SARSINTI KAYDEDİLDİ

MARMARA Denizi’nde önceki gün 20.49’da meydana gelen 4.4 büyüklüğündeki depremin ardından, bir adet artçı sarsıntı kaydedildiği bildirildi. Deprem sonrası büyüklüğü 2.5 olan ‘’çok hafif şiddette’’ bir artçı deprem meydana geldiği, bölgenin birinci derece deprem bölgesi içerisinde yer aldığı, ancak bu büyüklükteki bir depremin hasara ve can kaybına sebep olmasının beklenmediği kaydedildi.

05.10.2010


 

Konya’da iki ayrı kaza: 5 ölü

KONYA'DA 3 gün önce doğan bebeği rahatsızlığı sebebiyle hastaneye taşıyan ambulans, otomobille çarpıştı.

Bebeğin öldüğü kazada 5’i sağlık görevlisi 9 kişi yaralandı. Karaman’da 3 gün önce dünyaya gelen bebeğin zatürreye yakalanması üzerine Konya’daki hastaneye sevk edilmesine karar verildi. Gültekin Öztaş idaresindeki Karaman İl Sağlık Müdürlüğüne ait ambulans, merkez Karatay ilçesi Fetih Caddesi ile Sedirler Caddesi’nin kesiştiği kavşakta Mahmut Y. idaresindeki otomobille çarpıştı. Devrilen ambulansın içindeki henüz ismi konulmayan bebek, baba Ecevit Kocabaş, ambulans şoförü Gültekin Öztaş, sağlık görevlileri Hasan Hüseyin Yalçın, Alparslan Genç, Makbule Karagöz ve Mehmet Özbayrak ile otomobil sürücüsü Mahmut Yılmazel ve yanındaki Medeni Büyükova ile İsmail Erdoğan yaralandı. Kaza yerinde kalbi duran bebek, kaldırıldığı Dr. Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesinde yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Öte yandan Konya’da bir otomobilin park halindeki traktöre çarpması sonucu 2’si çocuk 4 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Bilal Bakır (34) idaresindeki 42 BJZ 63 plakalı otomobil, merkez Meram ilçesi Hatunsaray beldesinde yolun kenarında park halinde bulunan Hasan S’ye ait plakasız traktöre çarptı. Kazada, sürücü Bilal Bakır, Muhammet Bakır (9), Yusuf Bakır (4) ve Ayşe Alan öldü, otomobildeki Ayşe Bakır, Ümmü Bakır, Şeyma Alan yaralandı. Konya / aa

Kamyonla otomobil

çarpıştı: 4 ölü

Kahramanmaraş’In Elbistan ilçesindeki trafik kazasında 3 kişi öldü, 2’si ağır 4 kişi yaralandı. Cumhuriyet Mahallesi Nurhak Caddesi Elbistan Şeker Fabrikası mevkisinde, Elbistan Şeker Fabrikası’nın önünde, Durdu Söyler (45) idaresindeki otomobil, Mehmet Böke yönetimindeki kum yüklü kamyonla çarpıştı. Otomobilde bulunan Durdu Avcı (46) ve Hacı Pıçak (48) kaza yerinde öldü. Otomobil sürücüsü Durdu Söyler de Elbistan Devlet Hastanesine götürülürken hayatını kaybetti. Ağır yaralanan Mustafa Dönmez (45) Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine, Rahmi Kılıç (65) ise Kahramanmaraş Megapark Hastanesine kaldırıldı. Kamyon sürücüsü Mehmet Böke (35) gözaltına alındı.

05.10.2010


 

Haşim Kılıç: Derin devletten bu ülke çok çekti

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Türkiye’nin bu zamana kadar derin devletten çok çektiğini, ancak derin demokrasiyle bunun ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, kendisinin de mezun olduğu Anadolu Üniversitesi’nin yeni akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, öğrencilere ve öğretim üyelerine her zaman daha fazla demokrasi, hoşgörü, anlayış ve hukuktan yana tavır almalarını istedi. Üniversiteye başladıkları 1968 yılında, ‘’68 kuşağı olarak’’ çok talihsiz bir süreç yaşadıklarını işaret eden Kılıç, hep kavga ettiklerini, hiç konuşamadıklarını, birbirlerine sevgilerini anlatamadıklarını kaydetti. Artık bugün o kötü günlerin geride kaldığını, şöyle dedi:

“Öğrenciler bugünlerin tadını çıkarmalıdır. Üniversitede konuşamayacaksak, hiçbir yerde konuşamayız. Hiçbir yerde konuşulamayan şeyler üniversitede konuşulur, burada paylaşılır. Bilimsel özerklik bunun için var. Üniversiteler ifade ve düşünce özgürlüğü, hatta gösteri ve yürüyüş hakkının yoğun olarak kullanıldığı mekânlar olarak tanınır. Özgürlükleri burada yaşayamıyorsak, üniversitelerin bu ülkeye katacağı hiçbir şey yoktur. Bu özgürlük alanının genişletilmesi yolunda gerekli her türlü gayretin, yasama, yürütme hem de yargıya düşen bir görev olduğunu ifade etmek isterim.’’ Kılıç, üniversitelerde ve devletin diğer işlerinde, kurumlarında özgürlüklere karşı çıkmanın, özgürlüklerle kavga etmenin ve savaşmanın kimseye bir şey kazandırmadığını ve kazandırmayacağını vurguladı. ‘’Tam tersine bunlarla iyi geçinemeyenler, bunlarla kavga edenler, toplumun dışında kalmaya ve artık hiçbir anlam ifade etmeme gibi bir sonuçla karşı karşıya kalıyorlar.” diyen Kılıç, özgürlüklerle, demokrasiyle ve hukuk devletiyle kavga edilmemesi çağrısında bulundu. Bunların derinleştirilmesi ve geliştirilmesi konusunda ne gerekiyorsa yapılması gerektiğinin altını çizen Kılıç, şöyle devam etti:

“Derin devletten bu devlet çok çekti. Fakat derin demokrasiden, derin özgürlüklerden, derin hukuk devletinden hiçbir şey çekmedi. Bu ülke daha ileriye, daha güzele gitme konusunda bu erdemleri kullanmak zorundadır. Toplum, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha çok hukuk isteğiyle bugün ortaya çıkmıştır. Bunu karşılamayanlar, her zaman kaybetmeye mahkûmdur. Üniversitemizin, demokrasimizin, devletimizin bağışıklık sisteminin güçlenmesini istiyorsak, daha çok demokrasi ve özgürlük taleplerine kulak vermek zorundayız.’’

MGK GÜNDEMİ OLDU

KÜRT sorunu çözüm planını ciddî şekilde değerlendiren Turgut Özal, kendisine gelen mektuptan sonra Org. Bitlis ile iki görüşme gerçekleştiriyor. Bitlis Paşa’dan planın nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin ayrıntılı yeni bir çalışma yapmasını istiyor ve bu konuda bazı sivil isimlerden yardım alabileceğini belirtiyor. Turgut Özal, Bitlis’le yaptığı ilk görüşmeden sonra konuyu devletin zirvesinde tartışmaya açıyor. Planın içeriğini önce dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş ile değerlendiriyor. Konunun ayrıntıları daha sonra MGK toplantılarında ele alınıyor. Özal, Bitlis’in de tavsiyesine uyarak MGK’nın Ağustos 1992 tarihli toplantısını Diyarbakır’da olağanüstü topladı. 27 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen toplantı sonrasında 6 maddelik bir bildiri yayınlandı. Adeta “Kod Adı: Kale” planının izlerini taşıyan bildiride “terörle mücadelenin yasalar çerçevesinde yürütüleceği” ve “Bölge halkının yaşam seviyesinin yükseltilmesi için” çalışmalar yapılacağı vurgulandı. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 1992 tarihli MGK toplantılarda da terör konusu ayrıntılı bir şekilde işlendi ve aynı şekilde bildirilere yansıtıldı.

05.10.2010


 

Ölüme götüren ifşaatlar

1993'te şüpheli bir uçak kazasında vefat eden Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis'in, ölümünden 7 ay önce Cumhurbaşkanı Özal'a yazdığı mektupta önemli ifşaatlarda bulunduğu ortaya çıktı. Sabah'ın haberine göre, mektuptaki bilgilerden biri, Çekiç Güç'teki bazı ABD'li komutanların PKK'lılarla görüşüp örgüte yardım ettiği yönünde.

BÖLGE HALKI KAZANILMALI Mektupta, devlet içindeki bazı unsurların terörden rant sağladığı belirtilerek bunu yapan isimler verilirken, bazı işadamlarının da güvenlik güçlerinden destek alarak PKK adına kaçakçılık yaptığı ifade ediliyor. “Halk yanlış yönetimle terör örgütü arasında sıkıştı” denilen mektupta, “Bölge halkının kazanılması zarurîdir” ifadesi kullanılıyor. Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümünden 7 ay önce 8. Cumharbaşkanı Turgut Özal’a sunduğu mektubunda, Çekiç Güç’ün PKK’ya yardım ettiğini telsiz konuşmalarıyla ortaya koyduğu, devlet içindeki bazı unsurların terörden rant sağladığını vurguladığı öğrenildi.

Sabah, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın ölümüyle ilgili tekrar soruşturma başlattığı Jandarma Eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümünden 7 ay önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a yazdığı son mektubu açıkladı. Bitlis’in “Sayın Cumhurbaşkanım, Zatı Aliniz bu olaya müdahil olmalı, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddî risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz” dediği üç sayfalık mektupta Kürt sorununa ilişkin önemli uyarılar yapılıyor ve çözüm önerileri sunuluyor.

BÖLGE HALKI KAZANILMALI

MEKTUBUN ikinci bölümünde ise Kürt Sorunu Çözüm önerilerini içeren bir rapordan bahsediliyor. “Kod Adı: Kale” olarak tanımlanan planda öncelikli olarak terör belasının defedilmesi gerektiği belirtiliyor. İkinci aşamada ise Kürt halkına yönelik ılımlı adımların atılması için devlet politikası oluşturulması gerektiği vurgulanıyor ve “Bölge halkının kazanılması zaruridir. Halk yanlış yönetim ile terör örgütü arasında sıkışmış durumdadır. Bunu suiistimal eden unsurların bertaraf edilmesinin zorunluluğu ortadadır” tespitinde bulunuluyor.

05.10.2010


 

Emekli astsubaylar eylem yapacak

MAAŞ, tazminat ve ikramiye konusunda eşitsizliğe tabi tutulduklarını savunan emekli astsubaylar, seslerini duyurmak için yürüyüş yapacak.

9 Ekim’de Ankara’da yapılacak eyleme 10 bin emekli astsubayın katılması bekleniyor. Milleyet’in haberine göre, Türkiye genelindeki tüm emekli astsubaylar 9 Ekim’de özlük hakları için Ankara’da sokağa çıkacak. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Başkanı Mustafa Erol, yaklaşık 10 bin emekli astsubayın Ankara’da toplanarak yürüyüş yapacağını söyledi. Türkiye genelinde 115 bin emekli astsubayın bulunduğunu belirten Erol, “Yıllarca Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde çalışmış astsubayların özlük hakları konusunda düzenlemeler yapılmasını talep ediyoruz” dedi. Aynı eğitimi almış, aynı hizmet süresine sahip astsubayların emekli olduğu zaman maaşlarının yüzde 45 oranında kesintiye uğradığını ifade eden Erol, “Subaylarda ise bu kesinti sadece yüzde 5. Arada bir uçurum var. Adalet ve hakkaniyet ölçüsüne sığmayan bir durum” diye konuştu.

Emekli astsubayların 9 Ekim Cumartesi günü yapacakları yürüyüş için 120 çeşit pankart hazırlandığını söyleyen Mustafa Erol, bazı pankartlarda yer alan sloganları şöyle anlattı: “Bizlere verilen görev, nöbet, talimat, kendilerine aldılar maaş, ödenek, tazminat. Savaşa, göreve, nöbete koş, özlük haklarına gelince bütçe boş. Açlık sınırında maaş, uygun adım marş.”

OYAK'I AİHM'E

ŞİKÂYET ETTİLER

EMEKLİ astsubaylar olarak, gelirinin yüzde 60’ını karşıladıkları halde yönetimde temsil hakkı verilmediği gerekçesiyle Ordu Yardımlaşma Kurumu’na (OYAK) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dâvâ açtıklarını hatırlatan Mustafa Erol, şunları söyledi: “Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun yaptığı haksızlıklar hakkında dâvâ açtık. Kurumun bugüne kadar sahip olduğu menkul ve gayrimenkullerde üye olan astsubayların hissesi var. Ama pay vermiyorlar. İç hukuk yollarını bitirdik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dâvâ açtık. Mahkeme kabul etti. Önümüzdeki yıl sonuçlanacak.”

05.10.2010


 

Seçimden önce yeni anayasa yok

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2011 seçimleri öncesinde gündemlerinde yeni bir anayasa çalışması olmadığını bildirdi. Erdoğan, “Şu anda tek çalışma 12 Eylül’de milletimizin verdiği talimat doğrultusunda uyum yasalarını çıkarmaktır” diye konuştu.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, 2011 seçimleri öncesinde gündemlerinde yeni bir anayasa çalışması olmadığını bildirdi. Erdoğan, hükümetin terörle mücadele çalışmalarına devam ettiğini belirterek, bu konuda yürüttükleri görüşmelerle ilgili Meclis’e, düzenlenecek gizli oturumla bilgilendirme yapılabileceğini söyledi. Erdoğan, Bulgaristan’a hareketinden önce Esenboğa Havaalanında açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin hükümetin terörle mücadelede yürüttüğü çalışmalarla ilgili sorusunu cevaplaken Erdoğan, bu konuda yürüttükleri görüşmelerle ilgili Meclis’e, düzenlenecek gizli oturumla bilgilendirme yapılabileceğini bildirdi. Seçimlerden önce yeni bir anayasa çalışması yapılması konusundaki soru üzerine de Erdoğan, şu cevabı verdi: ‘’Okullar tatile çıkmadan seçimi yapalım istiyoruz. 90 günlük bir seçim takvimini düşünecek olursak. o zaman mart ayı içinde takvim çalışmaya başlayacaktır. Bu ne demektir? 2011’de zaten 2 ayınız var. Nerede gelip hangi çalışmayı yapacaksınız. yani gerçekleri saptırmayalım. Ne diyoruz, siz ekiplerinizi kurun, yeni bir anayasayla ilgili çalışmayı anamuhalefet de muhalefet de STK’lar da biz de hep birlikte bu çalışmalarımızı yapalım 2011 seçimlerinin hemen ardından yeni anayasa ile ilgili adımı atalım. Yani şu anda çok açık ve net söylüyorum. 12 Eylül’de de meydanlarda da söyledim. Biz bir söylediğimizi bir daha geri vitese takıp tekrar etmeyiz, tükürdüğümüzü de yalamayız ve bunları herşeyini takvimine varıncaya kadar düşündük, konuştuk ve şimdi de çalışmalarımızı aynı şekilde sürdürüyoruz. Artık yeni anayasa ile ilgili verdiğimiz söz ne ise biz o sözün arkasındayız, kimse bize 2011 içinde yeni bir anayasayla ilgili ‘yok komisyon kuralım, yok şu, yok bu’ filan gibi tekliflerle gelmesin, çünkü bizim artık 2011 seçimi öncesi gündemimizde böyle bir çalışma yok. Şu anda tek çalışma 12 eylül’de milletimizin verdiği talimat doğrultusunda uyum yasalarını çıkarmaktır. Zaten bu araya bu sığar, diğeri sadece milleti aldatmaya yönelik yaklaşım tarzlarıdır.’’

05.10.2010


 

Şahin: Başörtüsü sorusu sormayın

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, başörtüsü tartışmalarına ilişkin soruyu ‘’Bu konulara beni sokmayın’’ diye cevapsız bıraktı.

Şahin: Başörtüsü tartışmalarına beni sokmayın Şahin, Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Lockwood Smith ile görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, ‘’Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliğinin seçimden sonra olması gerektiğini söyledi, ‘kimse bize komisyon kurmak için gelmesin’ dedi. Sizin bu konudaki çalışmalarınız rafa mı kalktı?’’ sorusu üzerine Şahin, Anayasa değişikliğinde, ‘’bir komisyon, kurulmuş olması için kurulmamalı’’ görüşünü dile getirerek, ‘’Dostlar alışverişte görsün kabilinden bir komisyonun kurulmasına ben aracılık etmem’’ dedi. Şahin, yeni bir anayasa değişikliği için kurulacak komisyonun, bu kısa süre içerisinde bir ürün ortaya koyabileceği konusundaki endişelerini dile getirdi. Başörtüsü tartışmalarına ilişkin soruyu ise Şahin, ‘’Bu konulara beni sokmayın’’ diye cevapsız bıraktı.

05.10.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.