Kültür-Sanat |
1400. yılında Kur’ân sergisi |
SULTANAHMET’TEKİ Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan, Kur’ân-ı Kerim ve cüzlerin büyük bir bölümü, indirilişinin 1400. yılında ilk defa sergilendi. Kur’ân-ı Kerim’in ilk nüshaları olarak kabul edilen 250 bin yapraklık “Şam Evrakı Koleksiyonu”nun nadir parçaları ve el yazması Kur’ân-ı Kerim cüzlerinden oluşan 250 eserin yer aldığı Kur’ân Sergisi, 1 Aralık’a kadar ziyaret edilebilecek. Dünyanın sayılı koleksiyonları arasında yer alan ve pek çok örneği yayımlanmamış Kur’ân-ı Kerim’ler, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde sanatseverlerle buluştu. Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı Kadir Gecesi’ne halka açılan serginin resmi açılışı, Cumartesi akşamı verilen bir resepsiyonla gerçekleştirildi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ve Fener Rum Patriği Bartholomeos’un açılışını yaptığı sergiye, çok sayıda davetli katıldı.
Günay, “Kur’ân’ın mazrufu, zarfından daha önemlidir” Açılışta konuşan Turizm Bakanı Günay, ilk defa İstanbul’a bu kadar yakışan bir etkinlik gerçekleştirildiğini belirterek, İstanbul’un bir yanıyla doğuda, bir yanıyla batıda engin bir medeniyetin izlerini taşıyan medeniyetlerden biri olduğunu vurguladı. Günay, serginin ülkenin güzelliklerinin anlaşılmasına ve şuur aydınlanmasına vesile olacağına inandığını belirterek, “Kur’ân-ı Kerim mushaflarını sergiliyoruz. Elbette bizim için bir sıradan kâğıda çok düz bir yazıyla yazılmış olsa bile onun mazrufu, muhtevası çok önemlidir. Bütün dinler kutsal kitaplarına büyük önem vermiştir, bu çok özel ve büyük zenginlik ama kutsal kitapların mazrufu her zaman zarfından daha önemlidir. Bunu da aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor” diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ise konuşmasında, bu yılın, Kur’ân-ı Kerim’in indirilişinin 1400. yılı olduğunu anımsatarak, “O Kur’ân bizi her türlü yanlış yoldan, düşünceden korudu ve 14 asırdır bizi bir sağlıklı yol üzerinde tuttu. Bu bakımdan Rabbimizin Kur’ân-ı koruması kadar Kur’ân’ın da bizi koruması önemlidir. Kur’ân’ı sadece hidayet rehberi değil, medeniyetin temel taşı yaptık. Onun her harfini anlamaya ve her mesajını gerçekleştirmeye çalıştık” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından Patrik Bartholomeos, Ertuğrul Günay ‘a, Kur’ân-ı Kerim hediye etti.
Şam Evrakı Koleksiyonu’ndan eşsiz parçalar Ülker grubuna bağlı Yıldız Holding ve Antik AŞ’nin sponsorluğunda 1 milyon lira bütçeyle gerçekleştirilen sergide, sanatseverler pek çok ilki birarada görecek. Bunlardan biri de, Kur’ân’ın ilk el yazmaları olarak kabul edilen ve ‘Şam Evrakı’ olarak bilinen ceylan derisi el yazmaları… Koleksiyonun Şam Evrakı olarak adlandırılması, Şam Emevîye Camii’nden getirilmesinden kaynaklanıyor. 19. yüzyılın sonunda Şam Emeviye Camisi büyük bir yangın geçirince evrakların pek çoğu harap oldu, kurtarılan belgeler arasından seçilenler 1911’de Topkapı Sarayı’na getirildi. Koleksiyon, 1913’te de bugünkü adıyla Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olan Evkaf-ı İslâmiye Müzesi’ne gönderildi. Şam evraklarının önemli bir bölümünü parşömen ve kağıt üzerine yazılmış Kur’ân sayfaları meydana getiriyor. Kur’ân-ı Kerim’in günümüze ulaşan ilk örnekleri arasında olduğu kabul edilen Kur’ân yaprakları ve ahşap iskeletli deri ciltlerin kayıtlı olduğu Şam Evrakları, İslâm Kitap Sanatının bilinen ilk örneklerini ihtiva etmesi sebebiyle dünyanın sayılı koleksiyonları arasında yer alıyor. Şam Evrakları’nın en önemli özelliği ise, İslâm dünyasında bilinen en erken tarihli vakıf kaydı yazılı olan Kur’an yapraklarının koleksiyona kayıtlı olması.
Sultanların Kur’ânları da sergide Sergilenen Kur’ân-ı Kerimler, aynı zamanda üzerindeki kayıtlar ve mühürler açısından da belge niteliği taşıyor. İlhanlı Sultanı Olcayto, Memlük Sultanı Kayıtbay gibi sultanların hazinesi için hazırlanan cüzler ve Kur’ân-ı Kerim’ler, dönemin sultanlarının kitap sanatlarına düşkünlüğünü göstermesinin yanı sıra, Kur’ân-ı Kerimlerin sanat kalitesi, Kur’ân’a verilen önemin de göstergesi sayılabilir. |
07.09.2010 |
Ziya Nur Aksun vefat etti |
“HUKUK Fakültesinden Ziya Nur” imzasıyla yazdığı ve Risâle-i Nur’a dahil edilen bir yazısıyla tanıdığımız, dün sabah 8.00 civarında vefat etti. Aksun’un cenazesi, Karacaahmet’teki Şakirin Camii’nde ikindi namazından sonra kılınarak, Karacaahmet’teki aile mezarlığında defnedildi. Bilge tarihçi olarak bilinen Ziya Nur Aksun, evinde rahatsızlanması sonucu kaldırıldığı Çapa Hastanesi’nde bir haftadır yatıyordu. Özellikle doğru ve cesur tarih yorumlarıyla tanınan, meşhur Marmara Kıraathanesi’ne devam eden aydınlara öncülük ve ağabeylik eden Ziya Nur Aksun’un Aksun’un yayımlanmış kitapları arasında Osmanlı Tarihi, Enver Paşa ve Sarıkamış Harekâtı, İslâm Tarihi 1-2-3, Darbe Kurbanı Abdülaziz Han, II. Abdülhamid Han, Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi de bulunuyor.
KİMDİR? ZİYA Nur, 29 Mayıs 1930 tarihinde Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde yaptı. Orta öğreniminden sonra kaydını yaptırdığı Ankara Hukuk Fakültesi’nden 1955 yılında mezun oldu. Hukuk fakültesi mezunu olmakla birlikte mesaisini daha çok Osmanlı ve İslâm tarihini öğrenmeye ayırdı. Bu alanda önemli bir birikime sahip oldu. Günlük siyasi olayları irdeler ve eleştirirken söz konusu birikimini kullandı. Yazılarını tarihi muhakeme içinde ortaya koydu. Ziya Nur’un hukuk fakültesindeki öğrenciliği sırasında Bediüzzaman ve eserleri hakkında bilgi sahibi olduğu ve yakından takip ettiği bilinmektedir. Hatta, Konya’da lise öğrenciliği sırasında Risâle-i Nur’u tanıdığı ve istifade ettiği nakledilmektedir. Eserlerin neşri konusunda da, öğrenciliği sırasında önemli bir gayretin içine girdiği ve çalıştığı görülmüştür. “Bediüzzaman Kimdir?” sorusunu cevaplayıp “Hukuk Fakültesinden Ziya Nur” imzasıyla yazdığı ve Risâle-i Nur’a dahil edilen bir yazısından bu neticeyi çıkarmak da mümkündür. Risâle-i Nur’da ismi, bu yazısı vesilesiyle zikredilmiştir. Bediüzzaman ve yaptığı iman hizmeti hakkında Ziya Nur şu ifadeleri kullanmıştır: “Bediüzzaman, mâhut ve mühlik uçurumlarla dolu olan içtimaî seyrimizi, mânevî değerler bakımından bir nûr-ı imânî ve ziyâ-yı irşâdî ile taht-ı emniyete almaya çabalayan ve bu hususta bilmenin, kendi kendini idare etmek; bilmemenin, körü körüne idare olunmak hakikatine vücut vereceğini halk kitleleri arasında temessül ettiren insandır. Bediüzzaman, ahlâkî kıymetler ve millî hasletlerin pozitif ilimlerle muvazi olarak kat-ı mesafe edemediğini, bu mânâ ve şekil muvacehesinde yetişen çöl kadar kuru ve boş ruhlarla bulanmış gençliğin, istikbalde milletimizin rüyet ufkunda bir kara belâ olacağı hakikat-i kat’iyesini gözlere sokan ve çare-i halâsı da gösteren kimsedir. Bediüzzaman, şark ve garp arasındaki azîm mufarakatın, şahsiyet mefhumunun daralma ve genişlemesinden neş’et ettiğini gören ve asrın maymun taklitçiliğine varan şahsiyetsizliği önünde şahsiyet mefhumunun ilâhî yüksekliğini gönüllerin mihrak noktasında sembolleştirmeye tevessül eden âlimdir. Bediüzzaman, hür adamların, hür memleketinin ilâhî kuruluş felsefesini, akıllara ve gönüllere nakşeden din adamıdır. Bu necip millet, Bediüzzaman gibi nefsindeki menfaat putunu deviren insanların hizmetine çok, ama çok muhtaçtır.” (Tarihçe-i Hayat, 1994, s. 552) |
07.09.2010 |
İstanbul Optimum Çocuk Kulübü devam ediyor |
AĞUSTOS ayı boyunca geleneksel kültürümüzle süslenen pek çok atölyeye katılma imkânı bulan Optimum Çocuk Kulübü üyeleri Eylül ayında da “Optimum’da Hayat Bayram” diyecek. Bu yıl Ramazan ayına denk gelen Ağustos ayını büyük bir şenlik havasında geçiren Optimum çocukları, Keloğlan’dan Nasrettin Hoca’ya evrensel masallarımızı okuyup canlandırdılar, Karagöz ve Hacivat’ı boyalarla tasvir ettiler, Zarafet Okulu’nda A’dan Z’ye nezaket kurallarını öğrendiler, birbirinden renkli kaşık kuklalar yaptılar ve Resim Yaz Okulu’nda küçük ressamlar oldular! Temmuz ayında başlayan ve Ağustos ayında sona ereceği duyurulan Optimum Çocuk Kulübü Resim Yaz Okulu, üyelerden gelen yoğun istek üzerine Eylül sonuna kadar uzatıldı. Bilgi için: Tel: 0216 664 14 14 Kültür Sanat Servisi |
07.09.2010 |